Fantoş Halife Kim Olacak?
Medya haber vermiyor ama son aylarda kulislerde, perdeler ardında çok acayip satrançlar oynanıyor, çatışmalar yaşanıyor.
Bunların birincisi birtakım kurumlardaki kadrolaşmalarla ilgilidir. Bu çatışmalar ve sürtüşmeler Kemalistler ile İslâmcılar arasında olmuyor, Müslümanlar arasında oluyor.
Emniyette, adliyede, yargıda, milli eğitimde, üniversitelerde kadrolaşmalar olmuş... Önce bunlara göz yumulmuş, izin verilmiş... Sonra vahim ihtilaflar meydana gelmiş... Şu anda o kadrolar dağıtılmaya çalışılıyor... Almak kolay da çıkarmak çok zor... Bakalım bu çatışmaların, sürtüşmelerin, kadrolaşmaların, kadroları dağıtma çabalarının encamı nereye varacak?
Başbakan'ın, halk çoğunluğu katında prestiji çok yüksektir. Cumhuriyet tarihinde bu kadar karizmatik bir başbakan görülmemiştir. İslâmi kesimden büyük bir güç sivil bir darbeyle onu devirip Türkiye'nin idaresine hâkim olmak istedi. Bunu başaramadı.
2012 yılının sonuna yaklaşıyoruz. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda çok vahim tarihî hadiseler vukua gelebilir.
Türkiye bugünkü sınırlarını ve bütünlüğünü korumakta zorlanmaktadır.
Bu zorlama işini Müslüman Kürtler değil Kürt kılığındaki kriptolar yapmaktadır.
Bunun iç yüzünü bilmeden parçalanmaya karşı çare ve çözüm üretmenin imkânı yoktur.
Önemli ve stratejik mevkilerdeki birkaç yüz pakratunînin kuyulara attıkları taşları milyonlarca Müslüman çıkartamıyor.
Türkiye'nin dışında, İslâm dünyasına fantoş bir halife seçme dosyası da bekletiliyor. Siyonistler, haçlılar, kriptolar, emperyalistler öyle Müslümanların kendi kendilerine bir halife seçmesini istemezler ve beklemezler. Zaten Müslümanların gündeminde hilâfet diye bir madde de yoktur.
Kış geliyor, camilerin kaloriferleri meselesi varken hilâfete sıra gelir mi?..
Bazıları ve birileri Amerikalılarla hilâfet meselesi hakkında görüşmüşler ve anlaşmışlar mıdır bu konuda bir bilgiye sahip değilim. Görüşüp konuştuklarını tahmin ediyorum.
Müslümanlar kısa zamanda uyanıp başlarına ehil bir hâlife seçemezlerse, boşluğu fantoş halife doldurmaya kalkarsa neler olabilir... Çok kötü şeyler olabilir ama o hususta da kesin tahminlerde bulunamam.
Ben bu satırları kaleme alırken Türkiye'nin Sünnî Müslümanlarını Protestanlaştırma hareketi tam gaz devam ediyor.
Sünnî kesimde kaç Protestan İslâmcılık var. Bence irili ufaklı en az yüz fırka vardır.
Sünneti ve hadisleri inkâr eden İslâmcılar... Mezhepleri inkâr eden İslâmcılar... Kemalist İslâmcılar... Afganîci İslâmcılar... Fazlurrahmancı İslâmcılar... Şeriat karşıtı İslâmcılar... Üç İbrahimî din İslâmcıları... Saymakla bitmez ki.
Dinde reform hareketleri biraz frenlenmiş gibi görünüyor ama zahire aldanmamak lazım. Sünnî halkın İslâmî şuur ve hassasiyeti erozyona uğratılmıştır. Şeriatsız, tarikatsız, hakikatsiz bir İslâm türetilmek isteniyor.
Müslüman Protestanların birinci misyonu ve vazifesi ümmet birliğini dinamitleyip yok etmektir.
Ümmet birliğinin yerine cemaat, hizip, fırka, grup, sekt, klik, tarikat militanlığı, fanatizmi, holiganlığı getirmek istiyorlar.
Bazı Ehl-i Sünnet cemaat ve gruplarının içi sürüyle ajan, casus, istihbaratçı, provokatör, yönlendirici doludur.
Türkiye'nin Sünnî Müslümanları uyandırılabilir mi? Nasıl uyandırılabilir? Bu uyarma işinin metodu nasıl olmalıdır? Bu konuda ortada ipe sapa gelir bir plan ve program var mıdır?
