Neşet Ertaş simsarları
Sağlığında aramayanlar, sormayanlar, hatta alkışlayanlara kızanlar, verdiği konserlere gidenleri kınayanlar, birden Neşetçi olup çıktı. Bunun adı ölü soygunculuğudur.Halk Müziği sanatçısı demeye bile yerinenler, Bozlak Ustası dediler.
Velhasıl Neşet Ertaşın sesini de sözünü de kıskandılar ve hangi kaba koyacaklarını bilemediler. Şimdi de kalkıp ideolojilerine yamamak istiyorlar.
Neşet Ertaş; sazı ve türküyü severek dinleyen herkesin yüreğine hitap eden bir sanatçıydı. Hem de halkın sanatçısıydı. Üstelik Devlet Sanatçısı ünvanını; Ben milletin sanatçısıyım, diye almamıştı.
Özellikle sol çizgideki türkücüler birden Neşet Ertaşın badem gözlü olduğunu farkettiler ve yedeklerine çekmeye kalktılar. Adamcağızı cenaze namazından edeceklerdi.
Bunun adı Neşet Ertaş simsarlığından başka bir şey değildir. Sağlığında onun söylediği mekânları küçümseyenler, birlikte sahneye dahi çıkmıyorlardı.
Geçelim.
Neşet Ertaşın; Kırşehir, Yozgat, Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Keskin, Sulakyurt, Kalecik, Delice civarlarında meşhur olduğu yılları hatırlarım.
Şimdi Neşet Ertaş üzerinden ölü soygunculuğu yapan sol çizgideki ilgili kişiler, o tarihlerde henüz asmalarda koruktular ve olgunlaşmayı bekliyorlardı.
Olgunlaştıklarında ise Neşet Ertaş çoktan o dağları, ovaları aşmış, onların yeni geldiği çeşmelerden, kana kana su içmiş, halkı kamplara bölmek yerine birleştirmişti.
Neşet Ertaşın çok sevilmesinin sebebi; kimsenin ne diline ne dinine hiç ilişmemesiydi. İlişmediği gibi ne sövdü ne de sövdürdü.
Hatta muhabbetini, sevgisini, bağlılığını, Kurban Olam türküsüyle dile getirirdi:
Muhabbetin deryasına dalan
Enip derininden gevher bulana
Her gün muhabbetten nasibin alana
Kurban olam ben olam
Hak yoluna serin başın verene
Canım kurban olsun Hakkı bilene
Garibim derdime derman olana
Kurban olam ben olam....
Neşet Ertaşın çok çileli bir hayatı vardı. Bayram Bilge Tokelin Neşet Ertaş kitabını okuyanlar varsa hatırlarlar, hakikaten kimsenin kabullenemeyeceği büyük çileler çekmiştir.
Çocuk yaşta başladığı alkol, ömrünün sonuna kadar rahat vermemiş, bıraktığında ise zaten vücudu iflas etmişti. Bir seferinde içkiyle ilgili şöyle demişti:
Bu zıkkımı içmesek iyi emme, düğüne geliyok, çalıyok, mecbur içiyok, garnın aç mı tok mu, cibinde paran var mı yok mu diyen yok, iç baba Neşet diyen çok. Ben içiyom zevki onlara, derdi bana galıyo. Yalan dünyanın halı bu işte.
Yazıyı Neşet Ertaşın kendisini anlattığı türküsüyle bitirelim:
Kar mı yağmış yüce dağlar başına
Merhamet eylemez gözlerimin yaşına
Daha değmemiştim on beş yaşına
Vurdu felek kırdı kollarımı dalından
Nerelere gidem arz edeyim halımdan
Şu dünyanın vefasını görmedim
Geçti cahil ömrüm bir murada ermedim
Eller gibi dem-i devran sürmedim
Vurdu felek kırdı kollarımı dalından
Nerelere gidem arz edeyim halımdan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.