Gaflet Kurbanı Balkanlar
Aylardır Balkanlarla ilgili bir araştırmanın içerisindeyim ve tabiri caizse hemen her hücremde bir Balkan sızısı var.
Her seferinde soruyorum. Bu topraklar nasıl kaybedilir diye. İstanbuldan önce Osmanlı olan koca bir coğrafya nasıl elden çıkar diye.
Ne yazık ki resmi ideolojinin istediği gibi yalan yazan tarihe inandırılan nesiller, Balkanları hiç tanımadılar ve anlamadılar.
İttihat ve Terakkicilerin; davullarla, zurnalarla, halaylarla; Padişahı devirdik Balkanlar neki diye (Bu arada Abdülhamidi tahttan indirenlerin kimliklerini hatırlayalım.) Haçlılara teslim ettiği Balkanlara hiç kimse bu zaviyeden bakmadı ya da baktırılmadı.
Oysa Balkanların en kör noktasından en canlı noktasına kadar, hemen her santimetre karesi, Allah için fethedilmişti.
Çünkü Balkanların her köşesine Allah dostları dağılmış, fetih için hazırlık yapmışlardı.
Hepsi de oralarda dünyalık için değil, ahiret için kalmış ve Hakkın rahmetine kavuşmuşlardı.
¥
Bu yıl, içeridekilerle dış düşmanların iş birlikleri sonucu Balkanlardan çekilişimizin veya çekilmek zorunda kalışımızın yüzüncü yılı.
Ne devletten ne de sivil toplum kuruluşlarından; Biz bu Balkanları hangi sebeplerden kaybettik diye ses çıkmadı.
Bazı üniversiteler Balkanlar üzerine sempozyum yaptılar ve durum tespitinde bulundular ama yeterli olmadı.
Bugün hükümetin etrafını çeviren şeytan üçgeni, işte bundan yüz yıl önce, Osmanlı hükümetinin de çevresini sarmış; akı kara, karayı ak göstermişti.
¥
Dönemin canlı şahitlerinden ve İttihatçıların içerisinde kalmış dürüst insanlardan biri olan Emir Şekip Aslan şunları yazıyor:
Rum, Slav ve Bulgar ırklarından oluşan Balkanlardaki Hıristiyan unsurlar arasındaki çekişme şiddetlenince; Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı Devletini o bölgeden çıkarmak isteyen Rusya, onlar arasında birlik kurabilmek için çok uğraştıysa da Abdülhamid dehası ve uyanıklığı ile onlar arasında ittifak yapılmasına sürekli engel olmuş ve bazen birini bazen de diğerini finanse etmişti.
Gücüne güvenen İttihat ve Terakki Cemiyeti ise Meşrutiyetin ilanı ile saltanatı sona erdirdiğini sanıp, özellikle dış siyasette tabir yerindeyse tamamen uyudu.
Hatta başlangıçta; Bulgar, Yunan ve Sırpların Osmanlıya karşı hareketlerinin temel sebebini, sadece Osmanlı idaresinin kötü olmasına bağlayan cemiyetin bazı üyeleri, Osmanlı idaresi düzene girerse, onların da sükûna ereceklerini düşünüyorlardı.
Bir örnek daha:
İttihat ve Terakki yönetimi, Sultan II. Abdülhamid tarafından her zaman körüklenen Balkan Devletleri arasındaki anlaşmazlıkların en önemlisi olan Kiliseler Meselesini 3 Temmuz 1911de çıkarttığı bir kanunla çözdüğünü sanmıştır.
Ancak Balkan Devletleri, İttihat ve Terakki yöneticilerinin bu kanunu umursamadılar bile.
Böylece Abdülhamidin güttüğü Balkan siyaseti, İttihat ve Terakkicilerin yüzünden kaybedildi ve Balkan milletlerinin ittifak etmelerine yaradı.
Köfte, YÖK, Milli Eğitim, medya ve Balkanlar yarına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.