Salahaddinin çağrısı
Ortadoğuda yeni bir blok doğuyor. Yeni blok Arap Baharı ülkeleriyle Türkiye arasında teşekkül devresinde bulunuyor. Arap Baharı ile Türkiye arasında birden çok ortak bölen bulunuyor. Mısır bir taraftan İsrail ile sürtüşme içinde iken diğer taraftan da İranın Körfezde sarkmasına karşı set çekmeye veya en azından Irakın kayıp rolünü devralmaya çalışmaktadır. Mürsinin kalıntılarla hesaplaşmasından ve sembollerini tasfiye etmesinden sonra derhal dış politika da kayıp misyonunu yönelmiştir. Bunun ilk belirtilerinden birisi Suriye cephesinde aktif rolü ve Körfezde varlık gösterme çabasıdır. İran ise Körfezde tekel kurmak ve buranın tek patronu olmak istiyor. Şah, Kissingerle birlikte Cezayir anlaşmasıyla Şattul Arab su yolunu tekeli altına almıştı. Şimdi İran bütün Körfeze göz dikiyor. Şahın yarım bıraktığını tamamlamak istiyor. Belki de İran-Irak savaşının temel nedenlerinden biri de buydu. Oğul Bush ile İran arasındaki zımni anlaşma ile birlikte Şattul Arabdan sonra Irak tamamen İranın kontrolüne geçmiştir. Nuri Maliki, İranın taşeronundan başka bir şey değildir. Şimdilerde Suriye rejimine İran yardımlarının geçiş koridoru olarak görev yapıyor.
Şii Üçgeni veya Safavi kuşağına mukabil Arap Baharıyla birlikte yeni bir blok ortaya çıkıyor. Arap Baharı ülkeleri ile Türkiye bloğu. Türkiye eksen politikalarından kaçınmakla birlikte bu birliktelik tabii bir gelişme. Hilful fudul misali. Elbette bu bloğun içinde Katar gibi ülkeler de var. Bu blok bize Fatimi rejiminin yıkılmasından sonra Suriye-Mısır bloğunu hatırlatıyor. Bu blok tekamül ettiğinde Haçlı prensliklerinin sonu gelmişti. Kudüs kurtarılmıştı. Bu bloğun çekirdeğini aslında Selçukluların devamı olan Musul Atabeyleri ve İmadüddin Zengi ve Nureddin Zengi teşkil etmiş ve Salahaddin Eyyübi ile kemâle ermiştir. Beşşar rejiminin yıkılması ve Suriyenin modern Fatimi bloğundan kurtulması ve özgürleşmesiyle birlikte Arap Baharı ülkeleri ile Türkiye arasında organik ilişki kurulacak ve Suriye, Arap-Türk bloğunun köprü başı olacaktır. Bundan dolayı İran ve Rusya rejimleri, Suriye rejimini ölümüne savunuyorlar. Zira Beşşar rejiminin Suriyeden ibaret olmadığını ve başka bir bloğun parçası olduğunu biliyorlar. Safavi bloğunun karşısındaki bloğa zaman zaman Osmanlı modeli zaman zaman da Sünni blok tabirini kullanıyorlar. Bu karşıt blokları Fatimi-Salahaddin blokları olarak karşılaştırmak belki daha isabetli olur.
