Şiddetin paratoneri: Kurban (2)
İslâmiyet, savaşta bile, asla vahşete, vefasızlığa müsaade etmiyor. Bir örnek verelim. Hicretin 11. senesi. Bizans, İslâm devleti için büyük bir tehlike arz etmekte. Peygamber Efendimiz (asm) Ashâb-ı Kirama hazırlık yapmalarını emreder. Ordunun başına kumandan tayin ettiği Üsâme bin Zeyde şu talimatı verir: Ey Üsâme! Allah yolunda, Allahın ismiyle muharebeye çık. Allahı inkâr edenlerle çarpış. Ahde vefasızlık etmeyiniz! Küçük çocukları ve kadınları öldürmeyiniz. Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyiniz. Zirâ, ne olacağını bilemezsiniz. Belki onlar yüzünden belâ ve musîbete uğrayabilirsiniz. Fakat, Allahım imdadımıza yetiş! Düşmanımızın hakkından gel, bizi onların zararından koru diye dua ediniz. (Megazî, 3:1117.)
Hz. Ebûbekirin, Tebük seferine çıkacak olan askerlere, Kadınları, çocukları öldürmeyiniz. Hayvanları telef etmeyiniz, ağaçları kesmeyiniz! meâlindeki hitâbesi de meşhurdur.
İslâm'ın bu yaklaşımları ve yaşanmış örnekleri de göstermektedir ki; dinimiz, kan akıtılmaması gerektiğine dair verdiği emirlerin yanında, bunun his ve vicdanlara yerleşmesi, âdeta kazınması için kurban kesilmesini istiyor.
Mümin, kestiği kurbanın kanıyla, günahlarının akıp gittiğini anlar, ruhunda tarif edilmez bir haz duyar. Kurbanın etini fakir ve muhtaçlara dağıtır. Aynı zamanda bu, işlediği günahlara karşı bir bedel ve kefaret olmuş olur.
Kurbanın bir de ekonomik ve yardım yönü vardır. Sosyal boyutu kaynaştırıcı olan kurbanın bu ekonomik cephesi gerçekten dikkat çekicidir.
Önce bunun sosyal cihetine bakalım: Hergün yeryüzünde milyonlarca hayvanın kesildiğini biliyoruz. Bir şey daha biliyoruz: Et, pahalı bir besindir. Kesilen hayvanların etlerini, zenginlerin yiyebildiği de bir vâkıa. Fakirler, aylarca, belki yıl boyunca et yiyemiyor. Kurban Bayramında, fakirler de ete kavuşur; yüzleri güler, kin ve gayzları söner. Böylece daha mutlu ve hoşgörülü bir toplum doğar.
Peygamber Efendimiz (asm), bu ve buna benzer daha pek çok mânâları ihtivâ eden bir hakikati şöyle dile getirir:
İnsanoğlu, Allaha karşı, Kurban gününde, kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Hiç şüphesiz ki o kurban, Kıyamet Gününde boynuzlu, postlu ve tırnaklı olarak gelir. Kurbanı da, daha yere düşmeden Allah onu kabul eder. Öyle ise artık gönlünüzü ferah tutun. (Tirmizî, Edâhî: 1; İbni Mâce, Edahî: 3.)
Demek kurban, bir taraftan ferdin psikolojik, yani mânevî huzurunu temin ederken, diğer taraftan sosyal hayatın saadet basamakları ve kaynaşma unsurlarından birini teşkil etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.