Ârıza Giderilecek Devamlılık Gelecektir
Kopukluk ve ârıza yanlıları!.. Boşuna direniyorsunuz. Hiçbir kopukluk ve ârıza devamlı olmaz. Ya tâmir edilir, tarihî devamlılığa normale dönülür, yahut ülke ve devlet batar.
Hitler rejimi tarihî bir ârıza idi.
Sovyetler Birliğindeki Marksist Leninist diktatörlük bir ârıza idi.
İtalyada faşizm ve Duçe rejimi bir ârıza idi.
Arnavutlukta Enver Hoca rejimi ârıza...
Bunlar ve daha nice ârızalar gitti, tarihî devamlılığa dönüldü.
İsrail tarihî bir ârızadır.
Suriye'deki Nuseyrî diktatörlüğü bir ârıza. Yanlış anlaşılmasın, Nuseyrîlik bir realitedir ama Nuseyrî diktatörlüğü bir ârızadır.
Veeee Türkiye'deki resmî ideolojili vesayet rejimi çok vahim ve anormal bir ârıza ve kopukluktur.
Bütün ârızalarda olduğu gibi, ya tâmir edilecek ve tarihî devamlılığa dönülecektir, yahut ülke parçalanacak, devlet sarsılacak, halk perişan olacaktır.
"Ârıza ve kopukluk rejimi ilelebed devam edecektir..." Öyle bağırıyorsunuz ama bu mümkün değildir.
Tarihî devamlılık nedir?.. Millî kimliktir, millî kültürdür, millî tarihtir, Türkiyenin temel değerleridir.
Evet bunlara dönülecektir. Dikkat edin, fazla direnirseniz hepimiz, evet siz de topluca enkaz altında kalabiliriz.
Bugünkü ideolojik vesayet rejiminin Tevhid-i Tedrisat eğitimi millî değildir, gayr-i millîdir... Mutlaka millî bir eğitime dönülecektir.
Millî hukuka ve yargı sistemine dönülecektir.
Yazıda ve lisanda millî olana dönülecektir.
Siz ne kadar direnirseniz direnin İslam Medreseleri, Tasavvuf tarikatları açılacaktır.
İmamet-i Kübra müessesesi kurulacaktır.
Kıyafet konusundaki saçma yasaklar ve tabular yıkılacaktır.
Evet üzerine basa basa söylüyorum: Türkiye Müslümanları, en az İngiltere Müslümanları kadar hür ve serbest olacaktır.
Tarikatları Atatürk kapatmış!.. Peki size sorsam olur mu? Atatürk Mason localarını da kapattırmıştı. Onlar sonradan açıldı da tekkeler niçin açılamayacakmış?
Ülkemizde yetmiş küsur çeşit etnik alt-kimlik bulunmaktadır. Şu malum ve mahut Moiz Kohen Tekin Alp'in ideolojisiyle bunları, tesanüt içinde yaşayan bir halk veya millet olarak ayakta tutmak ve yükseltmek mümkün değildir.
Türkiye realitesinde dominant unsur Sünnî Müslümanlardır. Onları ezerek, sindirerek, ideolojik vesayet sisteminin tabuları ve yasakları altında korkutarak bu ülkede âdil, kalıcı, sağlıklı bir yapı kurmak mümkün değildir.
Türkiyenin ayakta kalması, yücelmesi, huzur içinde yaşaması için mutlaka âdil bir sistem kurulması gerekmektedir.
Mutlaka, insan haklarına saygılı ve bağlı bir sistem gerekmektedir.
İdeolojik vesayet sistemi halkımızı, atalarının mezar taşlarını, 1928'den önce yayınlanmış Türkçe romanları bile okuyamaz kara cahil hale getirmiştir. Bu ârıza mutlaka düzeltilecektir.
Tekrarda fayda vardır. Ben de bir kere daha tekrar ediyorum: Millî kimlik ve millî kültür üzerine kurulu bir rejim gelmelidir... Çoğunluğun hakları garanti altına alınmalıdır... Egemen azınlıkların diktatörlüklerine son verilmelidir... Ârızalar, kopukluklar, tarihî kazalar bitirilmeli; onların yerine devamlılık gelmelidir.
Örnek mi istiyorsunuz?.. Söyleyeyim: Japonya'daki gibi...
Vesayet ve resmî ideoloji demokrasisi istemiyoruz!
Alfabe, kılık kıyafet, lisan konularında kültür diktatörlüğü istemiyoruz!
Akla, mantığa, millî kimliğe aykırı olan ve Türkiyeye zarar veren yasaklar, tabular istemiyoruz.
Peki, Sünnî çoğunluğun bütün hakları ve hürriyetleri garanti altına alınacak da öteki unsurların durumu ne olacak?
Bu sorunun da cevabı var: Şiddete, teröre, bölücülüğe, yıkıcılığa, soyguna, talana alet edilmemek şartıyla azınlıklara, farklılıklara da elbette adalet, hürriyet sağlanacaktır. Lakin hiçbir azınlık, çoğunluktan daha hür olamayacaktır.
