Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Bizi bölecekler!..”

“Bizi bölecekler!..”

Meclis’teki Belediye Kanunu görüşmeleri sırasında aklıma geldi...


Saygı duyduğum büyüklerimden biriyle Kastamonu’nun köylerini gezerken,
“zihinsel özürlü” olduğu söylenen bir gence rastladık.


Büyüğüm dedi ki;
“Evladım, benim için bir dua eder misin?..


Bir dua et, şu sigara illetinden kurtulayım.”
Genç, gözlerini yukarı kaldırdı.
Ve şunu söyledi:
“Tamam, dua ederüm, ederüm emme...


Ya kabul olmayıverüse!..”


¥


Diyordu ki mealen:
“Ya, ettiğim dua boşa giderse...


Ya, boşuna dua etmiş olursam!..”
Genç, ısrarımız üzerine dua etti.
Büyüğüm sigarayı bıraktı.
Dört yıldır içmiyor.


¥

Genç olanca saflığıyla aile, mahalle, okul, asker ocağı ve iş dünyasının “olumsuz yüklemelerini” dile getirmiş oluyordu aslında.


¥


Bize hep, ne yapmamız gerektiği değil ne yapmamız gerektiği telkin edildi.
Ne olduğumuzu değil, ne olmadığımızı anlatmamız istendi.
Daima “olumsuz düşünmeye” yönlendirildik.


Hep “yasaklar” ve “korkular”la yaşadık.
Sistem böyle kuruldu.
“İslam tehdittir!..” yaklaşımına yaslanan “Laik Cumhuriyet” serüveni, sürekli olarak “tehdit algılaması” oluşturdu.
Ve korku...


“Turancılık” korkusu,
“Komünizm” korkusu,
“İrtica” korkusu,
“Bölünme” korkusu...
“Anadil” korkusu!..


¥


Bugün de yerel yönetimlere ilişkin yeni düzenlemeleri, genellikle “korkular” üzerinden tartışıyoruz.
CHP’nin, MHP’nin, PKK’nın- pardon BDP’nin- dile getirdiği korkulara bakıyoruz...


CHP, “Nasılsa seçim kazanma şansım yok, bari statükodan gelen yüzde 25’i muhafaza edeyim!” endişesinde.
Milletten korkuyor.
MHP, “Devletin yerel yönetimler üzerindeki kontrolü azalırsa, iki yönlü tehdit büyür!” diye korkuyor.
Birincisi; “Yerel yönetimin BDP elinde olduğu iller, Büyükşehir statüsüne kavuşursa, devlet bölünür” korkusu...


İkincisi; “AK Parti istediği düzenlemeleri yaparsa, bize hiç ekmek kalmaz” korkusu!..
¥


BDP de korkuyor...


O da, “Bu düzenleme yerelleşmeyi kuvvetlendirmiyor aksine merkezi otoritenin kontrolünü artırıyor” yollu korku yüklü cümlelerle karşı çıkıyor...


CHP, MHP, BDP “korku” koalisyonu.


¥


Meclis’te görüşülmekte (daha doğrusu muhalefet engellemelerinden dolayı görüşülememekte olan” yerel yönetimler düzenlemesini baştan sona okudum.

(Kolay ulaşım için): http://www.yerelnet.org.tr/ekler/e463f736f9ea334_ek.pdf?tipi=1&turu=&sube=)...


Detaylarda itiraz edilebilecek noktalar var.
Lâkin...


Bir bütün olarak baktığım düzenlemede, ne MHP’nin sıkça dile getirdiği “Bölünme korkusu”na, ne de BDP’nin öne sürdüğü “daha da merkezileşme” korkusuna sebep olacak bir husus var.


¥


Deniyor ki...
Mesela, MHP yöneticisi Sayın Mehmet Şandır özetle dedi ki:
“Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in yerine Başkanlık sistemine dayanan yeni bir yapı ihdas edilmek isteniyor.”
Sayın Şandır’ın ısrarla sahiplendiği mevcut yapı, iflas etmiş durumda.
Meclis, bugünkü haliyle işlevsiz.


MHP’nin savunduğu mevcut sistemin milletvekillerinin çoğunu, “hemşehrileri” bile tanımıyor.
Vekil, bürokratlar tarafından çoğu zaman dikkate alınmayacak “talep” telefonları ve mesajları ile uğraşmanın ötesinde bir iş yapmıyor ya da yapamıyor.


Başkanlık sisteminin “Devlet Başkanı”na “kral” yetkileri vereceği öne sürülüyor ama...
“Devlet Başkanı” dediğiniz, bugünkü Başbakan’dan çok daha az yetki ve etkinliğe sahip.
Obama, istediği yere istediği Büyükelçi’yi atama yetkisine bile sahip değil mesela...


Ankara’ya Büyükelçisi atamakta çektiği zorluk malûm Obama’nın..


¥


Hem Başkanlık sistemine hem de Büyükşehir Belediye yönetimlerinin yetkilerinin artırılmasına matuf düzenlemeye itiraz noktalarından biri tuhaf.
Diyorlar ki, “Bu sistemde millet devre dışı!..

”
Nasıl oluyor bu?..


Başkanlık sisteminin uygulandığı ABD’de, Obama seçime girmedi mi?..
Kaybetme ihtimali yok muydu?..
Büyükşehir Belediye Başkanı, elindeki yetkiyi millete hizmete dönüştüremediğinde, “sandık tokadı” yer, bu kadar basit.


¥


Yazıya eğitim sistemimizin “olumsuzluk empozesine” dikkat çekerek girmiştik...
Meclis içi muhalefet partilerinin genel başkanları, zaten birer “Küçük Devlet Başkanı” statüsünde.
Yani...
Sisteme “ilkesel” itirazları söz konusu olamaz...


Karşı çıkışlarının “yegâne” /gerçek/ sebebi:
“Korku!..

”
Devlet Başkanı olabileceklerine “yüzde bir” ihtimal verseler, Başkanlık sistemine “tamam” derler.


Korku milletten!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi