Asrın Yezidi, asrın Kerbelası
Şiilik dalgasına kapılmış bazı kesimler Başbakan Erdoğanın Suriyede yaşananları Kerbelaya benzetmesinden gocundular. Homurdanmalarına neden oldu. Halbuki, Başbakan daha önce Ciddede Bahreyni kastederek yeni Kerbelalar olmasın demişti. Suriyeye bakarak Bahreyn zorlama bir Kerbela olur. Ama Şiiler Bahreyn için müsrifane bir biçimde Kerbela benzetmesinden kaçınmazken mesele Suriye olunca yanından bile geçmiyorlar! Suriyede yaşanan mezalim kimilerince Kerbelayı kimilerince de Siyonist mezalimini andırıyor. Yahudiler Holokost diyerek yeri göğü inleterek mazlum olduklarını yayarken kimi Şiiler de tarih boyunca Kerbela meselesini böyle istismar etmişlerdir. Şiilerin Kerbela ile yakından uzaktan alakası yoktur. Yezid Sünni olmadığı gibi
Hazreti Hüseyin de Şii değildi. Kendini ona nispet etme sadece atıftan öteye geçmez. Bu Hıristiyan ve Yahudilerin Hazreti İbrahimi kendilerine mal etmelerine benzer. Kuran bunu reddeder hatta Müslümanların nispetini doğrular. Ali Şeriatinin deyimiyle, Hazreti Ali yapayalnız bir adamdı. Karşıtlarının zulmüne sözde taraftarlarının da istismarına maruz kalmıştır. Hakikat sarsılmaz da olsa yalnızdır. Hazreti Hüseyin de Şiilerin bin yılı geçkin bir biçimde ağlamalarına rağmen Irakta biçare bırakılmış; yalnız bir adamdı. Zira onu çağıranlar onu savunmaya değil, istismara çağırmışlardı. Zor zamanda onu terk ettiler. Hazreti Ali kampına baktığımızda içinde birçok tufeyli ve vusuli (arrivist) olduğunu görüyoruz. Sözgelimi Hazreti Alinin (K.V.) Mısıra vali olarak atamış olduğu Malik Eşter, Haricilerle veya iç savaşlarda Müslüman oldukları halde karşı kampın kadınlarının ve çocuklarının esir edilmesini ve ganimet olarak paylaştırılmasını savunmuştur. Hazreti Ali bunu şiddetle reddetmiştir. Hazreti Ali sadece düşmanlarıyla değil dostlarıyla da uğraşmak zorunda kalmıştır. Hazreti Aliden sonra Malik Eşter ve oğlu profesyonel komutan ve her karşıt kampların paralı askeri haline gelmiştir. O kamptan bu kapma geçmiş, lakin geçtiği kamplarda güven tesis edememiştir. Bugün Türkiyede Şii propagandasının bir basamağı olarak gösterime giren Muhtar gibi filmler gerçeği aksettirmiyor. Kurgu tarihi gerçeklere uymuyor. Hüseyinin intikamı diyerekten zamanı zemini kargaşaya sürüklemiştir. Halbuki, hedefi Hz. Hüseyinin intikamı söyleminin arkasından kendisine dünyalık devşirmek ve iktidar alanı oluşturmaktır. Saib İbni Malik el Eşariye bunu açıkça itiraf etmiş ve şunları söylemiştir: Her kalkışan mülk-devlet sahibi oldu. Ben onlardan değersiz miyim? Bana da bir araç-bahane lazım. Bu da Hazreti Hüseyinin intikamını alma söylemidir... (Eş Şuubiyye, Prof. Zahiye Kaddure, El Mekteb el İslami, s : 56). Muhtar es Sakafi, din değil din üzerinden dünya peşindeydi. Ehl-i Beyti kendisine kalkan yaptı. Abdullah İbnüs Zübeyr, Hicaz; Musab, Basra; Necde Haruri, Aruz; Abdullah Hazım Horasana egemen olmuştu. Muhtarın neyi eksikti? Şimdi Tahran-Şam ekseni Muhtar es Sakafi mantığıyla hareket ederek; direniş adına iktidar alanı oluşturma, koruma veya genişletme peşindeler. Direniş adına İsraille hesaplaşmak yerine halkları üzerinde yeni Kerbelalar deniyorlar. Hakkın kuyruğu olacağımıza batılın başı olalım yaklaşımı içindeler.
