Prestij kazandıran kitap!
Bugünün Türkiyesinde hiç kitap prestij kazandırır mı? Kitap okuma alışkanlığı sıralamasında nasıl nal topladığımız malûm. Halk nezdinde itibarı olmayan bir nesne, nasıl itibar sağlayabilir ki?
Böyle düşünmekte haklısınız. Fakat son yıllarda bir kitap var ki, yayınlayanlara prestij kazandırıyor, itibar sağlıyor!
On yıl içinde çok şey değişti denilebilecek bir durumla karşı karşıyayız. İkibinli yılların başında bir partinin kapatma davasında başsavcının delilleri arasında partili belediyelerin Safahat alımları da vardı!
28 Şubatçılar, milletimizin büyük değeri Mehmet Âkif ve milli mutabakat metni İstiklâl Marşı konusunda olumsuz bir hava meydana getirmek istediler. 1999 ekiminde Gülhane Tıp Akademisinin açılışında bir dişçi profesör-general Mehmet Âkifi arapçılıkla suçlayan bir konuşma yaptı. Bedrin arslanlarını Çanakkale şehitlerine benzetmesini şiddetle eleştirdi.
2002 Seçimlerinden sonra da bir süre bu hava dağılmadı. Nitekim, Mehmet Âkifin vefatının 70. yılı dolayısıyla (2006) Türkiye Yazarlar Birliği Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezinin üniversitelere yazdığı Mehmet Âkifin anılması ile ilgili yazıya bir tek rektörlükten dahi cevap gelmedi! İşte 70. Yıl anmaları ve İstiklâl Marşının kabulünün 85. yıldönümü dolayısıyla, Mehmet Âkifin anıt eseri Safahatın eli yüzü düzgün bir baskısının yapılması hususunda ilgili resmî veya konuya ilgi duyabilecek gayri resmî kuruluşlara başvurduk. Bu müracaatlarımız da cevapsız kaldı.
Bu iyi kağıda basılmış, güzel ciltlenmiş ve metni de ona göre hazırlanmış kitap baskısı prestij baskısı olarak nitelendirildi. Beş yıl sonra durum değişmişti. Başbakanın Mehmet Âkife muhabbetini bilenler kuşe kağıda basılmış, güzel ciltlenmiş, hem de kutulu, hoş görünümlü bir Safahatı Başbakana takdim ettiler. Başbakan da bu baskıyı beğendi ve partisinin gençlik kollarına dağıtılmasını buyurdu
Bu başlangıçtan sonra bir hayli resmî-gayri resmî kurum benzer baskılar yaptılar.
Evet; gerçekten o güne kadar üçüncü hamur kağıda basılan özensiz Safahatlar yanında bunlar el ve göz dolduruyordu. Fakat bu kitapların muhtevası ile kimse ilgilenmedi. Şekil güzeldi ya, içine bakmak, uzun ve zahmetli iş!
Bu yolda son adımı Ankara Büyükşehir belediyesi atmış
Kuşe kağıda basılmış, güzelce ciltlenmiş Safahat kutular içinde hediye ediliyor
Belediyenin prestijine prestij katıyor!
Gerçi Ankara Büyükşehir belediyesinin Safahat baskısı konusunda bir sabıkası var. Mehmet Âkifin vefatının üzerinden elli yıl geçtikten sonra telif hakları serbest kaldığı için bir Safahat basma furyası olmuş ve Ankara Belediyesi de böyle bir Safahat basmıştı. Başında belediye başkanını resmi bulunan bir sunuşla beraber!
Yanılmıyorsam, dostumuz Beşir Ayvazoğlu o günlerde bu görgüsüzlüğü ve baskının özensizliğini dile getiren bir yazı yazmıştı.
Sonra, telif hakları kanunu değişti, koruma vefattan sonra 70 yıla çıkarıldı. İşte bu prestij baskısı furyası da böyle bir telifsizlik dönemine rastladı ne hikmetse!
Belediyelerin veya resmî kurumların temel metinlerimizden Safahatı yayınlamaları veya basılmış nüshaları alıp hediye etmeleri elbette güzel bir şey. Hele bu baskıların güzelliğine, kalitesine itina etmeleri işin artısı. Fakat, bu şekle dönük itina, öze, metne de mutlaka- gösterilmeli.
Ulaşabildiğimiz prestij baskısı Safahatların hiç birinde bu dikkati, itinayı göremedik diyebiliriz. Tabiî Diyanet Vakfının ve Konya Büyükşehir Belediyesininkiler hariç. Bu iki baskı Safahatla ömür boyu haşır neşir olmuş Ertuğrul Düzdağ tarafından hazırlanmış. Başında Mehmet Âkif ve Safahatla ilgili doyurucu bilgiler var. Kusur değil belki ama, metni açıklayıcı bir çalışma yapılmamış. Sadece orijinal metindeki açıklamalar ve çeşitli baskılar arasında farklar belirtilmiş. 1943te Ömer Rıza Doğrulun yaptığı açıklamalar dahi bu metinlerde yok. (Gerçi bugünün okuyucusu için bu açıklamalarını da açıklanması gerekiyor). Açıklamalar her halde telif meselesinden ötürü konulmamış. (Doğrulun vefatı 1952, bu durumda 2022yi beklemek gerekiyor).
Ankara Büyükşehir Belediyesinin Safahat baskısı ile ilgili görüşlerimizi yazmak için masaya oturduk, fakat, böyle bir giriş yapmadan konuya dalmak doğru olmayacağı için sözü uzattık. O mevzu yarına kaldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.