Helâl daireyi aşmayalım
Yaşanan pek çok hadise, Zaman ihtiyarladıkça Kurân gençleşiyor tesbitini doğruluyor. Bu da Kurânın mu'cize olduğuna ayrı bir delil.
İnsanoğlu, Kurânın ve İslâmın ortaya koyduğu tesbitleri, sınırları ve prensipleri dinlemediği sürece doğruyu bulamayacak. Hadiseler bunu ortaya koyduğu halde, ne hikmetse insanlar akıl feneri ile yol bulmaya çalışıyor. Kurânın prensiplerine göre hareket etmemenin nelere mal olduğunu görmek için gazetelerin 3. sayfaları ve TVlerin magazin haberlerine bakmak yeterli. Aslında akıl ve ruh sağlığını muhafaza etmek isteyenler bu haberlere hiç bakmamalı, ama ibret almak ve duâ etmek için belki bazen bakılabilir.
Bu haberler arasında öyleleri var ki, akıllara getirmekten bile utanılır. Ancak bu tehdit ve tehlike hepimizin başındadır. Kendimizi, çocuklarımızı, yakınlarımızı ve bütün bir milleti tehdit eden bu tehlikelere karşı uyanık olmak, duâya sarılmak ve doğru İslâmiyete samimî olarak teslim olmak durumundayız. Başka türlü bu tehlikelere karşı kendimizi, ailemizi ve çevremizi korumamız da mümkün değil.
Yakın zaman önce İstanbulda bir cinayet işlendi. Gazetelere yansıyan bilgilere bakılırsa bir tamirci, arızalı olan internet bağlantısını tamir için bir evin zilini çalıyor. O anda evde yalnız başına olan öğrenci kız kapıyı açıyor. Ve o cani, eve girdikten sonra her türlü kötülüğü yapıyor, sonra da evde yalnız başına olan öğrenciyi katlediyor.
Hadise, gazetelere yansıyan şekliyle gerçekleşmiş ise bu caniye mümkün olan en âdil cezayı vermek gerekir. Nedir bu ceza? İnsanların ikna olması ve cezaların da caydırıcı olması için, unuttuğumuz ve unutturulan İslâmın tavsiye ettiği ceza uygulanmalı. Başka türlü ne adalet temin edilir, ne de cezalar caydırıcı olur? Bu çağda böyle anlayış olur mu? deyip itiraz edenler olacak, ama zaten bu itirazların faturasını ödüyoruz. Hangi çağdaş ceza caydırıcı? Hangi çağdaş yaklaşım bu canileri durduruyor? Hayatı yaşama noktasında İslâmın ve Kurânın ikazlarını dikkate almak gerektiği gibi, cezalar konusunda da o ikazları dikkate almak durumundayız. Yok, biz çağdaş olacağız. Öyle İslâm ve Kurânın tavsiyelerine ihtiyacımız yok diyenler varsa, bilsinler ki o anlayışla bu canilerin kökü kazınmaz.
Bakınız, öldürülen öğrenci, bir müddet önce sosyal paylaşım sitesindeki hesabında ne yazmış: Şunu bir tek benim pimpirikli annemden duyabilirsiniz: Boş damacanayı kapıya koy, altına da parayı sıkıştır, sucuyla muhatap olma. (Aktaran: Ahmet Hakan, Hürriyet, 18 Ekim 2012)
İbretlik değil mi? Annelerimizin böylesi pimpirikliklerini önemsemeliyiz öyleyse. Ve lütfen annenin ikâzına dikkat edelim: Boş damacanayı kapıya koy, altına da parayı sıkıştır, sucuyla muhatap olma.
Mesele burada başlar ve burada biter: İmkân olduğu ölçüde, nâmahrem ile muhatap olma, olma, olma! Ha, buna rağmen öyle caniler çıkıp, masumları katletmez mi? Çıkabilir, ama nâmahremlerle muhatap olmamak bu yolu büyük ölçüde keser. Elbette caniler, insanlıktan uzaklaşmış kişiler cinayet işlemek için kapı da kırabilir, camdan da evlere girebilir. Ama namahremlerle muhatap olmamak tedbir almanın ilk adımıdır.
Nâmahremlerle yüz göz olma, onlarla muhatap olma, kendini sakın, tedbirli ol diyen kimdir? Elbette İslâm ve Kurân... Tabiî ki çağdaş anlayış başka şeyler diyor. Kıyamet alâmetlerinin tamamını bir arada yaşadığımzı için, ne yazık ki nâmahremden kendini sakınanları kınayan Müslümanlar bile var! Onlar da çağdaşlık tuzağına düşmüş...
Oysa, Bediüzzamanın ifade ettiği üzere, Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. (Sözler, Altıncı Söz, s. 33)
Hayatımızı helâl daire çerçevesinde tanzim edebilirsek çirkinlikler azalır, güzellikler artar inşaallah. Ya Rabbi! İnsî ve cinnî şerirlerin şerrinden hepimizi koru ve muhafaza et. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.