Geçtiğimiz yıl tesettürlü bir kız öğrenci, üniversite kantininde, bir genç kızın kendisini darp ettiğini "gidin buradan, size haddinizi bildireceğiz, biz bu ülkenin çağdaş gençleriyiz" diye çıkıştığını ve adeta meydan okuduğunu paylaşmıştı. Sizler de benzer hikayeleri yaşamış ya da çevrenizden dinlemişsinizdir. Çünkü uzun yıllar bu toplumun evlatlarına din ve maneviyat düşmanlığı empoze edildi. Şimdilerde kısmen başörtüsüne geçit verilmiş olsa da bu kin ve öfke nöbetleri zaman zaman devam edecektir. Arkanızdan hakaret dolu sözler sarf edenler, yüzünüze tükürenler ve olanca hıncıyla üzerinize yürüyenler olacaktır... Bazen de hiç anlam veremediğiniz haksızlıklara maruz kalacak ve hakkınızı alabileceğiniz bir merci bulamayacaksınız. Yani sayıca çoğunlukta olsanız dahi sizi dışlamaya ve tecrit etmeye kalkacaklardır.

Uzun yılar, bu sistemin kurucu mekanizmaları halkın içinden örgütledikleri ve devşirdikleri bir takım güruhları kışkırtarak, dinine, geleneğine kültürüne sahip çıkan insanları dışlamaya karalamaya ve ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya teşvik etmişlerdir. Özellikle üniversitelerde bu sistemin besleyip büyüttüğü ayrık otlarının Anadolu evlatlarının üzerine vahşi bir şekilde saldırdıklarını ve husumet beslediklerini görüyoruz.

Geçtiğimiz günlerde, Ankara'da, Eskişehir'de ve İstanbul'da Anadolu Gençlik Derneği mensubu öğrencilerin üzerine vahşice saldırmaları artık bu guruhların tükenmekte olduğunu gösteriyor. Eğer dört gence yüz tane vahşi insan saldırıyorsa bunların paradigmalarının çözüldüğünü ve dertlerinin halklar ve insan hakları olmadığını anlayabilirsiniz. Artık sona geldiklerini hissediyor ve çareyi terörize olmakta buluyorlar. Zaten Anadolunun bağrında doğup büyüyen bu halkı hiçbir zaman kendilerine yakın hissetmediler. Durduk yere "bu vatan bizim" demeleri ise Cumhuriyet kompleksini hâlâ üzerlerinden atamadıklarını gösteriyor. Hamdolsun bizim hafızamız Cumhuriyetle birlikte başlamıyor aksine Anadoluda kök salan ve çok daha derinlere inen zihni bir yapımız ve insani bir çerçevemiz var.