Günlük var ama Ergenekon yok, öyle mi!
Bilirsiniz, böyle “mantık fukaraları” için; “Akım derken bokum derler” şeklinde bir söz vardır... Bunların sadece “göz”leri değil, “beyin”leri de “şehla”dır... Beyinlerinin bir tarafı “kalk gidelim” der, diğer tarafı; “Halt etme!.. Otur oturduğun yerde” der... Son günlerde; bir yandan “perhiz” yapıp, bir yandan “turşu” yiyenlere sıkça rastlar olduk... Hem “Ergenekon Terör örgütü” diye bir örgütün ve bu örgüt tarafından hazırlanan “darbe plânları”nın varlığını kabul etmiyorlar, hem de örgütü ve darbe plânlarını “deşifre” eden “Günlük”lerde geçen olaylara dayalı “ahkâm”lar kesiyorlar!.. Kısaca ifade etmek gerekirse, bunlar için “sap” yiyip “saman” çıkarıyorlar, demek mümkün!.. Ve tabiî, “şap” ile “şeker”i birbirine karıştırdıklarını veya “şecaat” arzederken “sirkatin” söyleyen “merd-i kıptî” olduklarını söylemek de!..
VAKİT, “ASKER KARŞITI” DEĞİL!
Efendim, olay şu: Vakit’in 14 Temmuz Pazartesi günkü manşetinde, Genelkurmay eski Başkanı emekli Org. Hilmi özkök’ün “darbe hazırlıkları”nın doğruluğunu ima eden açıklamalarına yer vermiş ve bu açıklamaları şöyle özetlemiştik:
“Daha ne desin”
“Ergenekon Sözcülüğü”ne soyunan bazı gazeteler, işte bu başlığın üzerine “sazan” gibi atlamışlar!..
Ve hemen “damga”yı basmışlar:
“Asker karşıtı Vakit gazetesi, ilk kez bir paşaya manşetten sahip çıktı!”
Oysa, ortada “paşaya sahip çıkma” filan yok... Sadece “darbe”leri ve “darbeci”lerin varlığını ima eden açıklamalara yer verdik... Kaldı ki; özkök’ün eski ve yeni açıklamalarını toparlayıp; “Daha ne desin” başlığını kullanan, sadece biz değildik... Başka gazeteler de vardı...
İkincisi... Vakit, hiçbir zaman “asker karşıtı” olmamıştır!.. Vakit, askerin “bazı uygulamaları”na ve içindeki “çürük”lere karşı çıkmıştır ki; şu son operasyonlar ve tutuklamalar “haklılığımızı tescil” etmiştir!..
Yaptığımız yayınların “asker karşıtlığı” değil, “cunta karşıtlığı” olduğu; belki “Ergenekon Sözcü’leri” tarafından değil ama, “doğuştan kör olanlar” tarafından bile görüldü!..
Görüldü ve hakkımız teslim edildi ki; Vakit gazetesinin “asker”le bir sorunu yoktur!.. Vakit’in sorunu; “askeri de yıpratan çürüklerle, cuntacılarla, darbecilerle, millet karşıtı odaklarla”dır!..
DâVâ AçMAYAN SADECE öZKöK DEĞİL!
Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim “Ergenekon Sözcü’sü” gazetenin, “sap yiyip saman fışkırtmaları”na!..
Eskiden “erkete”lik, yani “Gözcü”lük yapan, şimdilerde ise “Sözcü”lüğe soyunan gazete diyor ki;
“Dinci Vakit, 5 yıl önce paşalara hakaret etti... Paşalar dâvâ açtı, kazandı... Bir tek özkök Paşa dâvâ açmadı.. Vakit, o özkök’e dün diyetini ödedi ve onu manşetten savundu!..”
Söyleyin a dostlar;
Bu ifadeler, “sap yiyip, saman çıkarmak” değilse, nedir?..
Bu ifadeler;
“Akım derken, bokum demek” değil midir?..
Olayın detayına biraz sonra geçeceğim... Ancak, öncelikle bir “yalan ve iftira”yı cevaplamak istiyorum:
“Sözcü”lüğe soyunan bu şapşallar, eğer birazcık araştırma yapsalar veya saksılarını çalıştırsalardı, “Vakit’e dâvâ açmayan tek kişi”nin “özkök Paşa” olmadığını, özkök gibi, daha “13 general”in de dâvâ açmayı kabul etmediğini görürlerdi!..
