Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Salahaddin’in çağrısı

Salahaddin’in çağrısı

Ortadoğu’da yeni bir blok doğuyor. Yeni blok Arap Baharı ülkeleriyle Türkiye arasında teşekkül devresinde bulunuyor. Arap Baharı ile Türkiye arasında birden çok ortak bölen bulunuyor. Mısır bir taraftan İsrail ile sürtüşme içinde iken diğer taraftan da İran’ın Körfez’de sarkmasına karşı set çekmeye veya en azından Irak’ın kayıp rolünü devralmaya çalışmaktadır. Mürsi’nin kalıntılarla hesaplaşmasından ve sembollerini tasfiye etmesinden sonra derhal dış politika da kayıp misyonunu yönelmiştir. Bunun ilk belirtilerinden birisi Suriye cephesinde aktif rolü ve Körfez’de varlık gösterme çabasıdır. İran ise Körfez’de tekel kurmak ve buranın tek patronu olmak istiyor. Şah, Kissinger’le birlikte Cezayir anlaşmasıyla Şattu’l Arab su yolunu tekeli altına almıştı. Şimdi İran bütün Körfez’e göz dikiyor. Şah’ın yarım bıraktığını tamamlamak istiyor. Belki de İran-Irak savaşının temel nedenlerinden biri de buydu. Oğul Bush ile İran arasındaki zımni anlaşma ile birlikte Şattu’l Arab’dan sonra Irak tamamen İran’ın kontrolüne geçmiştir. Nuri Maliki, İran’ın taşeronundan başka bir şey değildir. Şimdilerde Suriye rejimine İran yardımlarının geçiş koridoru olarak görev yapıyor.



Şii Üçgeni veya Safavi kuşağına mukabil Arap Baharı’yla birlikte yeni bir blok ortaya çıkıyor. Arap Baharı ülkeleri ile Türkiye bloğu. Türkiye eksen politikalarından kaçınmakla birlikte bu birliktelik tabii bir gelişme. “Hilfu’l fudul” misali. Elbette bu bloğun içinde Katar gibi ülkeler de var. Bu blok bize Fatimi rejiminin yıkılmasından sonra Suriye-Mısır bloğunu hatırlatıyor. Bu blok tekamül ettiğinde Haçlı prensliklerinin sonu gelmişti. Kudüs kurtarılmıştı. Bu bloğun çekirdeğini aslında Selçuklular’ın devamı olan Musul Atabeyleri ve İmadüddin Zengi ve Nureddin Zengi teşkil etmiş ve Salahaddin Eyyübi ile kemâle ermiştir. Beşşar rejiminin yıkılması ve Suriye’nin modern Fatimi bloğundan kurtulması ve özgürleşmesiyle birlikte Arap Baharı ülkeleri ile Türkiye arasında organik ilişki kurulacak ve Suriye, Arap-Türk bloğunun köprü başı olacaktır. Bundan dolayı İran ve Rusya rejimleri, Suriye rejimini ölümüne savunuyorlar. Zira Beşşar rejiminin Suriye’den ibaret olmadığını ve başka bir bloğun parçası olduğunu biliyorlar. Safavi bloğunun karşısındaki bloğa zaman zaman Osmanlı modeli zaman zaman da Sünni blok tabirini kullanıyorlar. Bu karşıt blokları Fatimi-Salahaddin blokları olarak karşılaştırmak belki daha isabetli olur.


