Vicdanın olmadığı yerde
Adam bahçeye indiğinde yerde yaralı bir kurt görür. Korkar ve vurmak için elindeki odunu kaldırır ama son anda kurdun başındaki yarayı fark eder ve hemen kendini geri çeker. Vicdanım el vermedi, zavallı hayvan yaralanmış, iyileşinceye kadar burada kalsın der. Bir başka gün de, yaralı bir serçeyi evine alır, kanadını sarar tedavi eder ve sonra gökyüzüne bırakır. Zayıf ve hasta olan hayvanlara eziyet vermez, böyle zamanlarda vicdanı harekete geçer ve onu insanlığa davet eder. O da bu davete tabi olur.
Vicdanın uyarılarını ancak, insanlığını unutmayan kimseler dikkate alırlar. Yoksa , çoluk çocuk, yaşlı genç demeden insanları katleden zümreler için ya da vurup kıran, yıkıp dökenler için uyanık ve aktif bir vicdandan söz etmemiz mümkün olamaz. Çünkü bu insanlar, masumlardan önce vicdanlarını katlediyorlar ve sonra da yırtıcı bir hayvana dönüşüyorlar.
Merhamet damarları tıkanmış ve insanlıktan istifa etmiş kimseleri gördüğümde, vicdanın ne büyük bir nimet olduğunu düşünürüm. Çünkü eğer vicdanınız yoksa, öldürmekten, eziyet vermekten, iftira atmaktan, çilesine çile katmaktan kaçınmazsınız. İşte o zaman yakıp yıkmaktan, yok etmekten, acı vermekten keyif alır hale gelebilirsiniz. Kurbanını acımasızca öldürüp parçalara ayıranlar, küçücük çocukları boğazlayanlar, insanlara işkence edenler, açlığa terk edenler hep vicdan fakiridir. Bu kimselerin, artık kuru bir odundan farkları yoktur. Çünkü insanı insan yapan onun aklı, imanı ve vicdani duyarlılığıdır. Akıl, kalp ve vicdan... Üçü birbirinin kardeşi ve üçü de imana tabi... Bu üç dinamik insanlığın temelini oluşturuyor. Biri pasif kaldığında iman onu uyarıyor. Ama iman zayıf kalmışsa işimiz zor... O zaman akılda vicdan da, kalp te rotasını şaşırıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.