Katillerin yaşam hakkı vardır da, maktüllerin yok mudur?
Türkiye, bugünden itibaren “Balkanlar”dan gelen “soğuk ve yağışlı hava”nın etkisine giriyor... Bugün Marmara, Ege ve Batı Karadeniz, yarın ise tüm ülke soğuyacak...
Evet, sıcaklık 4-5 derece birden düşecek ve Türkiye’de “soğuk günler” başlayacak.
Havalar soğusa da,
Gündemde “sıcak” konular var... Öyle sanıyorum ki, tartışmalar daha da ısınacak!..
Türkiye bir yandan “başkanlık sistemi”ni tartışıyor, bir yandan da “idam” meselesini... Şu anda, Türkiye ikiye bölünmüş durumda... Kimileri “İdama hayır” derken, kimileri de “İdam geri gelsin” demekte...
“İdama hayır” diyenlerin gerekçeleri şunlar:
“İdamın geri gelmesi demek, AB üyelik sürecinin sonu demek!.. İdam cezasını uygulayan Çin ve Rusya, dünyada despot yönetimler olarak bilinen antidemokratik ülkeler!..”
Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere “İdam konusu tartışılmalı” diyenlerin gerekçesi ise çok basit: “Devletin, öldüreni affetme yetkisi olamaz... Bu yetki, öldürülenlerin ailelerine aittir.”
ERDOĞAN’IN GÜNDEMİ
Biliyorsunuz, Başbakan Tayyip Erdoğan, idam konusunu, “tam 4 defa” getirdi gündeme.
Erdoğan ilk defa 4 Kasım’da, AK Parti Kızılcahamam Kampı’nın açılış konuşmasında; “Töreristbaşı idam kaldırıldığı için şu an İmralı’da yatıyor. Kamuoyu araştırmalarına göre halk idamın yeniden gelmesini istiyor” demişti...
9 Kasım’da da Endonezya’nın Bali adasında; “Avrupa’da idam kalktı ama, Amerika’da kalktı mı, Japonya’da kalktı mı, Çin’de kalktı mı? Demek ki yeri geldiği zaman idamın bir haklılık sebebi de var” diye konuşmuştu.
Erdoğan, Bali ve Brunei ziyaretlerinin ardından, Türkiye’ye dönerken, aralarında benim de bulunduğum “9 gazete yöneticisi”nin soruları üzerine demişti ki;
“İdam toplumda tartışmalı bir konu... Bu cezayı uygulamayan ülkeler de, uygulayan ülkeler de var... Uluslararası camia AB’den ibaret değil. Mesela ABD, Çin, Rusya ve Japonya’da idam var... Norveç’te 71 kişiyi öldürmüş bir insanın sadece 21 yıl hapisle cezalandırılmasını anlamak kolay değil... Olaya bir de öldürülenlerin açısından bakmak lazım. Siyasi suçlarla ilgili olarak değil ama terör ve ölüme sebebiyet verme kapsamında idamı tartışmak elbette mümkün olabilir.”
Ve dördüncüsü...
Helikopter kazasında şehit olan 17 askerin Diyarbakır’daki cenaze töreninden sonra Trabzon’a geçen Başbakan Erdoğan, yine idam meselesini gündeme getirdi ve dedi ki;
“Devletin, öldüreni affetme yetkisini kendimizde görmüyoruz... Bu yetki öldürülenin ailesine aittir... Amerika’da, Rusya’da idam var, Çin’de, Japonya’da, dünyanın birçok yerinde var. Yani Fransa, İngiltere hariç diğerlerinde idam cezası var. O zaman durumumuzu gözden geçirmemiz lazım.”
TERÖRİSTİN YAŞAM HAKKI VARSA!
Erdoğan “idam”dan söz ettikçe, “sol ve liberal mahalle”de bir “karşı kampanya” başlatıldı.
Kampanyanın adı;
“İdama hayır!”
Neden hayır?..
Çünkü diyorlar, idam cezası; bir insanın “yaşam hakkı”nı elinden alır!..
Neden hayır?..
Diyorlar ki;
Bu ülkede “idamı geri getirme”nin tartışılması bile “demokrasinin faşizme doğru uygun adım ilerlemesi”nden başka bir şey değildir!..
Amenna ve saddakna...
