Bu bir veda değil bir estir
Böyle diyor Başbakan Erdoğan.. Tıpkı Pınarhisar Cezaevi’ne giderken verdiği “es” gibi bir es.. 3 Kasım seçimlerinden bu yana gücünü katlayarak ilerleyen bir siyasi hareketin lideri olarak “es” vermek nasıl güçlü bir karakter örneğidir?.. Çok açık ki bugün verdiği “es” (ya da ilan ettiği diyelim) Cumhurbaşkanlığı öncesine dair bir “es”.. Belediye başkanlığından sonra bir zorunlu es vermiş sonra başbakan olmuştu.. Bugün ise rızasıyla verdiği es’in ardından Köşk’e çıkacak.. Hem de dünkü konuşmasından anladığımız kadarıyla partisinin ana hukuki bağı olan “üyelik” mekanizmasını kaybetmeden..
AK PARTİ ÜYESİ
Evet Erdoğan’ın dünkü sözlerinden açıkça çıkan anlam o ki, Ak Parti’de bütün görevler verilir-alınır ancak üyelik baki kalır.. Ve Erdoğan da parti üyesi olarak diyor ki; “bana ne görev verirse partim yapacağım”.. Bu Köşk’e çıktığında da Ak Parti gömleğini çıkarmayacağı anlamına geliyor. Ki bana sorarsanız belki de bugüne kadar olması gereken bir durumdu.. Süleyman Demirel’in ya da Turgut Özal’ın hatta Abdullah Gül’ün, partisiz olduğunu söyleyebilir misiniz?
ABDULLAH GÜL DE OLSAYDI..
Muhammed Mursi’nin, Gannuşi’nin, Halid Meşal’in, Barzani’nin ve adını sığdıramayacağım bölge ülkelerinin güçlü isimlerinin kongrede olması çok önemli bir mesajdı.. Bu misafirlerin davet edilmesi, dünkü organizasyonun, salt bir siyasi parti kongresi olmadığının kanıtıdır.. Peki orada Abdullah Gül de olsaydı yanlış mı olurdu.. Kuşkusuz Başbakan, Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilanı olarak da kabul edebileceğimiz konuşmasını, Gül kardeşinin gözlerinin içine baka baka yapamayacaktı.. Bundan çekinecek, rahatsız olacaktı belki de. Ama 61 sayfalık konuşma metni dışına çıkarak; “aramıza nifak sokmaya çalışanlar var” dediği Gül ile kardeşlik hukukunun, kimsenin bozamayacağı kadar kuvvetli olduğunu bu sayede dosta düşmana göstermiş olmazlar mıydı? Ha “Gül konumu gereği katılamaz” diyenlere de ifade edelim. CHP kongresine de, MHP kongresine de davet edildiği müddetçe katılırsa eğer, sistemdeki parlamentoda temsil edilen siyasi partiler arasında bir kayırma yapmamış olur.. Bana kalırsa, kurucusu olduğu, emek verdiği, iktidara taşıdığı, içinde olduğu dönemde aktif görevlerde olduğu partinin böylesine tarihi bir kongresine katılmamış (çağırılmamış) olmasını yadırgadım..
CHP VE MHP’YE DE SELÂM
MHP Barzani katılıyor diye temsilci göndermedi anladığım kadarıyla CHP ise bazı gazeteciler kongreye akredite olamadılar diye.. Bu akreditasyon işinden en çok canı yanan gazeteyi okuyorsunuz şu anda. Tek tek saymayacağım.. Kılıçdaroğlu ve şürekasının desteğini hiç istemedik amma, samimiyet ve içtenlik diye bir duygu varsa Rabbim Kemal kuluna da nasip etsin.. Bahçeli’ye gelince. Bugünkü konjonktürde Barzani’yi protesto etmek Türkiye’nin menfaatlerini düşünmemek anlamına gelir. Tıpkı Türkiye’yi açıktan “düşman devlet” ilan eden Maliki’den, verilmeyeceğini bile bile vize talep edip, Türkiye’yi; “Irak’tan vize alamayan ülke” konumuna sokmak gibi..
HELAL OLSUN
Başbakan 2,5 saat süren konuşması sırasında, Mevlana’ya, Aşık Veysel’e giderken, Mehmet Akif’ten alıntılar yaparken, Özellikle de Sezai Karakoç’un “Ey Sevgili”sini okurken sanıyorum kendini kaptırarak konuşmayı dinleyenlerden gözyaşlarını tutabilen olmamıştır.. Yüzde 50 oy almış bir siyasi hareketin liderinin, dünkü konuşması sonrasında söylenecek tek söz; “biz senden razıyız, Allah da senden razı olsun”.. Kalın sağlıcakla.