Gazzenin dostları
İsrailin Gazze saldırısı sonuç itibarıyla 2008 ve 2009 saldırısından farklı olmayacaktır.
Olmert gibi Netanyahu da sonuç alamayacak ve nal toplayacaktır. Ehud Olmert ve Tzipi Livninin başında bulunduğu Kadima hükümetinin asıl niyeti saldırı üzerinden seçimleri kazanmaktı. Lakin umduklarını bulamadılar ve 1996 yılında Kana katliamı yapan Şimon Peresin sefil durumuna düştüler. Maksatlarının aksine tokat yediler. Şimon Peres de Netanyahu karşısında girdiği seçim mücadelesini Kana katliamına rağmen kaybetmişti. Ama İsrailli siyasetçiler de İtalyan siyasetçiler gibi teflon tipli ve ölmedikçe siyasetten ayrılmıyorlar. İsrailli siyasetçiler de işadamlarına benzedi. Ölümüne kadar emeklilik yok. Şaron bile emekli olamadan bitkisel hayata girmişti. Şaron, 2000 yılında bin polisin eşliğinde Mescid-i Aksa ve Harem-i Şerife girmiş bu istenmeyen ziyaret ikinci intifadayı tetiklemişti. Şaron, Mescid-i Aksaya girdi ama 2005 yılında Gazzeyi tahliye etmek zorunda kaldı. Bu yaptığıyla bazı hahamların zılgıtını da yemiştir. 2008-2009 Gazze saldırılarında ve Dökme Kurşun operasyonunda İsrail askeri ve siyasi hedeflerine ulaşamamıştır. Denildiği gibi, Hamasın ve Filistinli diğer grupların kökünü kurutamamış ve belini kıramamıştır. Aksine bu saldırılar İsrailin tecridine neden olmuştur. Siyasi hedeflere de varılamamıştır. O dönemde muhalefette olan Bibi (Netanyahu), Ehud Olmert ve Dökme Kurşun operasyonunun başarıya ulaşamayacağını öngörmüştür. Dediği gibi de çıkmıştır. Ders almış mıdır? Hayır. Derdi ders almak değil siyasi rant sağlamaktır. İsrail, bazı Yahudi yazarların kaleme aldığı gibi bu defa da deja vu hissi yaşamaya adaydır. Şimdi de İsrail İç İstihbaratı eski başkanlarından Yaub Birı yine Gazzeye yönelik saldırıların siyasi ve askeri hedeflerine ulaşamayacağını ifade etmiştir. Bu defa Ehud Olmertin yerinde Netanyahu vardır. Bununla birlikte, yine de Netanyahu saldırının rüzgarıyla veya muhalefetin cılız olması nedeniyle seçimleri koalisyon ortaklarıyla birlikte kazanabilir. Yine de lehte ve aleyhte saldırıların seçimlere katkısını tahmin etmek güçtür. Savaş zenginleri diye eski bir tabir vardır. Bugün dünyada da seçim savaşları yapılmaktadır. Zalimlerin seçim malzemesi saldırı ve savaşlardır. Bush, Putin, Peres ve Hindistanlı BJP bunlar arasındadır. Bu İsrailin eski bir huyudur. Yine depreşmiştir.
ŞABAK eski başkanı gibi Amerikan Yönetimi de Gazzeye saldırıların seyrinden endişeli görünüyor. Hem AB hem de ABD tarafı İsrail yönetimine açık destek verdi. Ama bunun sınırsız olmadığı görülüyor. Başta onların söylemine teslim oldular. Bu söylem şu. Savaşın iki cephesinde İslamcı teröristlere karşı sivil Yahudiler veya İsrailliler var. Bununla birlikte savaşın seyri Washington idaresini kaygılandırıyor. Zira bu saldırıdan Hamas güçlenerek çıkarken İsrail yeni bir yara alabilir. İsrail her girdiği savaşta efsanesinden bir şeyler kaybediyor. 1973 Harbi İsrailin yenilmezliğini, Güney Lübnan çıkartması ise Mirkava efsanesini yerle bir etmişti. Dökme Kurşun operasyonu da aynı şekilde askeri açıdan başarıyla sonlanmamıştır. Bunun nedeni Filistin halkının çelik iradesidir. Bu irade İsraildekinden daha güçlüdür. 1948 yılı olsaydı Filistinliler sınırlara yığılırdı. Şimdi ise kimse ölüm pahasına sınırlara yığılmıyor. İkincisi Hamas, Libya, Sudan veya daha az düzeyde de olsa İrandan almış veya edinmiş olduğu teknolojileri İsraile karşı maharetle kullanıyor. Dolayısıyla Hamas İsraile karşı nitelikli savunma yapabilmekte ve karşılık verebilmektedir. Bu gerçek dost ve düşman çevrelerce de kabul edilmektedir. Eskiden boru tabir edilen ev yapımı füzeler İsrailin güneyini menzili ve erişimi altına almaktadır. İsrailin hava savunma sistemi Çelik Kubbe de sünger çıkmıştır. Bu da İsrail yönetimi için ayrıca bir kâbustur.
İsrailin Gazze saldırıları genel olarak fiyasko olsa bile İsrail yönetimi Mahmut Zahar ve İsmail Heniye gibi siyasi liderleri suikastla tasfiye etmek istiyor. Bunun dışında İsrailin iki amacından daha bahsedilmektedir. İsrail artık bir daha Gazzeye ebediyen geri dönemez ve işgal edemez. Lakin Gazze ile İsrail sınırına Batı Yakadakine benzer bir duvar örebilir. İkincisi, saldırılarıyla İsrail Gazzeyi fiili olarak Sinaya ilhak etmeyi amaçlıyor olabilir. Bu geçmişe Mısır tarafından kabul edilmemiştir.
Bununla birlikte, uluslararası sahada da denklem çok hızlı bir biçimde değişiyor. Arap Baharından önce Mübarek gibi iktidarlar halkın Gazze ile ilgilenmesine müsaade etmiyor ve halkın dayanışma ve duygudaşlığını gemliyordu. Şimdi ise durum çok farklı. Halk artık dayanışma ruhunu en coşkulu bir biçimde tavan yaparak gösteriyor. İkincisi, Tunus ve Mısır gibi Arap Baharı ülkeleri Filistine olan siyasi desteklerini ilan ettiler. Filistinin yalnız olmadığını gösterdiler. Her ne kadar Mursi başta pragmatik davranarak Sina olaylarından dolayı tünelleri mühürlese ve Mısır ile Gazze arasına serbest ticaret bölgesi kurulması fikrine sıcak bakmasa da olaylar kendisini bir yol çatına ve ciddi kararlar alma arifesini getirmiştir.
İsrailin suikastları şaşırtıcıdır. Güvenlik zafiyetinden dem vururken aksine güvenliği aşındıran kendisidir. The Guardiandan Ahdaf Soueif Gaza is no longer alone başlıklı yazısında İsrailin suikastla şehit ettiği Ahmet Caberinin 5 yıldan beri Gazzeden İsraile karşı füze saldırılarını önlediğini ve onu öldürerek İsrailin ilan edilmemiş sukuneti bozduğunu ve kendi ayağına kurşun sıktığını ifade etmektedir.
Müminlerin duaları Gazze ile birliktedir. 16 Kasım (2012)Kabede kılınan cuma namazından sonra İslam alemi için eller semaya kaldırılmış ve tek yürekten Burma, Suriye ve Filistinli müminlere dua edilmiş ve Allaha nusret için yakarılmıştır. İnşaallah en kısa vakitte dualar müstecap olur ve nusret/yardım yetişir. Vema zelike alallahi biaziz. Allah için zor değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.