Ama akıllarınca “çamur” atacaklar ya; “tutmasa da çamurun izi kalır” diye düşünüyorlar ya, böyle bir “uyanık aptal numarası”na başvurmuşlar!..
Gelin, görün ki;
“Dangalaklık” ve “şapşallık” paçalarından akıyor!.. Akıyor, çünkü “suçüstü” yakalandıklarının farkında bile değiller!..
AMAçLARI ERGENEKON’U SULANDIRMAK!
Evet, “312 General Dâvâsı”na ve “özkök’ün dâvâ açmadığı” konusuna girmekle, “kendi kazdıkları kuyu”ya düştüler!..
Nasıl mı?..
Bakın, anlatayım:
Bu şapşallar, “Ergenekon Terör örgütü” diye bir örgütün varlığını kabul etmiyorlar... Dahası, “dışarıdaki Ergenekoncular” tarafından hazırlanan “Acil ve Senkronize Eylem” stratejisine uygun olarak, hem “gözaltı” ve “tutuklama”ları, hem de “iddianame”yi gözden düşürmek ve “sulandırmak” için var güçleriyle savaşıyorlar!..
Hem de “Dağ fare doğurdu!.. İddianamede bir tek Polat Alemdar eksik!.. Agarta’ya kadar uzanan suçlamalar Kurtlar Vadisi dizisini bile solladı!” diyecek kadar!..
Evet, evet; kendilerine verilen “görev”lerin veya “Acil ve Senkronize Eylem” stratejisinde oynayacakları “rol”ün gereğini yerine getirip, “iddianamedeki suçlamaları sulandırmaya” çalışıyorlar!..
Diyorlar ki;
“Hani darbe plânları?.. Hani günlükler ve hani darbeciler?.. Hepsi palavra!”
Böyle diyorlar ama, öte yanda “kuyruklarını kapana kıstırdıkları”nın farkında bile değiller!..
Ulan, madem “darbe plânları” ve “Günlük”ler palavra ise; “Vakit’e bir tek özkök Paşa’nın dâvâ açmadığını” nereden biliyorsunuz?..
Ne o, “müneccim” misiniz?.. Yoksa müneccimlerle mi fingirdeşiyorsunuz?.. Ya da, “tarot falı”na veya “yıldızlar”a mı baktınız!..
GüNLüK’TEKİ 312 GENERAL DâVâSI
Evet, tekrar soruyorum:
O da doğru değil ya, “Vakit’e dâvâ açmayan tek kişinin özkök paşa olduğunu nereden biliyorsunuz?”
Biraz önce dediğim gibi;
“Vakit’e dâvâ açmayan 13 general daha var” ama, kabul edelim ki, “tek dâvâ açmayan özkök Paşa”dır!..
İyi de, onlar nereden biliyor bunu?
Bunu, “bir tek yer”den bilebilirler!..
O kaynak da, “Günlük”lerdir!..
Hani, kod adının “Sarıkız” olduğu “darbe planları”nın deşifre edildiği “özden örnek’in günlükleri” vardı ya, işte oradan!..
Zira, “Vakit’e dâvâ açılması” konusu, bir tek o “Günlük”te geçiyordu!..
Ve o “Günlük”te yazılanlara göre; Org. Hilmi özkök ile Org. Aytaç Yalman arasında bir tartışma yaşanıyor!..
Günlük’teki 15 Kasım 2003 tarihli notlarda; Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile Genelkurmay Başkanı Hilmi özkök’ün gazetemizde yayınlanan bir yazıya karşı açılan 312 General Davası üzerinde tartıştıklarına yer veriliyor.
örnek, Aytaç Yalman’ın Genelkurmay Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesinde konunun şöyle geliştiğini aktarıyor:
¥ Aytaç Yalman: 312 kişi “Onbaşı bile olamayacakları general yapıyorlar” diye bir gazetede haber yayınlandığında mahkemelere veriyor ve siz buna katılmıyorsunuz. Herkes bize “Acaba Genelkurmay Başkanı AKP partisinden mi yoksa, TSK’den değil mi?” diye soruyor. Cevap vermekte güçlük çekiyoruz. Neden bizimle beraber siz de mahkemeye vermediniz?
¥ Hilmi özkök: Genelkurmay Başkanı’nın o kadar bir gizemi olsun. Ben sizlerin de yani kuvvet komutanlarının da vermesini tasvip etmedim. Bir gazetede küçücük bir köşede yer alan bir haber şimdi büyüdü, tasvip eden var, etmeyen var.
