M. Kemalin tavsiyesi: Dünyayı ahirete tercih edin!
70 milyonluk Türkiyede M. Kemali seven de var sevmeyen de. Böyle olması da eşyanın tabiatı gereğidir. İtiraz edilen nokta, herkesin sevmek mecburiyetinde olduğunu düşünmektir.
10 Kasım vesilesiyle bazıları Herkes onu sevmeli anlamına gelen yorumlar yaptı. Meselâ bir holding, mütedeyyin gazetelerde de yayınlanan bir reklâmıyla Olmasaydın... Olmazdık demek suretiyle var olmalarını M. Kemale borçlu olduğunu ilân etti. Tabiî ki böyle bir reklâmın, sahibi ve okuyucularının ekserisi mütedeyyin olan gazetelerde yayınlanması ayrı bir tartışma konusu. Bu yaklaşımın, bu değerlendirmenin, bu ilânın inançları sarsıcı olduğu her halde inkâr edilemez. Fetva makamına bunu sormak lâzım...
İlk on yılında dünyaya gelen kişilerin ağzından Cumhuriyetin anlatıldığı Çoban Ateşi adlı bir belgesel hazırlanmış ve galası da İzmirde yapılmış. Bu belgesel için konuşanların anlattıklarında dikkat çekici noktalar var.
Yazar Hıfzı Topuz şöyle demiş: Cumhuriyet Bayramı törenleri Ankara Hipodromunda yapılıyordu. Kardeşimle gidip tankların, öğrencilerin ve izcilerin geçişini izledik. (...) O sırada ne Atatürkün öleceğini ne de cumhuriyete karşı saldırı olabileceğini düşünürdük. Onun eleştirilebileceği aklımızdan bile geçmezdi. Hepimiz ona hayrandık.
Yazar Turgut Özakman, M. Kemali uzaktan da olsa görmüş bir isimmiş. Onun ölümünü unutamıyormuş: Ben annemin Atatürkün sağlığı için başını örtüp Kurân okuduğunu hiç unutmuyorum. Kendi babası için her halde böyle duâ etmemiştir. (...) Müdürümüz Şükrü Kafaoğluydu. Yozgatlı çok sert bir hocaydı. Biz bu adamın ne güldüğünü ne ağladığını hiç görmedik, taş gibi bir adam. Birden kapı güm diye açıldı, hoca çocuk gibi ağlayarak içeri girdi, Atatürkü kaybettik dedi. Hepimiz o kadar etkilendik ki, öğretmen ağlamaya başladı. Koca okuldan hıçkırık sesi yükseliyor. Artık ders yapılamadı, Atatürk anlatıldı.
Gazeteci Orhan Karaveli ise küçücük bir çocukken Atatürkün arabasının önünü kesmiş. O anı şöyle anlatıyor: Atatürk (...) Niye durdurdunuz arabamı? diye sordu. Ben konuştum orada, (...) Ben sizi beklediğim gibi bulmadım dedim: Ben sizi böyle gökler gibi filan, çok büyük düşünüyordum, siz de bizim gibi insanmışsınız meğerse dedim.
Gazeteci Hasan Pulur da şöyle anlatmış: Atatürk bizim kuşak için bir başkaydı. (...) Yanlışını bile kabul etmezdik, öyle yetiştik.
Belgesele konuşan bir diğer isim ise, daha can alıcı konulara temas etmiş. Maliye müfettişliğinden emekli 1917 doğumlu yazar Cahit Kayranın şu sözleri esasa temas ediyor: Bence Atatürkün anlatmak istediği bir şey var. Ben bunun Türkiyede anlaşılmadığını düşünüyorum. Mustafa Kemal harfleri değiştirin diyor, milliyetçi olun diyor, laik olun diyor; peki ne için bütün bunlar? Mustafa Kemal, Türk insanına, Anadoluda yaşayan bizlere yaşayın diyor. Osmanlının en büyük kompleksi bu! Osmanlı 600 yıl yaşamamıştır! Kadın-erkek ilişkileri, insan ilişkileri, yaşam biçimi... Mustafa Kemal insanlara yaşayın diyor, yaşamayı öğrenin diyor ve bugünkü yaşamınızı öteki dünya hayallerine feda etmeyin diyor. Bunun için de sürekli kendisini örnek gösteriyor. O kadar büyük kafalı bir adamın çıkıp ortada dans etmesi, yahut güzel giyinmesi, içki içmesi... Bunları bilerek yapıyor. Böyle hareket edin demek istiyor. Yaşamın ağırlığını, önemini, değerini anlatmaya çalışıyor Türkiyeye. Ve bence Türkiye halkı bunu anlamadı. (Aktaran: Gürkan Hacır, Akşam g., 12 Kasım 2012)
Demek ki neymiş? Ne diyormuş M. Kemal: Bugünkü yaşamınızı öteki dünya hayallerine feda etmeyin! Yani, dünyayı ahirete tercih edin!
Bu ifadeler bize Risale-i Nurda geçen dünyayı dine tercih rejimi (Kastamonu L., s. 78) tabirini hatırlattı.
1917 doğumlu yazar Cahit Kayra Bence Türkiye halkı bunu anlamadı diyor, ama bizce anladı ve bunu reddetti. İşte asıl mesele de bu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.