Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yargıda Kuddusi Okkır

Yargıda Kuddusi Okkır

Artık bu isim bir tutuklunun hikayesi olarak kalacak benliklerimizde… Kimileri de, yıl dönümlerine bunu da katıp, “kin izi” sürdürecekler göreceksiniz…
Hikaye gerçekten ilginç: Kuddusi, Ergenekon kasası olarak yakalandı, tutuklandı, 13 ay içeride yatmasına rağmen sorgusu suali yapılamadan hayatını kaybetti…
Geride kalan bilmeceli sorular… Suçlu muydu, suçsuz muydu?..
Soruşturmayı yapan cumhuriyet savcısı, ölüm nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar vereceğinden bu soruların cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz…
Yargılamanın devamı öteki tarafa…
Şüphesiz, ölümün silkelediği ortam kime ait olursa olsun sevimsiz… Soğuk. ürpertici…üzücü…
Rahmet bekleyen ölülere rahmet, kalanlara başsağlığı…
Burada konu değişik…
önce bu kişinin örgüt kasası (iddiaya göre) olmasına rağmen cenazesinin belediye tarafından kaldırılması düşündürücü… Hangi zamanda yaşıyoruz? Cenazeyi kaldıracak kadar parası olan eş, dost, akraba da mı yoktu? Hem de işadamı… İttihatçıların tarihi propagandalarından birisi daha değilse gerçekten ilginç… Hem kasa ol, hem de cenazeni belediye kaldırsın!
Gerçi kasa deyince, çeliği değil herhalde. Ya da, madem kasadır istediği gibi boz boz harca keyfiyeti de değil…
Kasa başkalarının paralarını da saklayabilir…
Maliye'nin hazinesi de bir kasadır… Bankanın veznesi de…
Kuddusi’nin paralı olup olmadığı, işadamı olduğuna göre de işlerinin ne alemde olduğu… çevresinin vefasızlığı da bizi ilgilendirmez…
Ne var ki ortalıkta yargı adına bir “mağduriyet projesi” dolaşıp duruyor.
özellikle ana muhalefet partisi Genel Başkanı, Ergenekon denilen örgütün avukatlığına soyununca, olayın seyir defterinde daha da hırçın imajlar var. Kuddusi Okkır’ın ölümünden doğrudan Başbakan sorumluymuş… Hatta bu olaya parmak atan kimler varsa…
Hakim, savcı, emniyetçi, cezaevi görevlileri gibi hepsi…
Bu durumda, AK Parti'ye oy verenler de sorumlu!
Bir de avukat yardımcısı Kemal Anadol beyefendiyi ekranlardan izlediğimde nutkum tutuluyor. Ne salvolar… Bu kişi diyor ki… “Beni 12 Eylül zindanları susturamadı, siz mi susturacaksınız!..” İyi de, darbeden darbe yiyen olduğunuzu ifade ettiğinize göre, bu avukatlık neyin nesi?.. örgüte isnat edilenler ortada… Darbeler.. Faili meçhul cinayetler… Silah ve uyuşturucu kaçakçılığı… Yasadışı örgütlerle işbirliği… Siz de bunları savunuyorsunuz!
Yoksa, işimiz bu bizim, hem ağlarız, hem gideriz mi?!.
Kendi kendime dedim ki, iyi ki bu soruşturmalarda ben yokum… Bu kadar insafsız bir yüklenmeye hangi hakim ve savcının sinir yapısı müsaittir? Hem de tarafsız kalacak!
Olayı dürüst bir zeminde şöyle tartışabiliriz…
Sorun ülkedeki yargıdır... Bu yapının kolonlarını İsviçre’den, harcını İtalya’dan, taşlarını Fransa’dan ithal eden paşa dedelere sormak lazım… Bu kadar kat kat yamalı bohçayı dışarıdan ithal ettiniz de, kendi tarihi hukukunuzu ne yaptınız? İşte gördünüz, yıllardır taşıma sularla bu yargı değirmeni dönmüyor… Yargıda ciddi bir arızanın olduğu kesin… Değilse, bir iddianamenin hazırlanması 13 ay sürer mi?.. Sürmemeli…
O zaman anlayalım… Bu ülkede yargıdan mağdur olan sadece tek kişi Kuddusi değildir… Mağdur olan binlerce Kuddusi var… Yargıtay’da iki yıla yakın bekleyen tutuklu dosyalar… Danıştay’da uzayıp giden adalet günlükleri… CHP onlardan bir tanesini gündeme getirmez de, Ergenekon olayına balıklama dalarsa biz de haklı olarak altında buzağı ararız…
CHP, zanlı paşaları ağlatacak kadar bu soruşturmaya neden canla başla sarılıyor?!. Olayları neden küçümsüyor? Neden soruşturan savcı ve hakimlere tahammül edemiyor?
Neden neden?..
Cezaevleri eskiye nazaran gerçekten çok çok iyi… Tutukluların anlattıklarına göre de çay, kahve, spor, eğlence… Televizyon, gazete, kitap… Ayrıca izleme komiteleri de cezaevlerinin eksikliklerini sürekli denetler…
Şöyle söyleyelim… Kuddusi’deki hastalığın tutuklu kaldığı süre zarfında erken teşhis edilip edilmemesi… Tedavilerde geç kalınması ölüm nedeni ile bağlantılı ise elbette ki yetkililerin ihmali söz konusudur. O zaman hepimiz varız. Bu sorunun cevabını da tıp otoriteleri verir, avukat Baykal ile avukat yardımcısı Kemal Anadol değil…
Konuştuğumuz hastalık kanser… Hem de kötü huylusu…
Bu tip kanser hastalığından kaç tanesi kurtulmuştur?..
Görülen manzarada Kuddusi olayı işin popülist tarafı… Asıl mesele, Ergenekon soruşturmasını beyninden sulandırmaktır… Ekranlara dizilenlerin anlattıklarını bir hukukçu gözü ile dinlediğimde şaşırıyorum. Ortada daha fol yok yumurta yokken, kimi odaklar yargılamayı yapıp çıkıyorlar işin içerisinden… Suçsuzmuşlar!..
Durun bakalım, bekleyin hele…
Yargılamalar televizyon ekranlarında yapılacaksa mahkemeleri kapatalım…
Muhalefet liderine sorarız:
Bu darbeciler suçlu mu suçsuz mu?
Suçlu derse suçludurlar, suçsuz derse suçsuzdurlar…
Görüyorsunuz işte, CHP atmosferinde hukuk devleti olmak ne kolay değil mi?!.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi