Cemal Nar

Cemal Nar

Bütün Kıssalar Bizi Anlatır 2

Bütün Kıssalar Bizi Anlatır 2

Evet, Calut ve Talut kıssasını okuduk. Başlığa ve geçen yazının sonuna bakarsak bu tarihi bir kıssa olmaktan çıkar, bizim serüvenimiz, bizim hayat maceramız olur.

Nasıl mı?

Şimdi bizler de İslam’ın hakim olması ve tüm insanlığın kurtuluşu için var gücümüzle çalışırken, rütbe, makam, mevki gibi maddî ve manevî menfaatlerden yüz çevirip yalnız Allah rızasını gözetirsek, Allah (cc) umduklarımızın daha fazlasına bizi muvaffak kılacaktır. Fakat ya korkarak, ya da dünyalık çıkarlar için nefsimiz adına ihtilaf çıkararak bir şekilde vazifeden kaçarsak, o zaman Allah’ın diliyle “zalim” oluruz. Allah zalimleri iflah etmez.

Tefsirlerde yazıldığına göre Tâlut onların gençlerinden yaklaşık 70-80 bin kişi seçti. Bu sayıların farklı kitaplarda değişik olarak rivayet edilmesi, konunun aslını değiştirmez, bu yüzden önemli değildir.

Tâlut ve ordusu Ad kavminden gelen Câlut ile savaşmak için Kudüs’ten ayrıldıklarında mevsim, sıcaklığın çok olduğu bir zamandı. Bir ovaya girdiklerinde askerler su istediler. Tâlut’ta Allah-u Tealanın onları bir ırmakla imtihan edeceğini söyledi. O sudan ya hiç içmemelerini, ya da bir avuçla yetinmelerini emretti. Böylece Cenab-ı Hak Tâlut’a gerçekten itaat edenlerle etmeyenleri ayırt etmek istedi.

Nitekim hükümdarı dinleyip sudan bir avuç içenler hem kendileri, hem hayvanları, hem de hizmetçileri suya kandılar. Fakat suya saldıranlar ve emri dinlemeyerek daha fazla içenler ise, içtikçe susuzlukları artarak hararetten yandılar ve bir türlü suya kanmadılar. Üstelik emre muhalefet ettiklerinden Tâlut’tan ayrıldılar ve nehri geçemediler. Onlar imtihanı kaybetmişlerdi...


Tâlut’un emrine uyup, hiç içmeyen veya sadece bir avuç içip nehri geçen mü’minler de iki kısma ayrıldılar.

Bir kısmı; tabiatında korku olanlar, dünya hayatı ve malını seven ve ölümü çirkin görenler, Câlut’un o kendilerinden sayıca çok büyük ve kalabalık ordusunu görünce, “Bugün bizim Câlut ve ordularına karşı savaşacak gücümüz yoktur ” dediler.

Diğer bir kısım, yani imanı kuvvetli olup Allah yolunda ölüme aldırmayan cesur kimseler, korkanlara karşı; “Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle çok toplulukları yenmiştir” dediler. Bu boş bir kuruntu değil, gerçeğin ta kendisidir, ama bunu ancak hakiki iman edenler ile Allah’a tevekküı ve itimat ile kendilerine güvenenler söyleyebilirler.

Bu ayetlerden çıkaracağımız dersler, Allah’a tam bir teslimiyet ve sabırla emre itaat etme gereğidir. Bunun için “cihad-ı ekber” olan “nefis terbiyesi” adına mücahede etmek, yani dini bilgileri edinip hayata ihlas ile uygulamak, Allah Teâlâ’nın rızasını her şeyin üstünde tutmak, kardeşleri içtenlikle sevmek, lidere Allah için itaat etmek gibi ön imtihanlarda başarılı olmak gerekir.

Hiç şüphesiz bugün bizler de yaşantımızda İslam’ın emirlerini yerini getirip getirmemekle imtihandayız. Müslümanca yaşamak, hele de cihat çok ciddi bir iştir. Bunun bilincinde olmayanlar zafer göremezler.

O gün imtihan vesilesi olan ırmak, bugün karşımıza nefis ve şehvetler olarak, yani mal, makam, şan, şöhret ve zevkler olarak çıkmaktadır. Öncelikler değişse de bu imtihan her dönemde her fert ve topluluk için kıyamete kadar devam edecektir.

Unutmamak gerekir ki imtihan, bir kere değil, süreklidir ve sadece avamdan halkı değil, ilim ve salih amel sahiplerini de bırakmamaktadır. “Nehirden geçmek” son sınav değildir yani. Sınav süreklidir ölünceye kadar.

Ebu Davud’un Sünen’inde rivayet ettiği bir hadisinde Peygamber Efendimiz (sav) buyurdular ki:
- Bir gün gelecek, her taraftan topluluklar böcekler gibi üzerimize üşüşecekler.
Biz dedik ki:
- O gün çok az mı olacağız Ya Resulallah?!
Peygamberimiz (sav):
- Hayır! O gün çok olacaksınız, fakat selin önündeki çer çöp gibi olacaksınız. O gün düşmanlarınızın kalbinden heybetiniz alınacak ve sizin kalbinize “vehen” yerleşecek.
-“Vehen” nedir Ya Rasülullah?
-Dünya sevgisi ve ölümü çirkin görmedir.”

Şimdi tam da burada bugünlerde en fazla gerek olan, ama en fazla da tenkit edilip kötülenen çok önemli bir konuya dokunmamız gerekiyor.

Nedir mi o?

Yazı uzadı. Gelecek yazıya bırakalım mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi