Hayırsız Ada neden hayırsız?
Hayırsız Adayı İstanbullular iyi bilir. Peki, neden bu ismi aldığını da biliyor musunuz?
Hikâye hem ilginç hem de acıdır.
Devir, Sultan II. Mahmud devri... Biliyorsunuz II. Mahmud, Yeniçeri Ocağını ıslah etmek yerine, kışlaları topa tutup her nasılsa kaçmayı başaranları yakalayıp öldürmek için insan avı da başlatan ve bu suretle Yeniçeri Ocağının kökünü kazıyan padişahtır. Ardından imha sırası sokak köpeklerine gelmiştir...
Sokak kedilerini ve köpeklerini bulundukları yerlerde koruyup gözeten anlayıştan, onları acımasızca toplayıp sürgüne gönderme noktasına gelişimizin hikâyesi böyle başlar...
Bu imha olayını tetikleyen olay ise gece yarısı Galatada gezinen bir İngiliz turistin, sokak köpeklerinin saldırısından kurtulmak için çıktığı bir duvardan düşüp ölmesi sonucu, İngilterenin sert bir nota vermesidir.
Bu olay üzerine, İngiltere ile arasının açılmasından endişelenen Sultan II. Mahmud, Sokak köpeklerinin hakkından gelinmesini emreder.
Emri alan Belediye Başkanı Suphi Bey, İstanbul cadde ve sokaklarında müthiş bir köpek avı başlatır. Sokak köpekleri bir bir toplanıp teknelerle Marmaradaki küçük bir adaya bırakılır. Aylarca devam eden bu işlem sonucunda, adaya 80 bin civarında köpek taşınır.
Etrafı sarp kayalıklarla çevrili olan adada su ve yiyecek bulamayan köpekler, bir süre sonra açlıktan bir birlerini yemeye başlarlar. Acı ulumaları, özellikle geceleri, İstanbuldan bile duyulur. Bu yüzden halk o adaya Hayırsız Ada demeye başlar.
Bu uygulamadan kısa bir süre sonra çıkan Balkan Savaşı, halk tarafından köpeklerin ahı tuttu şeklinde yorumlanır.
İstanbulda ikinci büyük köpek toplama harekâtı 1865te, Sultan Abdülaziz devrinde yaşanır. Toplanan sokak köpekleri, teknelerle yine Hayırsız Adaya terk edilirler.
Ardından İstanbulda büyük bir yangın çıkar: Bayezitten Gedikpaşaya kadar tüm binalar kül olur. Bu felaketi de halk, yine köpeklerin ahına bağlar: Köpekler olsaydı, havlayarak felaketi önceden haber verirlerdi; siz onları yok ettiniz, Allah da cezanızı verdi! dediler.
Yorum etkili oldu; hükümet, Hayırsız Adada ölüme terk ettiği köpekleri tekrar İstanbula getirdi.
Sokak kedileri ile köpekleri üzerine en acımasız kıyım 1910da gerçekleşir. İttihad Terakki Partisi kurucularından meşhur mason üstad-ı âzamı Talât Paşa o tarihte Dahiliye Nazırıdır (İçişleri Bakanı) ve sokak köpeklerinin toplanıp Hayırsız Adaya bırakılmasını emretmiştir.
Aklı başında hiç kimse bu işe yanaşmadığından, Köpek Toplama Ekipleri serserilerden oluşturulur.
Bunlar sokak sokak dolaşır, bu iş için özel surette imal edilen dev kerpetenlerle hayvanları yakalar, köpek toplama arabalarıyla önce Tophaneye, oradan da gemilerle Hayırsız Adaya götürürler. 30 bin civarında köpeğin bu şekilde öldürüldüğü kaydediliyor.
Sokak köpekleri yakın tarihimizde hiç mi rahat yüzü görmediler? diyeceksiniz, gördüler. Sultan II. Abdülhamidin padişahlığında huzur içinde yaşadılar. Zira Padişah, sokak köpekleriyle uğraşmak yerine, kuduzla uğraşmayı tercih etti.
Fransadaki Pastör Enstitüsü ile işbirliği yaparak İstanbulda dünyanın üçüncü Kuduz Enstitüsünü kurdu.
Ayrıca sokak kedileri ve köpekleriyle ilgili araştırmalar yaptırdı. Özel hekimi Mavroyani Paşanın (Spiridon Mavrogenis) Sokak Köpekleri isimli kitabı, Padişahın talimatıyla yazılıp yayınlandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.