Peki ama, adama sormazlar mı;
İdam cezası, bir insanın “yaşam hakkı”nı elinden alır almasına da, öldürülen insanın “yaşam hakkı”nı ne yapacağız?..
“Katilin yaşam hakkı”nı savunanlar, “maktül”ün de bir insan olduğunu ve onun da bir “yaşam hakkı”nın bulunduğunu niye unutuyorlar acaba?..
Şu hâle bakın;
“Aydın” geçinenler, “entelektüel”liği hiç kimseciklere bırakmayan koca koca adamlar diyorlar ki; “Ölen ölsün, kalan katiller bizimdir!..”
Bunun anlamı şudur:
Bu ülkede “PKK belâsı” ve onun elebaşı Apo ile “Kandil’deki eli kanlı katiller” yüzünden “30-35 bin Türk ve Kürt” öldürüldü... Demek istiyorlar ki; Apo’sundan Cemil Bayık’ına, Fehman Hüseyin’inden Murat Karayılan’ına kadar bütün “terörist liderler”in “yaşam hakları” korunsun ama onların talimatıyla “şehit” olan asker ve polis yakınları ile “Kürt aileler”in sesi çıkmasın!..
Bu kadar kolay mı bu iş?..
Apo yaşayacak!..
Cemil Bayık yaşayacak!..
Fehman Hüseyin yaşayacak!..
Murat Karayılan yaşayacak!..
Onlar “kan ve gözyaşı üzerinden saltanat sürerken” şehit anaları ve Kürt analar ağlamaya devam edecek öyle mi?..
Neymiş; “yaşam hakkı”ymış!..
Ne yani;
“Terörist”lerin yaşam hakkı vardır da, teröristlerin katlettiği “gencecik fidanlar”ın yaşam hakları yok mudur?..
Şu hâle bakın;
“Katil”ler baştacı,
“Maktül”ler toprak altına!..
Heyy, “entel”ler, size söylüyorum;
Bu mudur “akıl ve izan”,
Bu mudur “vicdan”!?!..
KADINA ŞİDDET VE TECAVÜZ
Olayın, bir de “kadına şiddet, tecavüz ve cinayet” boyutu var... Herhalde biliyorsunuzdur; bu ülkede son 7 yılda 4 bin 190 kadın öldürüldü, 2 bin 74 kadın tecavüze uğradı... 2011’de de 250 kadın öldürüldü, en az 102 kadın ve 59 kız çocuğuna tecavüz edildi...
Yine biliyorsunuz ki;
Birkaç yıldan bu yana bir “kampanya” sürdürülüyor bu ülkede;
“Kadına şiddet ve tecavüze hayır!”
Özellikle “Ayşe Paşalı olayı”ndan bu yana, bu kampanya genişletilerek sürdürülüyor.
Malûm;
Ayşe Paşalı; 2010 yılında, kendisine tecavüz eden, döven ve öldürmekle tehdit eden eski kocası İstikbal Yetkin tarafından sokak ortasında 11 bıçak darbesiyle öldürülmüştü...
“Ayşe Paşalı cinayeti”nin ardından, bütün gazeteler “Potansiyel Ayşe Paşalı”ları gündeme getirmişler ve çağrı üzerine çağrı yapmışlardı;
“Kadına şiddete son!”
Onlar “Şiddete son” dedikçe “kadına şiddet” daha da artmış ve evler, birer “kan gölü” haline gelmişti.
İşte, 20 Temmuz 2011 tarihli haber;
l “Konya’da 4 gün boyunca dövüp işkence yaptığı sevgilisini otobüs durağına atan Mustafa K. adlı adam, kıskıvrak yakalandı.”
Ve, 20 Kasım 2011 tarihli haber:
l “Adana’nın Ceyhan ilçesinde 3 yıl önce boşandığı eski eşi Hatice K.’yı kaçırıp bıçak tehdidiyle tecavüz ettiği iddia edilen Salih E. tutuklandı.”
Bu da, 19 Ağustos 2012 tarihli haber;
l “Ayrılmak isteyen eşe parkta 8 bıçak... Edremit’te 38 yaşındaki Asiye Altunay’ı, baba evine dönüp boşanma davası açtığı için eşi 8 yerinden bıçakladı.”
31 Mayıs 2012 tarihli haber;
l “Şırnak’ın Cizre ilçesinde çok miktarda ilaç içerek hayatına son vermek isteyen, kaldırıldığı hastanede hayata döndürülen 5 çocuk annesi 28 yaşındaki H.Ö., kendine geldikten sonra 5 kişinin tecavüzüne uğradığını ve bu yüzden intihar etmek istediğini söyledi.”