Allah'tan ümit kesilmez... Halktan fazla ümit var değilim.
* (İkinci yazı)
O Kadar da Ahmak ve Salak Değilim
Bendeniz çok akıllı, çok kültürlü, çok bilmiş bir kimse değilim ama kendimi dev aynasında görecek, nefsimi beğenecek, mütemadiyen ben, ben, ben diyecek kadar da ahmak değilim.
Kusurlarım, noksanlarım, günahlarım çoktur, lakin lüks mekânlara gidip bir oturuşta 150 liralık yemek yiyecek kadar beyinsiz bir obur ve müsrif (israf eden) değilim.
Pek firasetli, pek cin fikirli değilimdir ama zâlimleri, fâsıkları, fâcirleri, kendilerinde nifak alâmeti olan kimseleri medh edecek, övecek, pohpohlayacak kadar da ahmak ve salak değilim.
Dinî ilimler tahsilim yoktur. Fakih değilim ama sahih bir itikattan sonra ikinci önemli emrin beş vakit namazın dosdoğru eda edilmesi gerektiğini bilmeyecek kadar da kara cahil değilim.
Muhaddis değilim ama ahir zamanda ehl-i beytten bir Mehdi'nin zuhur edeceğine, İsâ aleyhisselam'ın nüzul edeceğine inanmayacak kadar da geri zekalı değilim.
İslâm'ın ahkamüs sultaniyye ilminde uzman değilsem de, Müslümanların başında ehliyetli ve liyakatli bir Hâlife bulunmasının ve müminlerin o muhterem zâta biat ve itaat etmelerinin vacip olduğunu bilmeyecek kadar da echel değilim.
Müfessir değilim ama her Müslümanın kendi kafasına, re'y ve hevâsına göre Kur'andan hüküm çıkartmasının küfre kadar gidebilecek yanlış bir metot olduğunu bilecek kadar aklım vardır.
Pek âlim ve fâzıl bir kişi değilimdir ama Dîn-i Mübin-i İslâm ile Kemalizm ideolojisinin kesinlikle uyuşmayacağını bağdaşmayacağını bilecek kadar mantık kültürüne sahibim.
İslâm'ın tesettür-i nisvân (kadınların örtünmesi) konusunda derin ihtisasım yoktur, lakin bugün sokaklarda, çarşılarda, pazarlarda, meydanlarda, tv ekranlarında arz-ı endam eden, saçlarını deve hörgücü gibi yapmış, boyanmış da boyalarını biraz silmiş, alacalı bulacalı bazı hanımların "Şer'î tesettür" ile örtülü olmadıklarını tefrik edecek kadar iz'âna sahibim.
Çok uyanık ve gözü açık sayılmam ama filan zâtın uçtuğuna inanacak kadar da ebleh değilim.
Lisaniyat âlimi değilim ama Latin harflerinin Türk harfleri olmadığını, asıl Türk harflerinin İslâm-Kur'an yazısı olduğunun bilincindeyim.
Eğitimci, pedagog değilim ama bugünkü berbat eğitim sistemi ve berbat okullarla köy olmayacağını, kasaba olmayacağını pek âla müdrikim.
Keskin gözlü sayılmam lâkin caddelerde, meydanlarda, sokaklarda yürürken daha birkaç sene önce döşenmiş kaldırımların kırık, çarpık, yerinden oynamış, eciş bücüş olmasını görmezlikten gelecek ve böyle kaldırım yapanlara ve yaptıranlara "rahmet" okuyacak kadar vicdansız değilim.
Balığı severim lâkin oltayla balık tutacak kadar gaddar ve aldatan değilim. Canım balık isteyince balıkçıya gider alırım.
Keskin zekalı değilim ama enflasyon kadar faiz ribâ sayılmaz fetvasını yutacak kadar da salak değilim.
Çok ihmalkar, çok kusurlu, çok hatalı bir Müslümanım ama başı açık namaz kılacak derecede sünnete aykırı bir iş edecek kadar ileriye gitmem.
Yeme içme hususunda perhizkâr olmak nerde, ben nerde... Lâkin yoğurtlu İskender kebabının yanında ayran içecek ve cacık yiyecek kadar da pisboğaz değilim.
Faziletli bir Müslüman olduğum söylenemez lâkin sokakta, açık yerlerde, çarşılarda herkesin arasında yiyip içecek kadar da mürüvvetsiz değilim.