Teröre bedduâ
Terör hadiseleri, yapılan yorum ve tahminleri doğrularcasına alevlendi. Neredeyse her gün, birbirinden fena saldırı ve mayın tuzakları neticesi şehit olanlarla ilgili haberler duyuluyor. Her defasında da Bu kadarı da olmaz, bu kadar da insanlık dışına çıkılamaz denilen hadiseler maalesef yaşanıyor.
Kimileri bu hadiselerden sıkıyönetim çıkarmak istiyor, ama sıkıyönetim çare olmuş olsaydı zaten terör hadiseleri bu günkü noktaya gelmemesi icap ederdi. Hatırlamak gerekirse 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında yıllarca sıkıyönetim ve olağanüstü hâl uygulaması yapıldı. Bu uygulamalar başlangıçta çözüm gibi görülse de kalıcı çare olmadığı anlaşıldı. Bugün çektiğimiz sıkıntılar biraz da sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamalarının neticesidir.
16 Eylül Pazar günü Bingöl-Karlıova yolunda teröristlerce düzenlenen ve 8 polis memurunun şehit olduğu saldırıyla ilgili dikkat çekici iddialar gündeme gelmiş. Polisleri taşıyan minibüste sinyal kesici jammerin olmadığı, rutin yol kontrolünün yapılmadığı, zırhlı personel taşıyıcı aracın arızalandığı ve uzun süredir arızasının giderilmediği başta olmak üzere bir çok iddia var. (Cihan haber bülteni)
Tabiî ki bunlar bir iddia ve muhtemelen yalanlanacak. Fakat benzer hadiselerde ekseriyetle ihmaller yaşandığı için insanların aklına sorular takılıyor.
Ekseriyet terör bitsin diyor, ama nasıl bitirileceği noktasında tam bir uzlaşma yok. Meselâ birileri sıkıyönetimi çare olarak görürken, birileri de yaşların da kurularla yanmasına taraftar. Oysa temel kaide belli: Birisinin hatasıyla bir başkası suçlanamaz, mesul tutulamaz. Teröristin kardeşi bile olsa, kendisi suça bulaşmamışsa masumdur. Bu temel prensip anlaşılamadığından suçlu suçsuz herkes itham ediliyor ve terör yumağı da küçüleceği yerde büyümeye devam ediyor. Türkiye bu ayırımı doğru bir şekilde yapsa, inanın terörün kökü kurur.
Şunu da unutmamak lâzım ki, terörist dediklerimiz sadece bir örgüt değil. Muhtemelen bu örgüte içeriden ve dışarıdan, açık ya da gizli yardım edenler var. Komşularımızla aramızın bozulması sonrası, terör hadiselerinin tırmanması sadece bir tesadüf müdür?
Bu zalimlere karşı Kanları yerde kalmayacak sözlerinin yerine bedduâ edilmesi belki de daha faydalı neticeler doğurur. Nitekim, Bingöl-Karlıova saldırısı sonrası açıklama yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Bütün insanlığın lâneti teröre bulaşanların üzerine olsun demiş. (AA bülteni.)
Benzer bir bedduâ da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günaydan geldi.
Günay, yayımladığı mesajda şöyle demiş: Terör örgütünün, devlete ve millete kalkmaya cüret eden o eli, hiç şüphesiz ki kahraman güvenlik güçlerimiz tarafından kırılacaktır. Bu milletin birlik ve beraberliğini hedef alan bu hain provokasyonlar, asla emeline ulaşamayacaktır. Bu yüce millete karşı bu ayrılıkçı anlayışı sürdürenleri, milleti bölmek isteyenleri, Allah Kahhar sıfatıyla kahretsin. Bu melun saldırıda şehit olan evlâtlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine, milletimize ve Türk Polis Teşkilâtına başsağlığı diliyorum. Yaralı polislerimize acil şifa dileklerimi iletiyorum. (AA, 16 Eylül 2012)
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın bedduâsındaki Allah, Kahhar sıfatıyla kahretsin ayrıntısı da önemli. Kahr dilemek çok tavsiye edilen bir durum değil, ama bıçak kemiğe dayandıktan sonra yapacak bir şey de kalmıyor.
Yine de biz başta ülkemiz olmak üzere bütün İslâm âlemine ve insanlığa huzur, barış ve adalet dileyelim. Dünyevî sebeplere müracaatın yanında ihlâslı duâlara da muhtaç olduğumuz anlaşılıyor.
Unutmayalım ki şahları ve padişahları yıkan duâ, zalim teröristleri ve onlara destek veren uluslar arası ifsat şebekelerini de yıkar. Mukaddes beldelere uğurladığımız hacılarımız, Mekkede ve Medinede can-ı gönülden, ihlâs ve samimiyetle birlik, dirlik ve düzen için duâ ederlerse inşallah kabul olur. Hacılarımızı uğurlarken bu hatırlatmayı da yapmayı unutmayalım.
Allahım, dolaylı da olsa İslâm birliğini berhava etmek isteyen teröristlere imkân ve fırsat verme. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.