Türk dostları buluştu, Türkiye ve dünya konuşuldu
“Büyük Millet, Büyük Güç, Hedef 2023” sloganında ifadesini bulan yeni vizyonuyla 4. Olağan Büyük Kongresi’ni tamamlayan AK Parti, kadrolarını büyük ölçüde yenileyerek yeni hedef ve ufuklara yelken açmış oldu.
İfade etmek isterim ki, AK Parti; liste savaşlarının yaşandığı ve sandalyelerin havalarda uçuştuğu, yumrukların konuşturulduğu o alışa geldiğimiz kurultayların çok ötesinde, katılım, seviye ve coşkusuyla çok farklı bir kurultayı başarıyla gerçekleştirmiş oldu.
Türk ve dünya basınının büyük bir ilgiyle izlediği bu kurultay hakkında takdir ve övgü dolu yorumların yanında elbette eleştirenler de olmuştur. İşin doğası gereği her ikisi de olmalıdır.
Bu yazımda Türk siyasilerinin ve Türk medyasının değerlendirmelerine girmeyeceğim.
Çünkü:
Yeterince bu konuyu işleyen meslektaşlarımız zaten var.
Ben Türkiye dışındaki başkentlerde ve dünya medyasında bu kongrenin ve Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının ve verdiği mesajların nasıl algılandığını daha çok önemsiyorum.
Sadece Türkiye’nin sorunlarının değil, aynı zamanda bölgemizin ve dünyanın sorunlarının da konuşulduğu bu kongrede Avrupa’dan Afrika’ya, Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Uzak Doğu’dan Orta Asya’ya varan devlet ve hükümet başkanı, bakan ve siyasi parti ile çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan 200 kişilik davetlinin kongreye katılmış olması takdire şayandır, demokrasimiz açısından ise büyük bir kazanımdır.
Mısır’da, demokratik seçimlerle işbaşına gelen ilk cumhurbaşkanı olan Mursi’nin, seçildikten sonraki ilk Türkiye ziyaretini, AK Parti kongresi vesilesiyle yapmış olması gerçekten çok anlamlıydı.
Kırgızistan Devlet Başkanı Almazbek Atambayev, Irak Meclis Başkanı Usame Nuceyfi, Sudan Devlet Başkanı Yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani, Pakistan Eyalet Başkanı Shahbaz Sherif, Bosna Hersek eski Devlet Başkanı Haris Sladjzic, Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder, Pakistan eski Başbakanı Yousaf Raza Gilani, Irak eski Başbakanı Iyad Allawi, Irak eski Bölgesel Yönetim Başkanı Behram Salih, Tunus Hareket Lideri Rashid Al-Ghannushi, Filistin Harekat Lideri (HAMAS) Halid Meşal, AB Parlamenteri Jan Zahradil, Asya Parlamentolar Assamblesi KAPP Başkanı Chung Eui-Yong, Lübnan Fature Movement Genel Başkanı Ahmed Hariri gibi önemli siyasilerin kongredeki konuşmalarında Türk milletine dostane mesajlarını iletmelerinden başka, “Ülkesini uluslararası camiada en iyi şekilde temsil eden, dünya mazlumlarının hamisi ve İslâm dünyasının gür sesi olan o, sadece sizin değil bizim de liderimizdir” şeklinde bir Türk Başbakanı’ndan söz etmeleri hepimizi onurlandırdı.
“İSLÂMOFOBİ BİR İNSANLIK SUÇUDUR”
Batı dünyası İslâmofobi karşısında sessiz kaldığını “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirmektedir. Müslümanları fevkalade rahatsız eden Batı’nın bu tutumu Başbakan Erdoğan’ın da gündemindeydi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e yapılan hakaretler ve Batı dünyasında yükselen “İslâm karşıtlığı” propagandaların yasaklanması gerektiğine işaret etti. Başbakan Erdoğan, “Anti-semitizm nasıl bir suç kabul ediliyorsa İslâmofobi de bir insanlık suçudur. Kimse bizim kutsallarımıza hakaret etmeyi ‘ifade özgürlüğü’ kapsamında değerlendiremez” şeklindeki konuşmasıyla tüm İslâm dünyasının hissiyatına tercüman olmuştur.
AK Parti kongresini takip eden Amerika ve Avrupa basınında; “Erdoğan, Batı dünyasını uyardı”, “Erdoğan: ‘İslâmofobi insanlık suçudur, ifade özgürlüğü kapsamına alınamaz’ uyarısında bulundu”, “Merkel başta olmak üzere Batılı siyasilere ‘gereğini yapın’ çağrısında bulundu” başlıklarıyla haber ve yorumlar yapıldı.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Filistin Harekat (HAMAS) Lideri Halid Meşal’in Başbakan Erdoğan’a “O sadece sizin değil, bizim de liderimiz”, Barzani’nin “Barış adına Başbakan Erdoğan ile beraberiz, silahlı mücadele yanlıştır. Ben bana düşeni yapmaya hazırım” şeklindeki konuşmalarına işaret edilmesi ve “Erdoğan, İslâm liderliğine oynuyor başlığı ile manşetlere taşıması elbette bir takdirin veya duyulan bir memnuniyetin değil, bir korkunun eseridir.
Çünkü;
Avrupa, bölgesinde etkili ve dünyada itibarı güçlü bir Türkiye’yi istemez. Bunu yapmaya yönelen güçlü ve karizmatik bir liderin varlığından da rahatsız olur. Bunun en belirgin örneği ise Türkiye’nin 50 yıldır kapıda bekletiliyor olmasıdır.
Amerika ve Avrupa’nın yanında Başbakan Erdoğan’ın mesajlarından en çok rahatsız olan İsrail ile Ermenistan’dır.
Başbakan Erdoğan’ın “Özür dileyip tazminat ödemeden ve de Filistin ablukasını kaldırmadan asla İsrail ile ilişkilerimiz düzelmeyecektir” ve “Azerbaycan toprağı olan Karabağ ve diğer Azeri topraklarında Ermeni işgalleri son bulmadıkça Ermenistan’a kapılarımız kesinlikle açılmayacaktır” şeklindeki kesin ve net ifadeleri Telaviv ile Erivan’da eleştiriliyor.
Anlaşıldığı üzere “İslâm ve güçlü Türkiye” söylemi ve net mesajlar bizi ve İslâm dünyasını sevindirirken, malum güç odaklarını tedirgin etmiştir.
Sayın Başbakan mesajlarıyla adeta fincancı katırlarını ürkütmüştür. Anlaşılan o ki; bundan sonra ise bu malum merkezler ülke içindeki işbirlikçileriyle içte ve dışta başlattıkları yıpratma ve itibarsızlaştırma kampanyalarını daha da arttırarak sürdüreceklerdir.
Kongre salonunda bir pankart dikkatimi çekti. Orda şunlar yazıyordu “Kökü 1453 olanın hedefi 2023 olur”. Başbakan ise, “Ey gençler biz göremeyiz, amma size 2071’i hedef veriyorum” diyerek 1071 Malazgirt’ten 2071 güçlü Türkiye’sine bir tarihî hedef vermiş oldu. İşte Amerika ve Batı dünyasını delirten bu hedefleri onlar engellemeye çalışacaklar, ancak bizler de gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışacağız, çalışmalıyız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.