¥
Rusya çeşitli siyasi oyunlarla Beşşarın ömrünü uzatmaya ve muhalifleri masa tuzağına çekmeye çalışıyor. İran da aynısını yapıyor. Suriye rejimine açık yardımlarla bu rejimin ömrünü uzatmak istiyorlar. Siyasi çözüm paketi altında da muhalifleri yumuşatmaya, Beşşar ve Şebbihasını Suriyenin gelecekteki idaresinin en azından parçası haline getirmek istiyorlar. Art arda veto kullanan Rusyanın BMde çözümsüzlüğe hizmet etmesine rağmen yine aynı minberde çözüm araması calib-i dikkattir. Ve şayan-ı hayrettir. Belli ki Ortadoğuda açık bir biçimde Safavi-Rus ortaklığı yaşanıyor. Hatta İsrailin Safavi bloğunu diğerine yeğlediği bir gerçektir. Kontra Savafi bloğu, Suriyenin bir bütün olarak ve kuvvetli bir biçimde halkının eline geçmesinden korkuyor. Bu gücün aleyhine döneceğini düşünüyor. Salahaddin bloğunun önünde çok önemli görevler var. Bunlardan birisi, Suriyedeki Fatimi kalesinin devrilmesidir. Hür Suriye Ordusu Askeri Komuta Konseyinin Başkanı Mustafa Şeyh, en geç dört ay içinde Beşşar rejiminin devrileceğini öngörmektedir. Bazıları ise kurban bayramının ömrünün son sınırı olacağını öngörmektedir. Suriye rejiminden kopanlardan birisi olan gazeteci Abdullah Ömer, Beşşarın günde ancak bir veya iki saat uyuyabildiğini ve iki ay sonrasında Rusyaya kaçmayı planladığını ve Rusyada sürgünde kalacakları yerlerin şimdiden ayarlandığını haber veriyor. Bakmayın Rusyanın Beşşara sığınma hakkı vermeyeceklerini söyleyip durmasına. Son dakikaya kadar rejim ömrünü uzatabilir diye desteklerini kesmeyecekler, lakin en kötü senaryoya da hazırlar. Benim kanaatim ise Beşşar ve çetesinin kimseye sığınmaya vakit bulamadan tamuyu boylayacağı yönündedir.
¥
Mürsinin cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra Türkiye ile Mısır arasında sanki tabii bir rol dağılımı oluşmaya başladı. Suriye rejimi, Mursi ve Erdoğana cevap yetiştirmeye çalışıyor. Mürsi açıkça Beşşarın gitmesi gerektiğine işaret etti ve Suriye halkına yardımın imanî veya insanî bir sorumluluk olduğunun altını çizdi. İkincisi, Körfezde de İranın karşısına çıkıyor ve Körfez güvenliğinin Mısırın güvenliğinin bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Kadı Halfanın Mısır ve nerede olursa olsun İhvana saldırmasına rağmen BAE, Mürsiye resmi davette bulundu. Şimdi Türkiye ve Arap Baharı ülkelerinin önündeki en büyük görevlerden birisi hakiki İslâmî referans üzerine İslâm dünyasının siyasi birliğini temin etmek, İsrail ve eksenini ile Safavi ve eksenini geriletmektir. Bu bize Fatimilere ve Haçlılara karşı Salahaddin kampının görevini hatırlatmaktadır. Safavi kampını Arap ülkelerinden sökmek ve Körfezin güvenliğini sağlamak da bunlar arasındadır. Wikileaks sızıntılarına göre Muallim, Türkiye ziyaretlerinde kendilerinin İrandan ziyade Türkiyeye yakın olduklarını söylemiştir. Halbuki, onlar İrana hem Türkiyeden hem de halklarından daha yakındırlar. İspatı olaylardır.
İslâmın zuhurundan sonra Müslümanlar en sert mukabeleyi İrandan gördüler. Buna mukabil, ilk kırılan ve düşen yer de Sasani diyarı olmuştur. Nureddin Zengi-Salahaddin Eyyübi kampı karşısında ilk yıkılan da Fatimi bloğu olmuş ve ardından Kudüs kurtarılmıştır. Arap Baharı veya Suriye halkının İsrail veya ABD karşısında yeteri kadar ses çıkarmadığını söyleyenler tarihten ders çıkarsınlar. Tarih bu yönüyle bir kez daha tekerrür edecektir. Mısırlılar ülkeleri için ümmüd dünya anavatan veya dünyanın anası derler. Gelibolulu tarihçi Mustafa Ali ise, Anadolunun ebu dünya/ata diyarı olduğunu ifade etmiştir. Ata diyarı veya ata vatan ile anavatanın buluşması yeni bir dönemin habercisi olduğu gibi yeni bir bloğu haber veriyor
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.