Azınlıklar olacaktır ama egemen azınlıklar olmayacaktır.
Evet baylar bayanlar, ideolojik bozuk sistemi ayakta tutmak için boşuna çırpınıyorsunuz.
"İkinci yazı"
Dolandırıcılar Şehri
Natıonal Geographic'te Dolandırıcılar Şehri başlığı ile İstanbul'da turistlerin nasıl kazıklandığına, aldatıldığına ve soyulduğuna dair yayın yapılmış. Polis seyirci kalıyor denmiş...
Birkaç hafta önce bir Cuma günü Sultanahmette bir lokantadaydım, biraz ötede konuşulanları işitebiliyordum. Bir vatandaş öfkeli ve üzüntülü şekilde "Böyle rezalet olmaz yahu, taksi Taksimden turisti burayla kadar 40 küsur liraya getirmiş, halbuki 20 liralık yoldur..." diye söyleniyordu.
Birkaç yıl oluyor, hayli ucuz yemek veren bir lokantanın sahibi ile sohbet ediyordum. Bizzat kendisi şöyle söylemişti: Tabiî bu fiyatlar buradaki esnaf, yerliler içindir, turistlerden daha fazla alıyoruz...
Müslüman Alman Muhammed beyin Malezyalı hanımı oğluyla birlikte turistik bir parkta oturuyormuş. Ayakkabı boyacısı gelmiş ikisinin ayakkabılarını boyamış, kırk lira istemiş. Zar zor yirmiye indirebilmişler.
Benim 500 dolara alabileceğim bir halıyı turiste, beş misline satanlar olduğunu da sık duyuyorum.
Bir ara Belediye Sultanahmet'in bazı yerlerine "Hanutçuluk yapanlar hakkında kanunî muamele yapılacaktır" diye yazılı büyük bez panolar astırmıştı.
Madalyonun arka tarafı da var tabiî... İstanbulda turistlerin çok ucuza kalabileceği temiz oteller, çok ucuza yemek yiyebileceği temiz lokantalar, çok ucuza mal alabileceği dükkanlar ve çarşılar var ama konumuz o değil. Konumuz şudur: "İstanbulda turistler dolandırılıyor mu? Bazı taksi şoförleri tarifeden çok yüksek ücretler alıyor mu?.. Polis vazifesini yapıyor mu?.."
Zaman zaman gazetelerde okuyoruz: İstanbulun bazı turistik mekanlarında jigololuk yapılıyormuş. Genç erkekler turist kadınlara yanaşıyor ve arkadaşlık yapmak bahanesiyle onları tırtıklıyorlarmış... Birkaç yıl önce, turiste benzeyen ve İngilizce konuşan sarışın bir hanım gazeteci bu konudaki macerasını büyük bir gazetede yazmıştı.
National Geographic, polisin turistlerin dolandırılmasına karşı bir şey yapmadığını iddia etmiş. İçişleri Bakanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünün, valiliğin bu konuda inceleme ve araştırma yapmasını bekleriz.
Ülkemizde şu anda bir ordu kadar, hattâ ordudan da kalabalık bir polis teşkilatı vardır. Polisimizin tamamını karalamak insafsızlık ve ahlaksızlık olur. Lakin vazifelerini yapmayan, suç işleyen kimseler cezalandırılmaz ve ayıklanmazsa kurum bütünüyle lekelenir, töhmet altında kalır.
Yıllardan beri medya arada bir yazar sızıldanır: Bazı taksiciler turistlerden fazla para alıyor... Bu kötülük ve adaletsizlik bir türlü düzelmez, sürer durur. Bazen otomobillerine bindiğim taksi şoförleri ile konuşuyorum, onlar da "Biz de çok üzgünüz ama ilgili ve sorumlu merciler vazifelerini yapmıyor" diyor.
Cumhurbaşkanımızın kendisine bağlı teftiş heyeti vardır. İstanbul'da bazı taksiciler turistleri nasıl soyuyor?.. Halı vs konusunda hanutçuluk yapılıyor mu?.. İstanbulda bir meydanlar mafyası var mıdır?.. Bunlara göz yumulmakta mıdır?.. Bu ve benzeri konular müfettişler tarafından araştırılıp raporlar hazırlanır ve gereken tedbirler alınırsa memleketimizin itibarı korunmuş olur.
Efendim bu anlattığınız konular hakkında elde ne gibi belgeler ve bilgiler vardır denilirse cevap hazırdır: En son National Geographic'in yayınladığı Dolandırıcılar Şehri İstanbul... Daha önce yerli ve yabancı medyada yayınlanmış yazılar. Ve daha neler neler...
Büyük Millet Meclisi de bu konuda bir araştırma yapsa ne iyi, ne faydalı, ne sağlıklı olur.