Öcalan da bu sürece dahil edilebilir
Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Öcalanlı süreç diyerekten elbetteki barışı, yani PKK örgütünün silah bırakmasını murat ediyor.
Süreç; dağ, silah, barış gibi üç kelimede düğümleniyor...
PKK dağdan nasıl inecek?
PKK silahı nasıl bırakacak?
Barış nasıl olacak?
Bir şeyi çözememe çözümsüzlüktür...
Gerçekten yıllardır biz bu kanlı terörü çözemedik. Bazen, Kürt hakları dedik, bazen demokrasi dedik ama değişen bir şey olmadı.
Hatta Kürt diline olan rağbetsizlik de ortada.
Kürtçe yayınlara da rağbet yok...
Asıl sorun.. PKK örgütünün ne anlama geldiğini veya nasıl bir örgütlenme olduğunu anlayabilmektir. İşin sosyal içeriğini iyice kavrayamadan terör örgütü deyip geçiştiriyoruz...
Nasıl bir terör?
1980 öncesi gibi zannettik, birisi darbe yapınca çekip gider.
Veya bir başka saflığa yatarak, Öcalan isterse silahlar teslim edilir yaklaşımı.
Bakanın dediği gibi sürece dahil olma apayrıdır.
Ülkeyi saran yangına herkes bir damla su serpsin, el atsın...
Çocuklarını PKKya kaptıran Kürt aileler bile, herkes ama herkes.
Yine de son sözü söyleyecek başkalarıdır; Kandil veya Öcalan değildir.
Başbakanımız bu örgütün arkasında devletler var açıklamasını yaptığında PKKnın kendi başına olmadığını onun da üzerinde menfaat ilişkisine giren bazı devletlerin icra organı olduğunu vurgulamıştır. İşte esas mesele burası.
Yoksa Öcalan, Kandil gibilerine takılıp kalmamak lazım.
Geçmişte şunu gördük, Öcalan bulunduğu şartlar gereği, barışa yaklaşma temayülü gösterdiğinde Kandil veya diğer gruplar saldırıları daha da artırdı.
Barışı istemeyen gruplar var.
Hatta Öcalanı liderlikten silenler...
Bazıları Öcalanı ev hapsine çekme gayreti içerisinde. Gönüllü olarak çıktıkları yolda söyledikleri, güya Öcalan ev hapsine çıkarsa silahlar susarmış.
Bu da ya Şark kurnazlığı veya saflık...
Sen kalk, 40.000 insanı ben öldürttüm diyeni ev hapsine çek.
E sonra, bu kadar şehit ailesinin feryadına ne diyeceğiz?
Türkiye düşmanları ile savaşıyor...
O bakımdan, yapılması gereken, kanlı terörü Askeri Ceza kanunu boyutuna taşıyarak asker öldüreni askeri suç işlemiş olarak kabul etmek en doğrusu.
Hatta idam da bir çözüm olabilir...
Kanlı terörün bir başka boyutu sivil ayağıdır.
Terörün arkasındaki devletlerin besledikleri yazar çizerler yıllardır Kürt Hakları adı altında PKKnın reklamını ve de masum olduğunu yazıp çizdiler.
Hâlâ da yazıyorlar...
Balyoz davasına tepki gösterenler de iktidarı Kürt haklarına ihanet ve de İslamlaşma ile suçluyor. Ülke İslamlaşınca, Mustafa Kemali sevenler mahkûm oluyormuş...
Miadı dolmuş sözler...
Yıllardır halka tepeden yutturulan dolmalar.
Ülke artık bir dönüm eşiğinde...
Bir yandan sektör, diğer yandan günlük yaşam halini alan terörü bitirmek lazım.
Aşiretler arasındaki yıllanmış kan dâvâlarını da buna dahil edebilirisiniz.
Düşmanı PKKdan yana olan devletten yana, düşmanı devletten yana olan PKKdan yana... Bu yapı çözülmeli. Sonuçta sürece katılım esastır...
Medyasıyla, Diyanet Teşkilatı ile, okullarıyla, mağdur olan aileleriyle...
Ve bir de caydırıcı kanunlar...
Değilse, at at bitmez...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.