Tutuklunun Meclis Çatısı Nasıl Oluyor?
Sayın Cumhurbaşkanı, açılış konuşmasında tutuklu milletvekillerinin mecliste bulunmalarını temenni ederek yeni bir tartışmayı başlatmış oldu.
Gerek var mıydı bilemem, ama şu soruyu soralım:
Hem tutuklu, hem de meclis çatısı nasıl oluyor?
Aslına bakılırsa, köşkün cümleleriyle muhalefetin cümleleri örtüştü.
Cezadan kurtulmak için milletvekili seçtirilen bazı kişilerin konumu öteden beri iktidar muhalefet çekişmesinin ham maddesi iken, Cumhurbaşkanının bu tarafa dikkat çekmesi kafaları yeniden karıştırdı. Köşk ile iktidar arasında neler oluyor sorusu...
İlk başta şurasını hatırlatalım.
Anayasa kitapçığına en çok sahip çıkacak makam, devlet başkanı olma sıfatıyla Cumhurbaşkanıdır. Kitapçık delinirse köşkte delinir....
O halde kitaptan okuyarak konuşalım.
Anayasanın 81. Maddesi milletvekillerinin yemin ederek göreve başlayacağına vurgu yapıyor.
Yanı bir kimse seçilmiş olsa da yemin etmemişse milletvekili sayılmıyor.
Aynı şekilde 103. Madde, cumhurbaşkanının göreve başlamadan önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde yemin etmesini ön görüyor. O halde yemin denilen merasime iştirak etmeden bir kimse seçilmiş olsa da ne cumhurbaşkanlığı görevine başlayabiliyor, ne de milletvekilliği...
Maaş da alamıyor, veriliyorsa bu bir idari zimmettir.
İşe başlamayan memura maaş verilmez...
Önce alışveriş, sonra fiş!..
Kaldı ki seçilme, her şeyi örtecek demek değildir.
İçeride tutuklu olan kişileri mahkeme iş olsun diye tutmuyor, bu kişiler milletvekili olmadan önce suç işledikleri için (hem de terör suçu) tutuklandılar. Veya şöyle soralım, seçildikten sonra bir milletvekili terör suçu işlerse tutuklanmayacak mı?
Suçluyu koruma neredeyse kültürümüzün bir parçası halini aldı alacak. Ne hikmetse, hem terör ile darbelerden şikayetçi oluruz, hem de onların işini kolaylaştırmak için kulp ararız.
Yargıya millet olarak güvenecek miyiz, güvenmeyecek miyiz?
Yargıya devletin güveni yoksa yapacağı tek şey bu yargıyı lağvetmektir.
Öyle ya, yargılamalar ya sokakta veya siyasi mahfillerde yapılıyorsa yargıya ne gerek var?
Cumhurbaşkanının bu kişileri halk seçti, bunları mecliste görmek isterim gibi yaklaşımı meclisin tamamınca değil, sadece muhalefet sıralarında alkışlanması tutuklu milletvekillerinin yeniden gündeme oturduğunu, hatta iktidar cumhurbaşkanı arasında anlaşmazlık olduğunu vurgulaması açısından önemli. Öteden beri muhalefet bu sahada gedik açmak gayretinde.
Ah bir kapışsalar...
Kapışma kolayına olmayacağı kesin de, biz yine işin hukuksal yönüne bakalım.
Milletvekili suç işlerse ne olacak?
Tutuklanamayacak mı?
Öyle bir kapıyı aralamak ülkeyi kana boyayan terörün işine daha çok gelir, hatta darbeciler de azıtmış olurlar. Öyle ya, halk seçti diye teröre kucak açanı tutuklayamayacak mısın?
Darbeciyi salarsan çeteciyi ne yapacaksın?
Mantık bu ise, bu mantığı tutuklu bir genel müdürü de kullanabilir.
O da tutuklu olduğu halde yönetim kurulu toplantılarına katılmak isterse ne yapacağız?
Ülkede geçerli olan infaz yasası var, o yasada tutuklu meclise gider, veya işine devam eder diye bir hüküm yok. Tutukluya cenaze dışında bir izin de verilmez...
Şurasını vurgulamakta yarar var... Sorumlular her sahada fikir beyan edebilirler ama, iş terör ile darbe konusuna gelince dikkat kesilmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde darbe heveslilerinin meclise kaç takla attırdığını gördük.
Hele de sayın Cumhurbaşkanının seçimindeki 367 garabeti oldukça düşündürücü.
Darbecilerin mahkemeye karşı tavırları bir başka yazının konusu.
Soruyorum, bu ülkede ceza verilince kaç kişi toplu halde Harp Okulu, veya Dağbaşını Duman Almış marşlarını duruşma salonlarında söyleyebilir?
Silivride tavırlar isyana dönüşmüşken...
Bu kesime mağduriyet sinyalleri gönderip tutuklamaları sanki iktidar yaptırıyormuş gibi hava estirmenin ülke yararına olmadığını, ve de bu tip konularda kim olursa olsun dikkatli olmasını öneriyorum. Makamlar gelip geçici...
Ama sözler levh-i mahfuzda baki kalıyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.