Yüzü Suyu Hürmetine Dualarımız
Radyo istasyonlarını gezinirken bir program dikkatimi çekti.
Konuşmacı duadan bahsediyordu.
Önce, duanın sadece Allaha yapılması gerektiğini anlattı.
Ama ardından öyle şeyler söyledi ki, önceki anlattıklarını sildi süpürdü.
Özetle dediği şuydu:
Dualarınızda, Allah katında hatırlı, makamı yüksek kişileri araya koyun! Ya Rabbi onların yüzü suyu hürmetine duamızı kabul et, deyin! Çünkü siz, aciz ve günahkar kullar olarak onlar kadar Allaha yakın değilsiniz!
***
Ne var bunda? diyenleriniz mutlaka olacaktır.
Hatta, biz de böyle dua ediyoruz, o yüce zatların hatırına Allaha talepte bulunuyoruz da diyebilirsiniz!
Haklısınız, çünkü insan; hep duyduğu ve gördüğü şeyleri benimser, onu doğru bilir ve uygular. Ta ki, gerçeğini öğreninceye kadar!
Şüphesiz, Allaha dua etmek, talepte bulunmak, yalvarıp yakarmak; Mümin için bir ibadettir.
Hatta bu ibadet, yani dua; Peygamber dilinde ibadetlerin özü sayılmıştır.
Elbette, bir şey istemek, yardım dilemek; ancak bu talepleri yerine getirebilecek olana yapılır.
Bu da, ancak Allah Tealadır.
Bunun dışında bir makam, mevki veya merciye, ne ihtiyaç ne de gerek vardır!
***
Peki, Allah katında değerli, kıymetli, salih amel sahibi Allah dostları yok mudur?
Evliyayı, Gavsları, Mürşidleri, Mücedditleri, Şeyhleri, Şerifleri, Seyyidleri, Seydaları, Sadat-ı Kiram olarak tanınan Allahın veli kullarını nereye koyacağız?
Hiç mi bunların Allah katında hatır, kıymet ve değerleri yok?
İşte, can alıcı soru budur.
Hemen belirtelim:
Kim ki, bu sayılanlardan salih amel sahibi zevat-ı kiramın değersiz olduğunu söyler, onları itikaden ve amelen hafife alıp küçümserse, öncelikle Kuranla çelişmiş olur.
Bir Müslümanın, onlar hakkında olumsuz eylem ve söylemleri, asla caiz olmaz.
Çünkü, bizzat Allah Teala Kuran-ı Kerimin pek çok ayetinde, alimleri, muttakileri, velileri, amel-i salih sahiplerini medh ü sena etmekte, taltif edip övmektedir.
Ancak, bunların böyle olmaları, dualarımızda onları ortak yapmamıza sebep değildir!
Yani, onlar Allah katında değerli de olsalar, yapacağımız duada Allahın onlara ihtiyacı yoktur.
Allahın yok ama bizim ihtiyacımız var diyen olursa, onlar da bilmeliler ki, bizim de Allahtan başka ilahımız yoktur.
Çünkü, Fatiha suresinde Ona söz vermişiz:
Biz, ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz demişiz ve diyoruz.
***
Şu ayet-i kerimeye dikkat edelim:
Kendilerine yalvardıklarının Allaha en yakın olanları bile Rablerine daha sevimli gelmek için yol ararlar; Onun rahmetini umar, azabından korkarlar. Rabbinin azabı gerçekten sakınılması gereken bir azaptır.(İsra,57).
Ayette, kimler Allahın rahmetini umuyor ve azabından korkuyorlar?
Allaha en yakın olanlar.
Bunlar, Allaha daha da sevimli gelmek için yol arıyorlar.
Abdullah b. Abbas (r.a)a göre; bu ayette anlatılan kişiler; Meleklerle, Hz.Zübeyr ve Hz.İsa (a.s)dır.(Taberi, XVII, 471).
Bakınız, kendileriyle dua edilenlerden biri Peygamber, biri Veli, diğeri de salih kullardır.
***
Demek ki, kendisine yalvarılan ve yardım dilenilen kişi veya kişilerin Allah katında makam ve mertebelerinin yüce olması, durumu değiştirmiyor!
Allah Teala, onlardan yardım istemenin fayda vermeyeceğini açık bir şekilde bildiriyor.
Onlar da zaten Allaha muhtaçlar!
Ona yaklaşmak için yol arıyorlar!
Allahın rahmetini umuyor, azabından korkuyorlar!
Allahın bu beyanına rağmen biz hangi yüzle, Ya Rabbi, onların yüzü suyu hürmetine diyerek Allaha dua etmeye cesaret edebiliyoruz?!!
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.