16 Ekim 2012 tarihli haber;
l “İstanbul Bahçelievler’de 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Fatıma Nur Çelik’i, evinde tecavüz ettikten sonra boğarak öldüren 22 yaşındaki evli ve bir çocuk babası katil zanlısı Cem Karaçay’ın cinayeti gerçekleştirdiği evin bulunduğu apartmana giriş ve çıkış görüntüleri ortaya çıktı.”
Bunlar gibi, daha nice örnek var... Bunlardan biri de, KAMER Başkanı Nebahat Akkoç’un verdiği şu örnek;
l “Beni en çok etkileyen olaylardan biri Şemse Allak’tır... Bir de; gözüne ve kulağına kezzap dökülen bir kadını tedavi ettik... Biri de Melek... Melek, sandalyeye bağlı tutulduğu için açamadılar vücudunu!.. Oturur şekilde gömüldü!”
YA ÖYLE...
Bütün bu “Şiddet... İşkence, tecavüz ve cinayet” örneklerinden sonra;
“Entel, dantel, solcu ve liberal” arkadaşlara sormak istiyorum;
“Akıl ve izan” bu mudur?..
“Vicdan” bunun neresinde?..
Bundan böyle; ya “Kadına şiddete son” demekten vazgeçeceksiniz ya da “kadınlara tecavüz edip öldüren” cani ruhlu insanların “idam sehpası”na gönderilmesine karşı çıkmayacaksınız!..
Ne yani;
“Kadın”ları, “genç kız”ları, “öğrenci”leri, “asker” ve “polis”leri gözlerini kırpmadan öldüren “terörist”lerin ve “sapık ruhlu katiller”in “yaşam hakları” vardır da, “maktül”lerin yaşam hakları yok mudur?..
“Eli kanlı katiller” yaşayıp Kandil’de “saltanat” sürmeye devam edecek ama “maktül”ler öldükleriyle kalacak, öyle mi?.
Bu mu adalet?..
“Tecavüz” edilip, “boğularak, bıçaklanarak, kurşunlanarak ya da yakılarak öldürülen” kadınlar ve kızların cesetleri toprak altında çürürken, onları öldürenler “5-10 yıl sonra tahliye edilecek”, bunun adı da “adalet” olacak öyle mi?..
Batsın böyle adalet!..
PKK’nın “katliam”ları ve “Tecavüzcü Coşkun”ların “cinayet”leri devam ettikçe, “idam”lar hep gündemde kalacak ve sıcaklığını koruyacaktır!..
Havalar soğusa da,
Gündem ısınacaktır!..
Erdoğan da öyle diyor ya;
“İdam konusu tartışılmalıdır.”
Bu da ciğer-kebap ziyafeti!
Malûm, 30 Ekim günü bir “kuzu kebap fotoğrafı” yayınlamıştık...
Dediler ki; “BDP’li Ahmet Türk’ün verdiği ziyafetin fotoğrafı 3 ay önceye ait!”
Sonradan daha başka fotoğraflar ortaya çıksa da; Habervaktim internet sitesinin 10 Kasım günü yayınladığı “ciğer-kebap fotoğrafı” oldukça yeni...
Yani 12 Eylül 2012 gününe ait...
Malûm, 12 Eylül günü, “PKK ve KKC’lıların ölüme yatırıldığı, BDP’lilerin de onlara destek açıklaması yaptığı gün”dür..
1. sayfamızdaki fotoğrafta da göreceğiniz gibi, Diyarbakır’ın BDP’li Belediye Başkanı Osman Baydemir ile BDP Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi İsmail Beşikçi, bir restoranda kendilerine “ziyafet” çekmekte, “ciğer ve kebap”ları götürmektedirler!..
Ahmet Türk’ün Kasrı Kanco’daki “kuzu kebap ziyafeti”ne “Eski” diyenler, Osman Baydemir-İsmail Beşikçi ikilisinin “yeni” fotoğrafına bakalım ne diyecekler?..
Gördüğünüz gibi, Kürt gençler “açlık grevi”nde; BDP’li ağalar “ciğer-kebap ziyafeti”nde!..
Bu istismarı, biri bana izah etsin!..