GüNLüK VAR İSE, ERGENEKON DA VARDIR
Gördüğünüz gibi;
“özkök’ün Vakit’e niye dâvâ açmadığı” konusu, sadece “Günlük”lerde geçiyor!..
Hemen herkes de, bu konuyu “sadece günlüklerden öğrendi!”
“Ergenekon Sözcülüğü”ne soyunan şapşallar da, farkında olmadan “Günlüklerin varlığını ve doğruluğunu kabul etmiş” oluyorlar!..
Eğer etmeseler;
“Vakit’e bir tek özkök Paşa dâvâ açmadı” demezlerdi!..
Bunu dediklerine göre, “günlük”ler “var”dır ve “doğru”dur!..
Günlükler “var” ve “doğru” olduğuna göre, bu demektir ki; “Sarıkız” ve “Ayışığı” kod adlı “darbe girişimleri” de doğrudur!..
Darbe girişimleri doğru olduğuna göre, “darbeciler” de doğrudur!..
Darbeciler doğru olduğuna göre, adlarını “Ergenekon” koyan bir “örgüt”ün varlığı ve “terörize eylemler” gerçekleştirdikleri de doğrudur!..
Ama, “akım derken bokum diyen” şapşallar ne yapıyor?.. Hem “Ergenekon Terör örgütü’nün varlığı”nı reddediyorlar, hem de “günlüklerin varlığı”nı kabul ediyorlar!..
Be angutlar;
Bir laf söylediğiniz zaman, “ucunun nereye gideceğini” niye hesap etmiyorsunuz?..
Tamam, “Sözcülük” ve “avukatlık” yapmanızı anlarım da, “elinize tutuşturulan metinler” konusunda ahkam kesmeye başlamadan önce, birazcık olsun “saksı”nızı çalıştırın da, böyle komik durumlara düşmeyin!..
Bu vesileyle, bir merakımızı sizlerle de paylaşmak istiyoruz...
Evet, merak ediyoruz; Vakit’e açılan bu “dâvâ” da “Sarıkız” veya “Ayışığı”nın bir uzantısı mıydı?!?
Tıpkı; “kartel medyası”nın da “katkı”larıyla “Vakit’in üzerine yıkılmak” istenen “Danıştay saldırısı”nda da, “kod adı” olarak “Sarıkız” isminin kullanılması gibi!!!
Bütün bunlar birer “tesadüf”(!) müydü yani?..
Yoksa, “Ergenekon Terör örgütü”nün hedeflerinden biri de “Vakit’i susturmak” ve “linç” etmek miydi?..
“Sözcü”ler, bu işe ne der acaba?!?..
--------------------------
Laiklik de mi safsata?
Hayatlarının, sadece "bugün"den ibaret olduğunu, "dün"ün ve "kök"lerinin bulunmadığını zanneden "köksüz"lerin "mantık cücelikleri" ile karşı karşıyayız!.. "Ağız ishali"ne yakalanmış, ancak "mantık kabızlığı"ndan muzdarip "ErKENEkon"cular diyorlar ki;
"Ergenekon iddianamesi hurafe ve safsatadır!.. çünkü iddianame, Ergenekon"un kökeni olarak 600 yıllık geçmişi olan Agarta efsanesini göstermektedir!.. Hukukta, efsaneye yer yoktur!"
"Beyni kabız, ağzı ishal" olan bu "lâf ebeleri"ne hatırlatmak lâzım: Halen dünyayı parmaklarında oynatan "mason"ların "ayin"leri de "binlerce yıllık efsane"lere dayanmakta değil midir?..
Ne yani; bu böyledir diye, "Masonlar yoktur" mu diyeceğiz?..
Ya da, "Tapınak Şovalyeleri"ni nereye koyacağız?..
Haa, herhangi bir "örgüt" veya "kavram"ın geçmişe dayanan "kök"lerini inkâr edecek isek, ben de o zaman sorarım: Hemen her yıl, yıldönümü "kutlanan" ve sürekli "kutsanan" laikliğin kökeni de yıllar öncesine dayanmıyor mu?.. Dahası "laiklik" kavramına sarılıp da, toplum üzerinde "faşizan bir terör" estirenlere ne demeli?..
Laikliğin kökü "dün"e dayanıyorsa, Ergenekon Terör örgütü’nün kökü niye "dün"e dayanmasın?
Oldu olacak;
Laikliğe de "hurafe" veya "safsata" deyin de, bitsin bu iş!..