Cumhuriyet, demokrasi ve CHP
Cumhuriyetimizi Atatürke, demokrasimizi İnönüye borçluyuz derdi, Başöğretmenim Hikmet Bey...
Her cumhuriyet bayramında hepimizi karşısına dizer, kendisi merdiven başına çıkar, bacaklarının üzerinde yaylana yaylana ve gerine gerine nutuk atardı:
Vatanı biz kurtardık!
Cumhuriyeti biz kurduk!..
Demokrasiyi biz getirdik...
Memlekete en çok biz hizmet ettik!
Biz, yani CHP...
Başöğretmenim iflah olmaz bir CHPliydi. O da fötrünü başına geçirir, güneş gözlüklerini takar, ilçedeki CHPli önderlerle birlikte şehir turu atardı.
Demokrat Partinin köyümüzü suya kavuşturduğu günlerde, dayanamayıp sordum: Sizin partinin hizmetlerini anlatır mısınız?
Yine vatan-millet-Cumhuriyet demeye başlayınca, bütün cesaretimi toplayarak itiraz ettim:
Köylere yol mu yaptınız, su mu getirdiniz, hastane mi inşa ettiniz, ne yaptınız?
Ben somut şeyler istedikçe, o inadına soyuta kaçıyor, nutuk atıyordu. Duyan da CHPnin Türkiyeyi ihya ettiğini zannederdi. Hâlbuki hiçbir tesisin, hiçbir hizmetin üstünde CHP imzası yoktu. Bunu babamdan duymuştum.
Tabii çok kızdı... Teneffüste öğretmenler odasına çağırdı ve bir güzel haşladı.
Ama sualim hâlâ cevapsızdı. Hâlâ da cevapsız..
27 sene kesintisiz ve muhalefetsiz iktidar olan CHPnin ülke kalkınmasına hiçbir katkısı yok! Bunun kendisi de farkında olduğu için, hizmetleriyle değil ideolojisiyle gündem oluşturmaya çalışıyor: Dün Cumhuriyet mitingi, bugün cumhuriyet yürüyüşü ve çelenk krizi...
Yaşasın cumhuriyet!..
Yaşasın laiklik!.. çığlıkları.
CHP hâlâ sloganlarda varlık arıyor:
Cumhuriyeti biz kurduk, demokrasiyi biz getirdik!..
Daha neler! Demokrasiyi CHPnin getirdiği iddiası, tamamen mesnetsiz bir iddia... CHP ne zaman demokrat olmuş ki, demokrasi getirsin?
27 Mayıs darbecilerine Emrinizdeyim diyerek hulus çeken CHP Genel Başkanı İsmet İnönü...
İhtilâlin ne içindeyiz ne dışında diyen de o...
İdam sehpalarından geçirilerek ikram edilen iktidarı içine sindirip teşehhüt miktarı başbakanlığa razı olan yine o...
CHPnin hâkim olduğu yıllarda şehirlerde Polis Devleti, köylerde Jandarma Devleti var... Vatandaşlar parya muamelesi görüyor, sırtlarına her türlü angarya yükleniyor...
Millet yokluğun, kıtlığın, yoksulluğun yanında bir de ezansızlıktan dolayı acı çekiyor... Bu yüzden eline geçen ilk fırsatta (14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde) CHPyi yerle bir ediyor. Öyle bir sille yiyor ki, bir daha ayağa kalkamıyor, iktidara gelemiyor. Bu gidişle de gelemeyecek: Çünkü hâlâ milletin tersine gidiyor.
Milletin tersine gittikçe de, alternatif olmaktan çıkıyor.
Ne talihsizlik: Türkiyenin en eski partisinin ülke kalkınmasına ilişkin hiçbir projesi yok...
Teröre ilişkin hiçbir teklifi yok...
Hiçbir ekonomik modeli yok...
Koskoca CHP, marjinal partilerin koluna girmiş, onlarla birlikte bağırıyor, yürüyor, eleştiriyor.
Genel Başkanı, Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna katılmayarak gündem oluşturmaya çalışıyor.
Gerçekten de hem CHP, hem de Türkiye için büyük talihsizlik!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.