Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Bağışla bizi Resulallah, bağışla bizi Suriye!

Bağışla bizi Resulallah, bağışla bizi Suriye!

Amman’da İslami Edebiyat Birliği tarafından Hazreti Peygamber ve Suriye ile ilgili bir şiir şöleni ve akşamı düzenlenmiş. Burada Jak Sabri Şimas gibi Suriye asıllı kimi Hıristiyan şairler de Hazreti Peygamberi savunmak için şiir okuyorlar. Burada saldırılar karşında görevini yapamadığı için İslam alemi Hazreti Peygamberden özür diliyor. Boynumuzun borcu Hazreti Resulullah’ın harim-i ismetini tam olarak savunamadık. Saldırganları caydıramadık veya faziletini tam olarak anlatamadık. Keza Suriye halkına da bir özür borcumuz var. Bugüne kadar yalanları siper ederek Suriye halkını savunmasız bıraktık. Hasan Nasrullah güya Hazreti Peygambere sahip çıkıyor ve Beyrut’ta gövde gösterisi yapıyor ve gösteri düzenliyor. Lakin Lübnanlı bir spikerin hatırlattığı, Üsame Rüfai gibi alimlerin de temas ettiği gibi Suriye rejiminin cellatları halka ‘la ilahe illa Beşşar’ dedirtiyorlar. Demeye zorluyorlar. Ve Hasan Nasrullah Beyrut meydanlarında hançeresini yırtarken öbür taraftan Beşşar’ı Allah’ın yerine koyan rejime desteğini sürdürüyor. Bunu nasıl anlamalı ve nasıl yorumlamalıyız? Lübnanlı spiker Hazreti Ebubekir’in Peygamberimizin vefatına inanmayan Hazreti Ömer’e çıkışını hatırlatıyor: “Kim Hazreti Peygamberin ölümsüzlüğüne inanıyorsa bilsin ki Hazreti Peygamber Efendimiz vefat etti. Hazreti Allah ise hay la yemuttur, ölmez...” Sonra spiker şöyle devam ediyor: “Allah’ın hukuku Peygamberin hukukundan geri midir?” Spiker Suriye’den konuyla ilgili görüntüler aktardıktan sonra sorusunu şöyle sürdürüyor: “Bu görüntüler ne California’dan ne de Siyonist komplo (http://www.islammemo.cc/vedio-images/vedio/2012/09/20/155965.html ) ürünü. Birkaç kilometre veya on kilometre öteden Suriye’den...” Hizbullah’ın Suriye’de olanları ferdi ve tekil bir durum olarak gördüğünü ve ondan dolayı tepki göstermediği söylenebilir. Lakin Amerika’daki birkaç azgın Kıpti’nin yaptığı devleti ve bütün Amerikalıları bağlar mı? Nasrullah ise konuşmasında bu olayla ilgili ABD’yi devlet olarak sorumlu tutuyor. Esat’a ve çevresine göz yum, ardından ABD’den hesap sor! En azından tutumlar çelişkili ve tutarlı değil. Dolayısıyla bunlar samimiyetten uzak ve seçmece tavırlar. 20 yıl sonra Selman Rüşdi’nin ödülünü artırmaları gibi. Resulullahı seçmece tavırlarla istismar konusu yapmak da bir zihniyet hastalığıdır.



*

Esasında kimi Şiiler İslam dünyasına karşı yapılan saldırıda ABD ile ortak. Sözgelimi, Amerikan işgalci askerleri Irak’ta camilere girdiler ve Napolyon askerleri gibi camileri pis postallarıyla kirlettiler ve çiğnediler. Afganistan’da Kur’an yaktılar. Peki! 2003 ile 2007 arasında Irak’ta silahlı Şii mangalar ne yaptılar? Ölüm mangaları ne yaptı? Aynen Suriye’deki gibi onlarca cami yıktılar. Onlarca imam öldürdüler. Suriye’de rejim askerleri tarafından yıkılan ve bombalanan camilerin sayısı 200’den fazla olduğuna dair veriler var. Camilerle ve namazla da alay ediyorlar (http://www.zaman.com.tr/ haber.do?haberno=1349580 ). Suriye’de yıkılan okulların sayısı ise 1000 (bin) civarında. Şimdiye kadar 1 milyon civarında ev yıkıldı (http://www.assabeel.net/ studies-and- essays/assabeel-essayists/109016- ). Bütün bunlar karşısında ne Batı’dan ne İslam aleminden ses çıkıyor. Sadece İran’dan ses çıkıyor ve Ali Ekber Velayeti ‘Beşşar’ın zaferi bizim zaferimizdir’ diyor. Doğru, onların zaferi mezhep zaferidir. Adonis’le aynı kareye düştüler. Beşşar’ın müttefiki Adonis ‘cami merkezli devrime devrim demem’ diyordu. İran da cami yıkan rejimle ortak. Ve bu rejim direniş sembolü imiş! İran İslam devrimi dediklerine bakmayın kimi Araplara göre bu devrim anayasasının da öngördüğü gibi ‘Caferi devrimidir’ ve cumhuriyet de ‘Ebu Lülü Cumhuriyeti’dir. Değilse aksini ispatla mükelleflerdir. Değişik verilere göre de, Suriye’de 300 ile 1000 arasında kadının ırzına geçilmiştir. Kaddafi bunu paralı askerlere viagra dağıtarak yaptırıyordu.

*

Evet! Bazı Arap Baharı ülkelerinde kimi Selefiler kabir yıkıyor ve tahrip ediyorlar. Bunu savunmak mümkün değil. Bize Vehhabiliğin ilk dönemlerini hatırlatıyor. Lakin İran ve Şii eksenine dahil olan bölgelerde aynen Sırbistan veya Amerikan işgali altındaki bölgelerdeki gibi camiler tarumar ediliyor. İran Şiilik politikasıyla Şiileri çelmeye ve kendisine imale etmeye çalıştı. Direniş üzerinden de Sünnileri ayartmaya çalışıyor. Lakin 30 yıllık rejim İslam dünyasında kargaşa ve iç kavga çıkartmaktan başka bir şey yapmadı. Bundan dolayı İsrail meselesi 30 yıldan beri ertelendi. Batı sadece Esat’ın kalmasına göz yummuyor aynı zamanda İran’ın bu rejimi desteklemesine de imkan veriyor. Aktif olarak yaptığı bir şey var mı? Esat rejiminin insan hakları ihlalleriyle birlikte muhaliflerin de ihlallerini kayda geçiriyor ve tadat ediyorlar. Eğer mesele insan hakları meselesiyle Suriye halkının boğazlanmasını seyre dalan dünya kamuoyu ve devletleri de aynı oranda suçlu değil mi? Peki raporlarda onlara niye yer vermiyorlar? Filistin’de nasıl İsrail’e sonsuz müsamaha gösteriyorlarsa o kadar olmasa bile Suriye rejimine de anlayış gösteriyorlar. Hiç aceleleri yok. Nedeni, bu çarpık rejimin telafi edilemez ve kopyalanamaz karakteridir. Muallim’in deyimiyle, laik karakteri. İsrail’e işlevsel katkısı ve azınlıklara dayanması bu rejimin kollanmasının temel nedenidir. Böyle bir rejimi başka nerede bulacaklar? Tepe tepe kullanıyorlar. Beşşar halkının başkanı değil Rus, Çin ve İran’ın işgal valisidir.

İslam alemi olarak da ne yazık ki, dövünmekten ve özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
52 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi