Ben sporun aynı zamanda laik olanını severim!
Başbakanın spor muhabbeti malûm. Hatta sporculuktan geldiğini söylesek, mübalağa etmiş olmayız. Döneminde bu alana yatırımların en yüksek seviyeye çıktığı da şüphe götürmez.
Büyük stadyumlar, kapalı spor salonları, kış sporları ile ilgili Türkiyede eşi menendi olmayan tesisler...
Milletlerarası faaliyetlere verdiği ağırlık, olimpiyatların Türkiyede yapılması konusundaki şiddetli ısrar...
Bunlar sırf siyaseten yapılan işler mi?
Siyaset adamının siyaset gözetmeden yaptığı işlerin bile siyaset olduğunu söyleyebiliriz!
Türkiyede kaç tane spor dalı resmen federasyon olarak teşkilatlanmış? Sayısını bilene aşk olsun! İsimlerini telaffuzda zorlandığımız dünyaca meşhur, bizce meçhul nice sporlar var!
Türkiyede futbola yatırımın, siyasetçiyi güçlendireceği tahmin edilebilir. Çünkü futbola alâka göstermeyen vatandaş neredeyse yok gibidir. Fiilen yapmak şart değil, taraftarı, seyircisi olmak anlamında neredeyse herkes futbolla ilgilidir. Başbakanın kendi futbol geçmişinden ötürü futbola yakın durduğu kolaylıkla iddia edilebilir. Bunun yanında milyonların ilgi gösterdiği bir alana yakın alaka göstermek, bu alanda başarılı olunması için destek vermek bunu aşan bir durumdur.
Futbol, spor siyasetle ne kadar ilgilidir?
Daha doğrusu tamamen ilgisiz olabilir mi?
Biz ilgisiz görsek bile, sporun, futbolun siyaset dışı olmadığını olaylar gösteriyor.
Başbakan ilk hayal kırıklığını, İstanbulda büyük bir yatırım olarak gerçekleştirdiği Arena stadının açılışında yaşamış olmalıdır. Türkiyenin en büyük ve en güzel stadyumu yapılmış ve meşhur bir klübümüze tahsis edilmiştir. İşte bir açılış töreni yapılacaktır. O törende de olan olmuştur!
Futbol kadar olmasa bile, Ankarada yapılan dünya basketbol şampiyonasında cereyan edenler de rahatsız edicidir.
Son vaka, Başbakan orada bulunmadığı için Ulaştırma Bakanının başına gelmiştir.
İstanbulda 23-28 Ekim tarihlerinde yapılan TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul Tenis Turnuvasından söz ediyoruz. Dikkate gerek yok, biz yeterince dikkatliyiz, Türkiyedeki Tenis Federasyonu turnuvanın adını Türkçeleştirmeye muvaffak olamamış! (Muvaffak olmak ister miydi, o ayrı bahis. Biz buna rağmen Türkçesini bulmalı mıydık, o da apayrı bir bahis!)
Bayanlar arası bu turnuva, eğer Başbakan olmasa, siyasetle uğraşmasa, Tayyip Bey için seyredilebilir bir şey olabilir miydi?
Seyredemeyeceğiniz bir turnuva için milyonları döküyorsunuz. Ve sonunda bu size tepki olarak dönüyor! Ödül töreninde Ulaştırma bakanı yuhalanıyor, Türkiye laiktir laik kalacaktır sloganlarına maruz bırakılıyor.
Tenis bir İngiliz sporu. Asillere, burjuvalara mahsus snob bir spor. Türkiyede ne erkeklerde, ne de bayanlarda bu alanda bugüne kadar bir başarı olmamış, olma ihtimali de yok. Benim hafızamda kalan tek tenisçi ismi Nazmi Bari. Onun da kemikleri çoktan toprağa karışmıştır her halde!
Evet tenis Türkiyede bir azınlık sporu! Değil icracıları, seyircileri açısından da öyle.
Bu küçük azınlık, sporun Türkiyede yaygınlaşmasını, dilinin Türkçeleşmesini, halka mal olmasını sağlamak için demek ki, eme yarar hiçbir şey yapmamış bugüne kadar. Tenis literatürüne bakın, türkçe kelime bulamazsınız. Jünyor, senyor, veteran...
Ne demek bunlar? Gençler, erişkinler ve yaşlılar...
Diğer tenis kelimelerine girmiyorum.
Tamam, tenis laik bir spor! Anladık! Onu icra edenler gibi, seyredenler de laik bunu da ayan beyan gördük!
Fakat tenise bugüne kadar gösterilmemiş ilgiyi gösteren bir hükümetin temsilcisine karşı gösterilen bu acayip alakayı yine de anlayamadık!
Başbakanın bu azınlık sporlarına ilgisine rağmen gördüğü karşılıktan rahatsız olmasını anlayamadığımız gibi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.