Gizli tanık ve 19 yıllık rüya
Ergenekon davasının gizli tanıklarından Selçuk, yaptığı açıklamayla kısa bir süre olsa da gündeme oturdu.
Selçukun iddiasına göre, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ''Biz çok güçlüyüz. Gerektiğinde bir cumhurbaşkanını bile karısına zehirletebiliriz'' demiş.
Anadolu Ajansının geçtiği haberi Rotahaberde Ergenekon davasında gizli tanık Levent Ersöz ile ilgili öyle bir iddia ortaya attı ki akıllara Özal'ı Semra Özal mı öldürttü şüphesi bıraktı yorumuyla okuyunca acaba? dedim.
İddia gündeme uygun. Ergenekonun gücünü göstermek için yapılmış olma ihtimalini de düşünmek gerekir.
Rahmetli Özalın ölümüyle ilgili haberlere yapılan yorumlar, gizli tanığın açıklamalarıyla gelen şüpheden daha fazlasını içeriyor, direkt suçluyor.Mezardan sadece şüphe çıkar başlık yazımda da Özal ailesini
. Çirkin iddiaları buraya taşımak doğru değil. Ancak aileye, haberlere yapılan yorumları okumaları tavsiyesinde bulunmak zorundayım sözleriyle uyarmıştım.
Haberi okuyup da acaba? diye tepki göstermemin sebebi ise 2008 yılında yayımlanan yazımı hatırlamamdan kaynaklandı.
Döneminin milletvekili, Özal belgeselini hazırlarken anlatmış, yazılmasını hele isminin geçmesini hiç istememişti.
Birkaç görüşmeden sonra, merhum Cumhurbaşkanı Özalın vefat ettiği günün sabahında gördüğü rüyayı yazmama izin verdi.
O kadın öldürdü başlıklı yazımı okuyunca siz ne dersiniz bilemem ama ben rüya sahibinin rüyasının finalini de artık anlatmasını istiyorum.
Söz veriyorum, anlatınca final kısmını da yazacağım.
İşte yazım
Ortaasya gezisinde, belki de o yaşına kadar hiç yorulmadığı kadar yorulmuş, kendisini ve beraberindekileri de zorlamıştı.
Gezinin sonuna doğru, gecenin bir vakti gazetecilerle sohbet ediyordu. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginlikle ilgili izlenecek politikaları anlatıyordu.
Yanlışlıkla bir iki bomba atıveririz sözlerine kilometrelerce uzaktan tepkiler gelmişti. Bu tavra kırgınlığını Bizler faniyiz. Bu ülke ilelebet yaşayacaktır. Siyasi çekişmeler ülkeye zarar veriyor sözleriyle anlatıyordu ki, kimsenin beklemediği bir bağırtı işitildi
Yüzü mosmor kesildi. Toplantı hemen bitirildi.
Sevenleri de siyasi rakipleri de kavuşmak, yüzleşmek için dönmesini beklerler. O, dönmeden önce yol hazırlığını yapmaya başlamıştır. Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin türbesini ziyaret etmiş, kıldığı namaz sonrasında dakikalarca gözyaşlarının eşliğinde dua etmişti. Ayrılırken annesinin kabri için toprak alanlara fazla alın lazım olur diye seslenmişti.
Döndüğünde çok bitkindir. Cuma akşamı istemese de, zorla sergi açılışına katılır. Bir limonata içimi kadar vakit geçirir. Geri döner. Alışılmışın aksine erken yatar. Uyumadan önce de ekonominin gidişatından rahatsızlığını Bir Bilene iletir. Aldığı Sen yüce divandan nasıl kurtulacaksın onu düşün cevabı üzerine gerilir. Okyanus ötesindeki doktorunun Bir Bilen e fazla üstüne gitmeyin uyarısına rağmen.
O gece her an aranabilirim endişesiyle yatanlar, gecenin bir vakti uyandırılıp soru yağmuruna tutulmamışlar, yakın çevresi de çalışma odasına çağrılmamıştı.
Deliksiz uykusunda hangi rüyaları gördüğü tamamen meçhul olarak kaldı
*****
İstanbulda, Onun, öğrenciliğinde yardım ettiği sevenlerinden birisi, sabah namazını İskender Paşa Camiine yakın evinde kılar, tekrar istirahate çekilir.
Sabah, ailesiyle oturduğu kahvaltı sofrasında, namaz sonrasında gördüğü rüyayı düşünür. Aklı karıştırmıştır.
1985 yılında da aklını karıştıran bir rüya görmüştür. Cumhurbaşkanı Kenan Evren Paşa, resmi elbisesiyle, Rahmetli M. Esad Coşan Hocaefendinin, Rahmetli M. Zahit Koktu Hazretlerinin evindeki büyük salonunda verdiği hadis dersine katılmıştır. Bir süre sonra, derste Evren Paşanın oturduğu yere M. Zahit Kotku Hazretleri oturur.
Bu rüyasını işin ehline tabir ettirtmiş, tam 4 yıl sonra rüyanın tabiri tecelli etmiştir.
Bir yandan lokmalarını çiğniyor, diğer yandan yeni rüyasının tabirine kafa yoruyor. Ama bir türlü anlam veremiyordu.
Rüyasını tekrar zihninde izlemeye başlar: Sabah Namazını İskender Paşa Camiinde kıldıktan, işrak vaktinden sonra Sarıgüzel caddesine açılan kapısından eve gitmek için çıkar. Kapının tam karşısındaki dükkan sahibine tadilattan dolayı hayırlı olsun selamı için uğrar. İçeride yuvarlak masa etrafında oturan kişilerin içinde Onu (Özalı) tam olarak, net şekilde görür. Elini öpmek ister. O, neden orada bulunduğunu Ben bucemiyete üyeyim. Oyumu kullanmaya geldim. Sözleriyle açıklar. O, dükkandan tek başına çıkar, Sarıgüzel caddesinden Kıztaşına doğru yürümeye başlar. Başına bir iş gelir korkusuyla Onun arkasından yürür. O, Sofular caddesi ile Bali Paşa caddesinin kesiştiği yerdeki sarayına girerken vefalı dostuna bilindik sevecen tavrıyla el sallar. Onun arkasından kendisi de saraya girer. Üst kattan Onun sesi gelir. O kadına benim oraya yalnız gideceğimi kim söyledi de elinde yemekle benim önüme çıktı diye çıkışmakta, kızmaktadır.
Sarayın altın kaplamalı protokol kapısından çıkarken Onu korumakla görevli, gölgesi konumundaki kişiyle karşılaşır, Niye oraya tek başına gönderiyorsunuz? diye sitem eder. Benim haberim yok abi cevabını alır. Oraya yalnız gideceğini kadına kim söylemiştir? sorusuna Söylese söylese
. olabilir karşılığı verilir.
Film gibi rüyanın sonuna geldiğinde kahvaltı masasındaki herkes Eyvah o yemekte zehir vardı. O kadın öldürdü sözleriyle irkilir.
O kadın kimdi? Yemek mi, limonata mı yoksa kahve mi zehirliydi?
Bu soruların cevapları başka bahara kaldı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.