Bağışla bizi Resulallah, bağışla bizi Suriye!
Ammanda İslami Edebiyat Birliği tarafından Hazreti Peygamber ve Suriye ile ilgili bir şiir şöleni ve akşamı düzenlenmiş. Burada Jak Sabri Şimas gibi Suriye asıllı kimi Hıristiyan şairler de Hazreti Peygamberi savunmak için şiir okuyorlar. Burada saldırılar karşında görevini yapamadığı için İslam alemi Hazreti Peygamberden özür diliyor. Boynumuzun borcu Hazreti Resulullahın harim-i ismetini tam olarak savunamadık. Saldırganları caydıramadık veya faziletini tam olarak anlatamadık. Keza Suriye halkına da bir özür borcumuz var. Bugüne kadar yalanları siper ederek Suriye halkını savunmasız bıraktık. Hasan Nasrullah güya Hazreti Peygambere sahip çıkıyor ve Beyrutta gövde gösterisi yapıyor ve gösteri düzenliyor. Lakin Lübnanlı bir spikerin hatırlattığı, Üsame Rüfai gibi alimlerin de temas ettiği gibi Suriye rejiminin cellatları halka la ilahe illa Beşşar dedirtiyorlar. Demeye zorluyorlar. Ve Hasan Nasrullah Beyrut meydanlarında hançeresini yırtarken öbür taraftan Beşşarı Allahın yerine koyan rejime desteğini sürdürüyor. Bunu nasıl anlamalı ve nasıl yorumlamalıyız? Lübnanlı spiker Hazreti Ebubekirin Peygamberimizin vefatına inanmayan Hazreti Ömere çıkışını hatırlatıyor: Kim Hazreti Peygamberin ölümsüzlüğüne inanıyorsa bilsin ki Hazreti Peygamber Efendimiz vefat etti. Hazreti Allah ise hay la yemuttur, ölmez... Sonra spiker şöyle devam ediyor: Allahın hukuku Peygamberin hukukundan geri midir? Spiker Suriyeden konuyla ilgili görüntüler aktardıktan sonra sorusunu şöyle sürdürüyor: Bu görüntüler ne Californiadan ne de Siyonist komplo (http://www.islammemo.cc/vedio-images/vedio/2012/09/20/155965.html ) ürünü. Birkaç kilometre veya on kilometre öteden Suriyeden... Hizbullahın Suriyede olanları ferdi ve tekil bir durum olarak gördüğünü ve ondan dolayı tepki göstermediği söylenebilir. Lakin Amerikadaki birkaç azgın Kıptinin yaptığı devleti ve bütün Amerikalıları bağlar mı? Nasrullah ise konuşmasında bu olayla ilgili ABDyi devlet olarak sorumlu tutuyor. Esata ve çevresine göz yum, ardından ABDden hesap sor! En azından tutumlar çelişkili ve tutarlı değil. Dolayısıyla bunlar samimiyetten uzak ve seçmece tavırlar. 20 yıl sonra Selman Rüşdinin ödülünü artırmaları gibi. Resulullahı seçmece tavırlarla istismar konusu yapmak da bir zihniyet hastalığıdır.
*
Esasında kimi Şiiler İslam dünyasına karşı yapılan saldırıda ABD ile ortak. Sözgelimi, Amerikan işgalci askerleri Irakta camilere girdiler ve Napolyon askerleri gibi camileri pis postallarıyla kirlettiler ve çiğnediler. Afganistanda Kuran yaktılar. Peki! 2003 ile 2007 arasında Irakta silahlı Şii mangalar ne yaptılar? Ölüm mangaları ne yaptı? Aynen Suriyedeki gibi onlarca cami yıktılar. Onlarca imam öldürdüler. Suriyede rejim askerleri tarafından yıkılan ve bombalanan camilerin sayısı 200den fazla olduğuna dair veriler var. Camilerle ve namazla da alay ediyorlar (http://www.zaman.com.tr/ haber.do?haberno=1349580 ). Suriyede yıkılan okulların sayısı ise 1000 (bin) civarında. Şimdiye kadar 1 milyon civarında ev yıkıldı (http://www.assabeel.net/ studies-and- essays/assabeel-essayists/109016- ). Bütün bunlar karşısında ne Batıdan ne İslam aleminden ses çıkıyor. Sadece İrandan ses çıkıyor ve Ali Ekber Velayeti Beşşarın zaferi bizim zaferimizdir diyor. Doğru, onların zaferi mezhep zaferidir. Adonisle aynı kareye düştüler. Beşşarın müttefiki Adonis cami merkezli devrime devrim demem diyordu. İran da cami yıkan rejimle ortak. Ve bu rejim direniş sembolü imiş! İran İslam devrimi dediklerine bakmayın kimi Araplara göre bu devrim anayasasının da öngördüğü gibi Caferi devrimidir ve cumhuriyet de Ebu Lülü Cumhuriyetidir. Değilse aksini ispatla mükelleflerdir. Değişik verilere göre de, Suriyede 300 ile 1000 arasında kadının ırzına geçilmiştir. Kaddafi bunu paralı askerlere viagra dağıtarak yaptırıyordu.
*
Evet! Bazı Arap Baharı ülkelerinde kimi Selefiler kabir yıkıyor ve tahrip ediyorlar. Bunu savunmak mümkün değil. Bize Vehhabiliğin ilk dönemlerini hatırlatıyor. Lakin İran ve Şii eksenine dahil olan bölgelerde aynen Sırbistan veya Amerikan işgali altındaki bölgelerdeki gibi camiler tarumar ediliyor. İran Şiilik politikasıyla Şiileri çelmeye ve kendisine imale etmeye çalıştı. Direniş üzerinden de Sünnileri ayartmaya çalışıyor. Lakin 30 yıllık rejim İslam dünyasında kargaşa ve iç kavga çıkartmaktan başka bir şey yapmadı. Bundan dolayı İsrail meselesi 30 yıldan beri ertelendi. Batı sadece Esatın kalmasına göz yummuyor aynı zamanda İranın bu rejimi desteklemesine de imkan veriyor. Aktif olarak yaptığı bir şey var mı? Esat rejiminin insan hakları ihlalleriyle birlikte muhaliflerin de ihlallerini kayda geçiriyor ve tadat ediyorlar. Eğer mesele insan hakları meselesiyle Suriye halkının boğazlanmasını seyre dalan dünya kamuoyu ve devletleri de aynı oranda suçlu değil mi? Peki raporlarda onlara niye yer vermiyorlar? Filistinde nasıl İsraile sonsuz müsamaha gösteriyorlarsa o kadar olmasa bile Suriye rejimine de anlayış gösteriyorlar. Hiç aceleleri yok. Nedeni, bu çarpık rejimin telafi edilemez ve kopyalanamaz karakteridir. Muallimin deyimiyle, laik karakteri. İsraile işlevsel katkısı ve azınlıklara dayanması bu rejimin kollanmasının temel nedenidir. Böyle bir rejimi başka nerede bulacaklar? Tepe tepe kullanıyorlar. Beşşar halkının başkanı değil Rus, Çin ve İranın işgal valisidir.
İslam alemi olarak da ne yazık ki, dövünmekten ve özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.