Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Masumiyetin tükenişi

Masumiyetin tükenişi

Eskiden çocuk kavramı zihinlerimizde, masumiyeti, saflığı ve içtenliği çağrıştırırdı. Sevecen bir tebessüm olurdu çocukların yüzünde. Onlar yalan nedir bilmezler, kötülük düşünmezler her şeyi olduğu gibi deyiverirlerdi. Bir şeker, bir oyuncakla yüzleri güler ve hayata sevgi ile bakarlardı. O zamanlar "çocuktan zarar gelmez" derdik. Çünkü onların, fıtratlarındaki asaletin bozulmadığını bilirdik. Ne yazık ki son günlerde, karşılaştığımız olaylar, okuduğumuz haberler çocukların masumiyetine ve sevecenliğine gölge düşürüyor. Yaşları on bir ila on beş arasındaki çocukların fiiliyatına baktığınızda, irkiliyor ve kendinizi geri çekiyorsunuz. Duyduklarınız sizi derin endişelere boğuyor. Zira, annesini tüfekle vuran, kardeşini öldüren, evden kaçan ve yaşından hiç beklenmeyecek işlere bulaşan bu çocukların hazin öyküsü zihinlerimizdeki çocuk imgesini yerlebir ediyor. Artık çocuktur zarar gelmez anlayışı ile hareket edemiyor, korku ile bakıyoruz.

Aile fertleri, çocuğa ulaşabilecekleri iletişim kanallarından haberdar değiller dolayısıyla ona verebilecekleri pek bir şeyleri de yok. Çocuk çevreden ya da medyadan seçtiği yanlış rol modellerini taklik ederek bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Bu da onun masumiyetini ve doğallığını ortadan kaldırıyor.

Bu çocukları yeniden kazanabilmek için, ailelerimiz, çocukları ile ilişkilerinde doğru bir yaklaşım sergilemeli ve mutlaka onları değerler ekseninde beslemelidirler. Yani anne baba, dede ve nine çocukla ilişkilerinde, sevgi muhabbet kaynaşmak affedicilik... gibi iletişim kaynaklarını kullanmalı ve onun başka kanallara kaymasına engel olmalıdırlar. Aksi takdirde çocuk evde umduğunu bulamadığı vakit, dışarıda kendisi için zararlı olabilecek çevrelere eğilim gösterebiliyor.

Geçtiğimiz günlerde öğretmenini sınıfta, arkadaşlarının önünde bıçaklayan çocuğun bu eylemi endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Koro halinde çocuğu suçladık, yerden yere vurduk ve bu yaştaki bir çocuğun böyle bir eylemi nasıl gerçekleştirebileceğini tartıştık. Elbette kaygılarımız yersiz de değildi... Fakat bir çocuğun eylemi doğup büyüdüğü aile ile birlikte ele alınmadığı sürece bütün endişe ve yakınmalarımız havada kalacaktır.

Suça eğilim gösteren çocuklar okulda, aile ortamında ve çevrede pek çok kere sinyaller verirler. Anne baba bu sinyallerin çocuklarını nereye götürebileceğini görmeli ve yardım almalıdırlar. Yapılan araştırmalarda da, suç potansiyeli taşıyan çocukların büyük çoğunluğunun aile içinde şiddet gördükleri ve şiddeti modelledikleri ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla çocuk suç teşkil edecek davranışlara yöneldiğinde, araştırmaların yelpazesini genişletmek ve çocuğu aile birlikte değerlendirmek gerekir. Nitekim, araştırmalar neticesinde, öğretmenini bıçaklayarak öldüren çocuğun ailede şiddet gördüğü ve büyük ağabeyinin de cezaevinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda çocuğu tek başına ele almak ve rehabilete etmeye çalışmak iyileşme sürecini geciktirecektir.

Gelinen noktayı dikkate aldığınızda, aile çocuk ilişkilerini destekleyecek bir eğitimin acilen gerekli olduğu görüyor ve bu konuda neler yapılabilir sorusunu yeniden soruyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi