Putinin Ortadoğu politikası
Halep; antikanın antikası bir şehir. 9 bin yıllık tarihi var. Şam ve Halep; dünyanın en eski yerleşim yerlerinden.
Tabir caizse medeniyetin beşiği. Halepte çok sayıda Selçuklu eseri var. Adeta yaşayan Selçuklu müzesi ve ülkesi. Camiler, kiliseler ve çarşılar Esatın bombalarıyla yıkılıyor. Buhara yanıyor romanındaki gibi. Lübnanlı yazar Cihad ez Zeyn ise Suriyeyi genel olarak özün özü/kalbul kalb olarak tanımlıyor. Yalan da değil. El Cezire muhabiri Ahmet Zeydan, Halep halkından şu yakınmayı aktarıyor: Bizi sadece Beşşar değil, dünya öldürüyor. Batı, İslam alemi, Arap alemi hepsi tarih ve insan katliamının ortağı. Tam bir muvazaa var. Bir kısmı bu muvazaaya aktif olarak bir kısmı da pasif olarak katılıyor... Suriye halkı hem üzgün hem de kızgın. İnsan umduğuna küsermiş. Onlar da İslam alemine küsüyor. Aktif olarak Beşşarın tarihi doku ve insan katliamına katılanlar münhasıran Ruslar ve İran rejimi. Ve onun Lübnandaki kolları. Neden? Bunun cevabını Sarkis Naum adlı Ermeni yazar veriyor. Osmanlılar 500 yıl boyunca sınırların efendisi ve Rusların korkulu rüyası idiler. Rusların komunizm aletini ve mekanizmasını kaybetmelerinden sonra ellerinde ideolojik ve stratejik bir araç kalmadı. Tekrar tarihe döndüler. Şimdi yeniden dış dünyada Ortodoksluğun hamiliğine soyunuyorlar. Putin, ateist olmasına rağmen laik Fransızlar gibi davranıyor. De Gaulle, içeride Allah bile diyemezken ülke dışında Katolikliğin hamiliğini yapıyordu. Şimdi ise aynısını Ruslar Ortodoksluk meselesinde yapıyorlar. Yeni Rusyanın iki stratejik aracı var. Bunlardan birisi Ortodoksluk ikincisi de Rusya dışındaki Müslüman azınlıklar. Çoğunluğa gelince: Çoğunluğun gücü, böl-yönet politikasına meyilli olan Rusların işine gelmiyor. Çoğunluğu hazmetmek için emperyalist dürtülerinden kurtulmaları gerekiyor.
¥
Putin, Rusya Federasyonunun gücünü SSCBnin gücüne eriştirmeyi hedefliyor. Akdenize; sıcak denizlere inmek veya yerleşmek istiyor. Bunun için de stratejik malzemeye ihtiyacı var. Bu malzemelerden birisi Ortodoksluk. Lakin Ortodoksluğun gücü sınırlı. Bunun için de Rusya, gözünü Müslüman azınlıkların üzerine dikmiş durumda. Ortadoğuda yeni Rusyanın ortağı olabilecek azınlıkların başında Şiiler ve Suriye örneğinde aynı inanç grubundan Nuseyri bir iktidar geliyor. SSCBnin çökmesinden sonra da Ruslar, haliyle İslam dünyasında çoğunluğu temsil eden Türkler yerine İranlıları yeğlemiştir. Neden Orta Asyada İran ise, ondan dolayı Ortadoğuda İrandır. Orta Asyada Türklerin önünü kesmek için İranı öne çıkarmak istemiştir. O sıralarda Batılıların İranın önünü kesmek için Türkiyenin sırtını sıvazladıkları söylense de bunun somut bir tesiri görülmedi. Aksine, belki de Özal, Ziya ul Hak gibi bu bölgeye ilgisinin bedelini ödedi. Amerikalılar bilinenin aksine İslami yükselişin önünü kesmek için Ruslarla anlaştılar. Kazakistan gibi ülkelerin nükleer silahları Ruslara devredildi. Suriye meselesinde olduğu gibi onlar tanıdıkları şeytana veya düşmana daha çok güveniyorlardı. Ruslar Asyadaki ortaklığı Ortadoğuya taşıdılar. Nuri Malikinin Moskovayı ziyareti sonrasında yaptığı açıklamayla Şama aynı zaviyeden ve pencereden baktıklarını söyleyecektir. SSCBnin dağılmasından sonra Ruslar, Asyada İranla ortaklık yaparken Ortadoğuda da Arap Baharıyla eski düzenin yıkılması sonrasında bu ortaklığı bölgeye taşıyorlar. Bu da eşyanın tabiatına uygundur. İran, Afganistan ve Irakta ABD ile Orta Asya ve Suriyede Rusya ile çalışıyor. Ama hepsinde İslam aleminin aleyhine.
¥
Safavi-Yeni Çarlık ortaklığı bölgede parlayan yıldız olan Türkiyenin önünü kesmeye matuf. Bunu için de havuç ve sopa politikası izliyorlar. Aslında ellerinde bir havuç da yok. Sadece Türkiyeyi sıkıştırarak politikalarını gözden geçirmeye zorluyorlar ve yeniden Beşşarın kucağına itmeye çalışıyorlar. Nejadın Yardımcısı Rahiminin ziyaretini değerlendiren Hüseyin Şeyhülislam, İranın Türkiyeyi Suriye ile yakınlaştırmaya çalıştığını söylemiştir. Rusya da aynı telkinlerde bulunuyor. Lakin ok yaydan çıkmıştır. Bunlar umutsuz girişimlerdir. Buna mukabil, Rusya, İran ve İsrail arasında Suriyeye dair görünmez veya zımni bir mutabakat hattı var. Nedeni Beşşarın onlara sağladığı işlevsel yarardır. Zaten Suriye rejiminin direnişçiliği de rol düzeyindedir. İran da direniş edebiyatıyla Suriyeyi Hizbullah da Lübnanı ele geçirmeye çalışıyor. İsrailli General Amos Gilad, Esat düşüşü İsrail için felakettir demiştir. İranlılar bu açıklamayı saptırmaya çalıştılar. Adam hala bunu söylemeye devam ediyor. Mahmut Abbasın Filistin Otoritesinin ve Beşşar Esatın Suriyenin başından gitmesinin İsrail için büyük stratejik kayıp olacağını söylüyor (http://www.alankabout.com/news/ middle_east_ news/ 13862.html?print ).
Rusya ve İran Türkiyeyi Beşşar rejimine doğru iterken öte yandan da İran ile İsrail arasındaki nükleer alandaki pürüzü eritmeye çalışıyor. İkisini birbirine karşı yumuşatmaya çalışıyor. İranlılar adına İsraile söz veren Lavrov, İranın İsraile karşı nükleer silah kullanmayacağını taahhüt ediyor (http://www.jpost.com/International/Article.aspx?id=287413 ). İranın sahte pehlivan olduğunu biliyorduk da, bu iyice su yüzüne çıktı. Iraklı düşünür Muhammed Ahmet Raşid, meselenin bam teline dokunarak İranın nükleer silahı değil, Türkiyenin yarışa girmesinin İsraili endişelendireceğini yazıyor (Bevarikul Irak, Muhammed Ahmed Raşid, Darul Ümme, s: 528).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.