¥


Rusya çeşitli siyasi oyunlarla Beşşar’ın ömrünü uzatmaya ve muhalifleri masa tuzağına çekmeye çalışıyor. İran da aynısını yapıyor. Suriye rejimine açık yardımlarla bu rejimin ömrünü uzatmak istiyorlar. Siyasi çözüm paketi altında da muhalifleri yumuşatmaya, Beşşar ve Şebbiha’sını Suriye’nin gelecekteki idaresinin en azından parçası haline getirmek istiyorlar. Art arda veto kullanan Rusya’nın BM’de çözümsüzlüğe hizmet etmesine rağmen yine aynı minberde çözüm araması calib-i dikkattir. Ve şayan-ı hayrettir. Belli ki Ortadoğu’da açık bir biçimde Safavi-Rus ortaklığı yaşanıyor. Hatta İsrail’in Safavi bloğunu diğerine yeğlediği bir gerçektir. Kontra Savafi bloğu, Suriye’nin bir bütün olarak ve kuvvetli bir biçimde halkının eline geçmesinden korkuyor. Bu gücün aleyhine döneceğini düşünüyor. Salahaddin bloğunun önünde çok önemli görevler var. Bunlardan birisi, Suriye’deki Fatimi kalesinin devrilmesidir. Hür Suriye Ordusu Askeri Komuta Konseyi’nin Başkanı Mustafa Şeyh, en geç dört ay içinde Beşşar rejiminin devrileceğini öngörmektedir. Bazıları ise kurban bayramının ömrünün son sınırı olacağını öngörmektedir. Suriye rejiminden kopanlardan birisi olan gazeteci Abdullah Ömer, Beşşar’ın günde ancak bir veya iki saat uyuyabildiğini ve iki ay sonrasında Rusya’ya kaçmayı planladığını ve Rusya’da sürgünde kalacakları yerlerin şimdiden ayarlandığını haber veriyor. Bakmayın Rusya’nın Beşşar’a sığınma hakkı vermeyeceklerini söyleyip durmasına. Son dakikaya kadar rejim ömrünü uzatabilir diye desteklerini kesmeyecekler, lakin en kötü senaryoya da hazırlar. Benim kanaatim ise Beşşar ve çetesinin kimseye sığınmaya vakit bulamadan tamuyu boylayacağı yönündedir.


¥


Mürsi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra Türkiye ile Mısır arasında sanki tabii bir rol dağılımı oluşmaya başladı. Suriye rejimi, Mursi ve Erdoğan’a cevap yetiştirmeye çalışıyor. Mürsi açıkça Beşşar’ın gitmesi gerektiğine işaret etti ve Suriye halkına yardımın imanî veya insanî bir sorumluluk olduğunun altını çizdi. İkincisi, Körfez’de de İran’ın karşısına çıkıyor ve Körfez güvenliğinin Mısır’ın güvenliğinin bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Kadı Halfan’ın Mısır ve nerede olursa olsun İhvan’a saldırmasına rağmen BAE, Mürsi’ye resmi davette bulundu. Şimdi Türkiye ve Arap Baharı ülkelerinin önündeki en büyük görevlerden birisi hakiki İslâmî referans üzerine İslâm dünyasının siyasi birliğini temin etmek, İsrail ve eksenini ile Safavi ve eksenini geriletmektir. Bu bize Fatimilere ve Haçlılara karşı Salahaddin kampının görevini hatırlatmaktadır. Safavi kampını Arap ülkelerinden sökmek ve Körfez’in güvenliğini sağlamak da bunlar arasındadır. Wikileaks sızıntılarına göre Muallim, Türkiye ziyaretlerinde kendilerinin İran’dan ziyade Türkiye’ye yakın olduklarını söylemiştir. Halbuki, onlar İran’a hem Türkiye’den hem de halklarından daha yakındırlar. İspatı olaylardır.

İslâm’ın zuhurundan sonra Müslümanlar en sert mukabeleyi İran’dan gördüler. Buna mukabil, ilk kırılan ve düşen yer de Sasani diyarı olmuştur. Nureddin Zengi-Salahaddin Eyyübi kampı karşısında ilk yıkılan da Fatimi bloğu olmuş ve ardından Kudüs kurtarılmıştır. Arap Baharı veya Suriye halkının İsrail veya ABD karşısında yeteri kadar ses çıkarmadığını söyleyenler tarihten ders çıkarsınlar. Tarih bu yönüyle bir kez daha tekerrür edecektir. Mısırlılar ülkeleri için ‘ümmü’d dünya’ anavatan veya dünyanın anası derler. Gelibolulu tarihçi Mustafa Ali ise, Anadolu’nun ‘ebu’ dünya/ata diyarı’ olduğunu ifade etmiştir. Ata diyarı veya ata vatan ile anavatanın buluşması yeni bir dönemin habercisi olduğu gibi yeni bir bloğu haber veriyor

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
41 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi