M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Sömürgeciler Yerli Müslüman Halkı Cahil Bırakırlar

Sömürgeciler Yerli Müslüman Halkı Cahil Bırakırlar

1960’ta bir kısmı ingiliz, bir kısmı İtalyan sömürgesi olan Somali, Birleşmiş Milletler kararı ile bağımsız bir devlet olduğu zaman bütün ülkede sadece dört, üniversite tahsili yapmış Somalili vardı. Zalim ve kâfir sömürgeciler Müslüman yerli halkın okumasını, bilgili, kültürlü, geniş ufuklu olmasını istemezler.

Müslüman ülkeleri sömürmek, halkı köleleştirmek için:

(1) Yüksek din kültürü sahibi olmalarına izin vermezler.

(2) Uluslarası çağdaş lise seviyesinde eğitim almasını istemezler.

(3) Onlardan birkaç Batı dili bilen münevver/aydın kimseler yetişmesine imkan tanımazlar.

(4) Yerli halktan ilmî, edebî, tarihî, felsefî araştırma yapan kimseler yetişmesini istemezler.

Japonya, Kore’yi sömürgeleştirdiği zaman yerli halkın orta okuldan sonra okumalarına izin vermemiştir.

Açık sömürgelerde böyle olduğu gibi gizli sömürgelerde de böyledir.

Türkiye’ye bakalım:

Dedelerinin atalarının mezar taşlarını okuyabilen ve yazılanların manasını anlayabilen kaç Türkiyeli çıkar?

Bizde İngiltere’deki Eton koleji, Avrupa, Amerika, Japonya, Kore, Tayvan, Singapur liseleri ayarında bir tek lise var mıdır?

Kolej mezunu bir İngiliz genci Shakespeare’yi okur anlar ama bizde Fuzulî’yi orijinal metninden okuyabilecek, anlayıp metin şerhi yapabilecek bir tek lise mezunu gösterebilir misiniz?

Bütün medenî ülkelerin liselerinde felsefe grubu dersleri okutulur: Psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik... Bizde bunlar okutuluyor mu?

Medenî ve ileri ülkelerin liselerinde bitirme ve nice ülkede bakalorya imtihanları vardır. Bizde yoktur. Maksat nedir biliyor musunuz? Türkiye Müslümanları cahil kalsın. Dedelerinin mezar kitabelerini bile okuyamayacak derecede kara cahil kalsın.

İstanbul üniversitesi’nde okuyan genç Beyazıt’taki ana kapının altından dört yıl boyunca geçsin ve yukarıdaki dev Türkçe kitabede ne yazıldığını okuyamasın, okuyabilse bile manasını anlayamasın.

Aman Türkiye Müslümanları içinde üç beş yabancı dil bilen, bu yabancı dillerde yayınlanmış kültür ve edebiyat kitapları okuyabilen kimseler olmasın.

Bilgi ve kültür büyük bir güçtür. Aman çoğunluğu oluşturan Müslümanlar güçlü olmasın.

Bir toplumu cahil bırakmanın iki yolu vardır: Birincisi: Mektepsiz ve eğitimsiz bırakmak, İkincisi: Her tarafı okulla doldurmak, bunlarda okur-yazar cahiller yetiştirmek.

Türkiye Müslümanları, içine düşmüş oldukları eğitim tuzağından çıkmadıkça kurtulamayacaklardır.

Dikkat!

ŞU hususları ve bazı gerçekleri dikkatlerinize sunmak istiyorum:

(1) Mevcut büyük partilerden birinin başındaki zat istihbarat ve Derin Devlet ile çok yakın şekilde ilişkilidir.

(2) Bu işlerin içinde MOSSAD da vardır.

(3) Sabataycılar ikili oynuyor. Bir kısmı Ergenekon ve darbe taraftarıdır, bir kısmı ise bunlara karşı çıkıyor veya çıkar görünüyor.

(4) Bu son işlerin içinde bir c... de vardır.

(5) Baş vezir iki ateş arasındadır. C... ilk fırsatta onu tasfiye edip yerine sâdık bir adamını getirmek istiyor.

(6) Türkiye bir ırklar kazanıdır. Bugün sahnede görünen aktörlerin takriben yüzde 75’i köken itibarıyla Türk değildir. (Irkçılık yapıyor demeyin, benim yaptığım bir tesbittir.)

(7) Müslümanların çok büyük bir kısmı işlerin, dönen dolapların vahametini idrak etmiş (algılamış) değildir. Günlük dedikodularla, meraklı ve heyecanlı küçük konularla uğraşıyorlar. Ansızın yanardağ patlayabilir. Alınması mutlaka gereken tedbirler alınmıyor.

(8) Politikada vefa yoktur.

(9) Karşı tarafta korkunç bir kin, intikam, düşmanlık birikimi olmuştur. Bundan korkulmalıdır.

(10) Devlet, ülke, halk ile ilgili bu kadar önemli, bu kadar hayatî meseleler bir c’in insiyatifine bırakılamaz.

(11) C... kucaklayıcı hareket etmiyor. (....) teşkilatındaki kendilerinden olmayan beş vakit namazlı Müslüman elamanları bile dışlıyor.

(12) ABD, c... vasıtasıyla Türkiye’yi ele geçirmeye, kontrol altına almaya çalışıyor.

Asr-ı Saâdet’in En Küçük Hadisesi’ndeki Büyük Hikmet

SİZLERE ASR-I SAADETİN en küçük vak’asını anlatmak istiyorum. İslâm âlimlerinin ve bazı oryantalistlerin kitaplarında yazılıdır:

Bir gün Hazret-i Peygamber ordusuyla Mekke ile Medine arasındaki bir yerde bulunuyormuş. Geçerlerken, bir kenarda yavrularını emziren bir dişi köpek görmüşler. Peygamber hemen oradaki birine “Ya filan!.. Bu köpeğin ve yavrularının başında dur, onlara bir zarar gelmesin. Ordu geçtikten sonra bize katılırsın...” demiş. Atlar, develer, yayalar... Ordu bir toz bulutu içinde yoluna devam etmiş, köpek ve yavruları selamet içinde olmuş.

işte Asr-ı Saadetin en küçük vak’ası budur. Sadece bu vak’a bile Peygamberimizin dünyaya getirdiği barışı, selameti, güvenliği anlamaya ve anlatmaya yeter.

Muhammedî barış ve güvenlik işte budur. Hakir bir köpek ve yavruları bile bundan yararlanır.

Peygamberin barışı ve güvenliği dünyayı çepeçevre kuşatır.

Müslüman da böyle olacaktır. Hadîs-i Şerifte “Müslim o kimsedir ki, insanlar onun elinden ve dilinden selamette olurlar” buyuruluyor.

Müslüman tabiî düzeni bozmaz; denizleri, gölleri, akarsuları kirletmez; zaruret ve ihtiyaç olmadıkça ağaçlara, bitkilere, yeşilliğe zarar vermez. Müslümanlığın yaşandığı ve hâkim olduğu bir yerde toprağa bile saygı gösterilir.

Amerikalı tarihçi ve edip Harold Lamb, “Muhteşem Süleyman” isimli kitabının bir yerinde, Orta Avrupa’ya yaptığı seferlerden birinde Padişahın ruznâme defterine şu cümleyi yazdırttığını zikrediyor:

“Bugün ekili arazide atını oynatan bir sipahinin boynunu vurdurttum...”

Düşünebiliyor musunuz, yüz bin asker, onlara hizmet eden binlerce gayr-i muharip insanlar aşçılar, seyisler, nakliyeciler... Atlar, develer, toplar, arabaları çeken mandalar, öküzler... Silahlar, cephaneler, kazanlar, çadırlar... Bunlar İstanbul’dan yola çıkmışlar, binlerce kilometre uzağa gidiyorlar. O zaman bugünkü gibi geniş otoyollar falan yok. Ve bu gidiş esnasında bir ekili tarla, bir bostan, bir bahçe bile çiğnenmiyor ve tahrip edilmiyor. Demek ki, Kanunî Sultan Süleyman zamanında bu ümmet içinde Peygamberin himâye ettiği, o nâçiz anne köpeğin ve yavrularının kıssasını bilen ve ondaki hikmeti hayata uygulayan olgun Müslümanlar varmış.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi