Bedel ödeyenleri unutma!
Ülkemizdeki dinî hayat, çok badireler, engeller ve tehlikeler atlatarak bu günlere gelebildi. Şaka değil, gazetelerde Allah lâfzının yer almasının bile yasaklandığı günler olmuş. Devam eden bazı dizi yazılar sırf bu sebeple sona erdirilmiş, inançları yaşama noktasında büyük sıkıntılar çekilmiştir.
Allaha şükürler olsun ki bugün böyle yanlışlar yapılmıyor. Bazı sıkıntılar olmakla beraber, umumî anlamda inancını yaşama hürriyeti söz konusu. Peki, bu cennetâsâ bahar/ cennet gibi/ cenneti hatırlatan günlere nasıl gelindi? Bu zorlu geçmişte kimler bedel ödedi? Bunları biliyor ve hiç değilse onları hayırla yâd ediyor muyuz?
Bilhassa 1950 öncesi Tek parti/ CHP döneminde inançları yaşayabilmek ve bu günlere gelebilmek uğruna ağır bedeller ödendi. Meselâ, inançları gereği şapka giymeyi reddeden bir insanın idam edilmiş olması bile ödenen ağır bedelleri kavramaya yetmez mi? Ki, şapka giymeyi tenkid eden bir kitapçık/ broşür yazdı diye merhum âlim İskilipli Atıf Hoca idam edilmiştir.
Şahit olduğu sıkıntılarla birlikte bedel ödeyenlere de şahit olan Prof. Dr. Cevat Akşit, bir röportaj vesileyle bunları paylaşmış. İHL öğrencisiyken Yüksek İslâm Enstitülerinin açılması için gizlice dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderesle buluştuklarını ve Menderesin gözyaşlarına boğulduğunu anlatan ilahiyatçı Prof. Dr. Cevat Akşit, görüşmeyi şöyle anlatmış:
Başbakanla görüşeceğimiz odaya girdik. Ben Menderesin koltuğunun tam karşısına oturdum. Menderes, Türkiyedeki komünist, bölücü, masonik faaliyetleri bir bir anlattı. Dedi ki; Benim müsteşarım Masonların reisi. Beni bu kadar bunalttılar, etrafımı çevrelediler. Ben Müslümanım. Türkiyenin de ayakta kalmasının teminatı İslâmdır, imandır dedi ve ağlamaya başladı. İmansız, İslâmsız yaşanmaz. Hayatım pahasına da olsa, İmam Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım. Arkadaşlarım beni desteklemiyor, laikliğe aykırı görüyorlar, yalnızım arkadaşlar dedi. İki saat konuştu. Ağladı, ağlattı herkesi. Halk Partililer dahi onun samimiyetine inandılar. (...)
Ben mahşerde onun mümin olduğuna şahitlik ederim. Sonra ben onu İstanbulda görev yaptığım zamanlarda takip ettim. Yurt dışına gideceği zaman Eyüp Sultanı ziyaret etmeden yola çıkmazdı. (Konuşan: Büşra Sönmezışık, Yeni Şafak, 30 Eylül 2012)
Türkiyede İslâmî hayatın muhafazası için bedel ödeyenlerden biri de malûm olduğu üzere Bediüzzaman Hazretleridir. Prof. Dr. Akşit, Üstad Bediüzzamanla tanışmasını da şöyle anlatmış: İmam hatip öğrencilerini [Ispartadaki] Ulu Camiye götürürlerdi. Bediüzzaman da o zaman oradaydı. Kimseyle konuşmadı. Zayıf, gür kaşlı, kafasında yöresel sarık vardı. Genelde elini öptürmezdi. Bir defa, küçük olduğumdan her halde, öpebildim.
İmam hatip okullarının o yıllardaki ortamı sorusunu da şöyle cevaplandırmış: Biliyorsunuz İmam Hatipleri İsmet İnönü açtı. O vakte kadar cenaze namazı kılan biri bulunmuyordu. Bu ihtiyaç çoğalınca imam hatipler açıldı. Kitap olarak sadece Ahmet Hamdi Akseki Hocanın yazdığı İslâm Dini kitabı okutuluyordu. Allah, Muhammed, İslâm, Peygamber, ahiret, iman, ahlâk kelimesinden bahsedilmesini yasaklayan bir genelge vardı. İmam Hatipteki hocalarımızın bir kısmı komünist veya ateistti. Bize Cenaze yıkayıcıları niye geldiniz? diyorlardı.
İmam hatip liselerindeki eğitim kadrosu büyük ölçüde değişti, ama hâlâ sıkıntılı yerler var. Ateist değilse de bazı ataistler çocukların aklını karıştırmak için her yolu deniyor. Hadis-i Şerifleri ve Sünnet-i Seniyyeyi hafife alan, Onlara ihtiyaç yok, onlarsız da olur diyen zihniyet maalesef varlığını sürdürüyor.
Bugün kahramanlık iddiasında olanlar, geçmişi unutmamalı ve bedel ödeyenleri hiç değilse hayırla yâd etmeli. Müslüman Türkiye kalabilmek için az bedel ödenmedi... Her kimin bu uğurda bir hizmeti olduysa Allah hepsinden razı olsun, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.