Su, ezan ve minare
Su, ezan ve minare, Üsküpün Müslüman kimliğinin belgesidir.
Peki sadece üçü mü? Elbet hayır!
Daha sayılabilecek başka belgeler de var. Lakin
bu üçü, hepsini içinde barındırıyor.
Su, Osmanlı medeniyetinde temizlik ve
beslenmektir.
Ezan temizlenen insanlara bir davettir.
Minare bu daveti fezaya ve yeryüzüne duyurmak
için bir şahittir.
Osmanlı Devletinin kuruluşu ve kuruluşuyla
birlikte yeryüzüne dağılışının sebebi, İlâyı
Kelimetullahı yaymaktır. İşte Üsküp bu yayılmanın
tam ortasındadır.
Sularıyla, ezanlarıyla ve minareleriyle; 500 yılı
aşkın sürekli, son yüzyılda da kısa aralıklar hariç,
Müslüman olan ve olmayan her topluma; İslamın
hoşgörü, huzur ve adaletini sunmuştur.
..........................
Türk Çarşısı, Osmanlı Çarşısı yahut
Eski Çarşı diye anılan Eski Üsküpe ister Bit
Pazarı kapısından, ister Taş Köprü diğer
adıyla Vardar Köprüsü tarafından girince, sizi
ilk karşılayan bu üç sacayağını görürsünüz.
Birincisi su. Şehrin belli noktalarında kurnaları
yukarı doğru olan ve yukarı doğru akışı sağlanan
enfes sulardan kana kana içebilirsiniz.
Bu çeşmeler, Osmanlı veya Türk Çarşısındaki
esnafl arın meslek gruplarına göre bağlı oldukları
Ahi ya da Lonca teşkilatlarınca yapılmıştır.
Üsküpü anlatan yaşlılar bu çeşmelere kimi
zaman Ahi, kimi zaman da Lonca Çeşmesi
derler.
Bugün bu çeşmelerden; yerlisi, yabancısı,
Müslümanı, Hıristiyanı, velhasıl dinlisi, dinsizi,
herkes kana kana içmektedir.
Su ne dil, ne ırk, ne de din ayrımı yapmadan
herkesin boğazından aşağı gitmektedir. İşte Osmanlı;
beslenmek ve temizlenmek isteyen
herkese su gibi davranmıştır.
.............................
Bir de vakitlerinde okunan ezanlarla minareler
karşılar sizi. Hangi minareye baksanız ayrı bir
davet hissine kapılırsınız.
Mesela Eski Çarşının biraz uzağındaki Yahya
Paşa Camiinin minaresini görüp de yanına gitmemek
ve camiye girmemek mümkün değildir.
Hele Balkanlar Fatihi I. Murad Hüdavendigarın
camisiyle minaresi ve yanındaki saat kulesi,
davette zirveyi yaşatır insana.
Bu cami ve arkasında unutulmuş türbesinden
ayrıca bahsedeceğim için burasını şimdilik geçiyorum.
..........................
Minareden söz etmek Müslümanlardan söz
etmektir.
Peki Osmanlı Üsküpünde hiç kilise ya da
havra yok mudur, sadece camiler mi vardır?
Hayır! Sadece Müslümanlar yoktur. Sayıları
az da olsa diğer inançlara mensup insanlar ve
ibadetgâhları vardır ve özgürce ibadetlerini yapmışlardır.
Mesela beş yüz yılı aşkın bir süre, Osmanlı
olan Üsküpte Osmanlı öncesi döneme ait eserler
korunmuştur. Osmanlı düşüncesinde; tahribat
değil, tamirat vardır.
Osmanlının Üsküpten çekildiği 1912 yılına
kadar şehirde yedi tarihi kiliseden altısı Ortodoksların,
biri Katoliklerin, iki sinagog da Yahudilerindir.
Evet, Üsküpe hangi pencereden bakarsanız
onu görürsünüz.
Benim penceremden su, ezan ve minare
göründü. Yarına başka pencereler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.