¥
Tarihte Kerbela adına veya Hüseyinin intikamı adına yeni Kerbelalar gerçekleştirenler maalasef kimi Şiilerdir. Yavuzdan anlatmaya başlayalım. Tarihte Holokost veya Reconquista gibi soykırımlar veya dini kırımlar yaşanmıştır. Holokost veya Reconquistanın bir benzerini Şah İsmail İranda yapmış lakin tarihçiler buna özel bir ad koymamışlardır. Şah İsmailin yaptığı Kerbeladan öte bir durumdur. Sünnileri kılıç zoruyla ve katliamlarla Şiileştirerek kitlesel hafızayı sıfırlamış ve nesillerin zincirini kırmış ve geride ataları için ağlayacak ve hesap soracak kesimlerin kökünü kazımıştır. Yavuz ise sadece dailerin ve Şah İsmailin taraftarlarının şevketini kırmakla yetinmiştir. Yavuzun tek suçu Şah İsmail gibi yapmamaktır. Şah İsmailin kampanyasından geçerek zorla Şiileştirilenler geçmişlerini unuttukları için Şah İsmailden hesap soracaklarına Yavuzdan hesap soruyorlar. İnsafsızlık böyle bir şey olmalıdır! Yavuz önce Hıristiyan ahalinin çocuklarını Müslüman yapmak istemiş, karşısına Zenbilli Ali Efendi dikilmiştir. Dahili muhaliflerine karşı da devleti savunmanın ötesinde bir şey yapmamıştır. İranda süreç tersine dönmesine rağmen Anadoluda tarih kaldığı yerden devam etmiştir. Baybars Suriyede Batinilere karşı Sünnileştirme kampanyası uygulasa da bu sadece teşvik mahiyetinde kalmıştır. 12 Eylül rejiminin Tuncelide cami ve imam hatip okulu kurması gibi.
¥
Beşşar, asrın Yezidi ve belki de Neronudur. Suriyede her yer Kerbela ve her gün Aşuradır. Bunu slogan haline getiren İran hakikatine göre davranmıyor. Beşşar, Yezid rejiminin Suriyede her günü Aşura haline getirmesine yardım etmektedir. Evsi Hoşenk isimli Kürt yazar Suriyede her günün Aşura ve her yerin Kerbela olduğunu yazmıştır (http://www.almustaqbal.com/ storiesv4.aspx?storyid=535937). Demek ki bu benzetmeyi yapan sadece Erdoğan değil. Rejimden ayrılan ve kopan eski Başbakan Riyad Hicap da rejimi yalancı, düzenbaz ve kan içici bir rejim olarak nitelendirmiştir. Rejim vampir bir rejim olup Daraya gibi bölgelerde Ebu Süleyman Darani Camii gibi camilerde çoluk çocuk demeden yüzlerce insanı katletmiştir. Der Yasinde Yahudilerce topluca öldürülen Filistinlilerin sayısı 100ü geçmezken Suriyenin her yeri Kerbelaya dönüştürülmüştür. Yine eski kültür bakanlarından Riad Nassan Agha, Suriyede Beşşar rejimi gölgesinde yaşananların Moğol ve Haçlı Savaşlarından sonra en büyük felaket olduğunu yazmıştır. Bu felaketi son asırlardaki Fransız işgali ile karşılaştırmak da ona göre mümkün değildir. Bunu ancak. Şam-Tahran ekseni yapabilir! (http://www.alittihad.ae/wajhatdetails.php?id=67652). Riad Nassan Agha Kültür Bakanı iken İstanbulda yaptığı bir konuşmada Sultan İkinci Abdulhamite Müslümanlar olarak çok zulmettiğimizi söyleyen adamdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.