M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Üçüncü Boğaz Köprüsü Hayırlı Olmasın!..

Üçüncü Boğaz Köprüsü Hayırlı Olmasın!..

Üçüncü Köprü Beykoz ile Tarabya arasında yapılacakmış... Hayırlı olsun diyemeyeceğim. İstanbul'a bir köprü yeter de artardı. Üçüncü köprünün yapılması hem şehrimiz hem Türkiye için bir felaket olacaktır. Çünkü:

Şehir daha da büyüyecek, nüfusu 30 milyon olacaktır. 72 milyonluk bir ülke 30 milyonluk şehri kaldırmaz.

Rantçılar, arazi spekülatörleri bu üçüncü köprüden büyük servetler vuracaklardır.

Üçüncü köprü ile birlikte Kocaeli yarımadasının batı bölümü yerleşime açılacak ve ormanlar mahv edilecek, yüzlerce milyar dolarlık vurgunlar vurulacaktır.

İstanbul'un nüfusunun 4 milyonu geçmemesi gerekirdi. İstanbul'u yakın tarihte rantçılar bu hale getirmiştir.

Rant ne demektir?.. Küçük bir örnek vereyim: Yapılaşmaya izin verilmeyen bir yerde 50 dönümlük bir tarla veya arazi var. Değeri, dönümü 10 bin liradan 500 bin lira. Birileri allem ediyor kallem ediyor, bu araziyi yapılaşmaya açıyor, üzerine yüksek binalar veya lüks villalar yaptırılacak... 500 bin liralık tarlanın değeri 10 milyon lira, belki daha fazla oluyor. Aradaki fark ranttır.

Bu rantın ülkenin, devletin, halkın kasasına girmesi gerekir. Bizde girmiyor, birileri paylaşıyor.

Yakın tarihte İstanbul'da yekun olarak trilyonlarca dolarlık rantlar oluşmuş ve birilerinin cebine girmiştir.

İktidardaki partiyi ve şu anda hizmet gören belediyeleri kasd etmiyorum. Yakın tarihte yapılmış kötülükleri hedef alıyorum.

Zemzemle yıkanmış gibi temiz olanlar varsa gocunmasınlar...

İstanbul'un nüfusunun 4 milyonu geçmesi, geçirilmesi Türkiye için büyük bir felaket olmuştur. Böyle bir büyümeye izin veren politikacılar ve belediyeciler haindir. Ne haini? Vatan haini...

İstanbul şu anda 20 milyonluk bir mega kent midir? Değildir, çünkü kent olması için:

Mâmur (bayındır) olması gerekir. İki cihan devletine başkentlik yapmış Eminönü bölgesine bakalım, binaların % 60'ı terk edilmiş, harabe halinde. Süleymaniye, Cibali, Fener, Balat, Ayvansaray sanki yangın yeri, viranelik.

Şehir olmak için en az 10 milyon kitaplı çok zengin bir kütüphane bulunması gerekir.

İstanbul bugünkü haliyle dünyanın en büyük köyü veya mezraasıdır.

Peygamberimizin bir hadîs-i şerifinde şöyle buyuruluyor:

Her gün bir melek şöyle nida eder: Ey bu gün doğanlar, ölmek üzere doğunuz, dünyaya geliniz... Ve, ey bugün yapılan binalar!.. Yıkılmak, harap olmak için yapılınız...

Tüp geçit yapılıyor... İkinci bir tüp geçidin yapılması planlanıyor... Üçüncü köprünün inşaatına başlanacak...

Oldu olacak, dördüncü ve beşinci köprüleri de yapsınlar... Kocaeli yarımadasındaki ormanların yarısını yapılaşmaya, betonlaşmaya açsınlar... Tüp geçitlerin sayısını beşe çıkartsınlar... İstanbul büyüsün de büyüsün, nüfusu 50 milyon olsun...

Trilyonlarca dolar rantlar yensin... Fena mı olur, "Dünyanın en büyük şehri bizde..." diyerek kasılırız.

Normal ölçülerde 75 kilo olması gereken bir insan, şişe şişe 175 kilo olursa neye döner?.. Rantçılar İstanbul'u böyle yaptılar.



* (İkinciyazı)

Müslümanlar ve Vasıf

İnsanın bütün faaliyetleri (eylemleri), dinî olsun veya olmasın, İslâm'ın hükümleri içindedir. İslâm dininde, din ve dünya ayırımı yoktur. İslâm, hayatı bir bütün kabul eder.

Biz Müslümanlar, dinî veya dünyevî bütün işlerimizi, hizmetlerimizi vasıflı, güçlü, üstün, ehliyetli, liyakatli kimselere vermeliyiz.

Önce cami hizmetlerinden bahs edeyim.

İmamlarımızın son derece kaliteli yetiştirilmesi gerekir.

Yüksek derecede dinî-şer'î ilimleri okumuş ve öğrenmiş olmalıdır.

Arapçayı, kitap okuyacak ve yazacak derecede bilmelidir.

Zengin Türk edebiyatına, Osmanlıcaya vakıf olmalıdır.

Bazıları aruzla şiir yazabilmeli, ebced hesabıyla tarih düşürebilmelidir.

Avrupa liseleri seviyesinde genel kültüre sahip olmalıdır.

Doğu kültürünü de, Batı kültürünü de bilmelidir.

En az bir Batı dili ile kültür ve edebiyat kitabı okuyabilmelidir. Bazıları İngilizce kültür kitapları telif etmelidir.

Bunların yanında sanat, estetik boyutuna sahip olmalıdır. Mimarîden, tezyini sanatlardan, musikiden, dekorasyondan anlamalıdır...

Bu bilgi ve kültür boyutunun yanında ahlâk ve karakter terbiyesi almış bulunmalıdır. Fütüvvet ahlâkına sahip mürüvvetli bir Müslüman olmalıdır...

Müftülerin, vaizlerin de böyle olması gerekir.

İstanbul'da üç bin cami var. Bunların en az üç yüzünün hocaları yukarıda saydığım şartlara ve vasıflara sahip olmalıdır.

Eğitimcilerimiz, gazetecilerimiz, okur-yazarlarımız hep böyle olmalıdır.

Başka mesleklere ve işlere gelince... Mesela bir Müslüman iş adamı İstanbul'un merkezî bir yerinde üç katlı bir börek sarayı açtı. Ustasının birini Arnavutluk'tan getirtmelidir. Başka bölgelerden iki usta daha... Yedi çeşit börek satılıyor. Yanında yayla yoğurdundan yapılmış ayran, temr-i hindî şerbeti, saray limonatası, nefis çay... Gidip orada börek yiyenler hayran ve müteşekkir kalıyorlar. İş sahibini nasıl tebrik edeceklerini, ona nasıl teşekkür edeceklerini bilemiyorlar. Bu börek sarayının şöhreti altı ay içinde bütün Türkiye'ye yayılıyor. Akın akın müşteri geliyor.

İşte bütün işlerimiz, hizmetlerimiz böyle mükemmel olmalıdır. Yukarıda anlattıklarımı yapmak, başarmak, becermek olmayacak bir iş değildir. Yeter ki, bunları kaliteli insanlar ele alsın.

Müslümanların kurtuluşu kelle sayısı çokluğu ile değil; vasıf, güç, keyfiyet üstünlüğü ile olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi