Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

İş hayatında Türkçe’nin kullanımı

İş hayatında Türkçe’nin kullanımı

Ne zamandan beri dikkatimi çeker ve üzerinde çokça dururum ama elden bir şey gelmeyince kabullenmemekle birlikte, çaresizliğin verdiği acıyı çekerim. Dilimiz konusunda “dilini seven her insan” kadar, ben de meselenin hassasiyeti üzerinde dururum.
Bir millet, dili ve değer yargılarıyla hayatiyetini sürdürür. Diline ve değer yargılarına sahip çıkmayan milletler, başka milletlerin dil ve değer yargılarının sömürgesi olmak mecburiyetinde kalır.
Ne yazık ki; Türkiye de bu yola doğru hızlı adımlarla ilerlemekte. Kendi dilini kullanmak, geliştirmek, zenginleştirmek yerine, Türkçe ifade ettiği meramını bir de İngilizce ya da hangi dili biliyorsa, onunla ikinci kez seslendirme hastalığı hızla yayılmakta.
Bir başka hastalığımız da Mahmutpaşa’da satılan giysileri veya Anadolu’nun herhangi bir yerinde imal edilen giyecek ve yiyecekleri, yabancı isimlerle sunmanın garabetiyle birlikte, sırf adı yabancı olduğu için; “Belki iyi bir markadır” diye aldanan ve aldatılan tüketicilerin düştüğü durum.
Gündem yoğunluğundan dolayı pek kimsenin dikkatini celp etmeyen bu mesele çok önemli bana göre. Gündemdeki her konuyu yakından takip eden ve gündem kargaşasında boğulmayan MüSİAD, bu önemli meseleyi masaya yatırmış ve “İş Hayatında Türkçe’nin Kullanımı ve MüSİAD’ın önerileri” konulu bir araştırma yayınlamış.
Millet olarak binlerce yıl süren tarihimiz boyunca, onlarca dilden yararlanmış ve kendimize özgü bir dil yapısı ve kelime hazinesi ortaya çıkarmışız. Bu kelime hazinesi mozaik özelliğiyle, çeşitli renklere sahip ve bütünüyle bize ait bir kompozisyondur.
Bu kompozisyon içerisinde yüzyıllardan beri halkımızın kullandığı veya Osmanlı’nın hakim olduğu bölgelerden dilimize yerleşen, kültürümüzle özdeşleşen, halkımızın benimsediği ve düne kadar “yerli” olan ama harf devrimiyle “yabancılaşan” öyle kelimelerimiz var ki; dil haritamızın her noktasında çeşitli şivelerle kullanılan bu dil zenginliğimizi yine öylesine kaybetmişiz ve kaybedilmesi için gayret etmişiz ki; unutmak bir yana, neredeyse adeta nefret batının dil ağında kaybolmuşuz.
MüSİAD’ın hazırladığı rapora göre; Türk Dil Kurumu’nun 2005 yılında yayımlanan resmî “Güncel Türkçe Sözlüğünde” 105 bin kelime olduğu ve bu kelimelerin % 14’ünün (yaklaşık 15 bin kelime) yabancı dillerden dilimize girdiği belirtilmektedir.
2008 yılına geldiğimizde ise dijital ortamda yer alan Türkçe Sözlükteki kelime sayısının 115 bine ulaştığı bildirilmiştir. Son 3 yılda dilimizdeki kelime sayısı 10 bin kadar bir artış göstermiştir. Bunun dışında bilim, kültür ve uygarlık alanındaki teknik terimler de dikkate alınırsa, Türkçe kelime-terim sayısı 275 bine ulaşmaktadır.
Sadece bilim ve sanat terimleri sayısının 165 bin civarında olduğu bildirilmektedir. Buna göre halkın hafızasında yaşayan kelimeler, bilimsel terimler, coğrafi isimler ve türetilen kelimeler hep birlikte düşünülürse, kelime sayısının 500 bini aşması işten bile gözükmemektedir.
Bunun için toptancı bir anlayışla; “yabancı kökenli kelime” takıntısından kurtularak; “halkımız tarafından benimsenmiş kelimeler” anlayışına geçmemiz gerekmektedir. Tekrar edelim, körü körüne yabancı kelimelere sahip çıkarak dilimizi mahvetmek ile yabancı kökenli olduğu halde halkımızın yüzyıllardır benimsediği ve kendi kültürümüzle barıştırdığı kelimeleri karıştırmayalım.
MüSİAD’ın araştırmasında “yabancı dillerden dilimize giren kelimelerin sayısı şöyle verilmiş: Bu rakamlar her ne kadar bir araştırmanın ürünü olsa ve MüSİAD’da bu kaynaklardan yararlanmış olsa da, aslında burada verilen rakamlar net doğru olmayabilir. Arapça: 6497, Rumca: 414, İspanyolca: 37, Japonca: 12, Fince: 2, Fransızca: 5330, Almanca: 100, Ermenice: 25, İbranice: 7, Farsça: 1365, Latince: 75, Bulgarca: 19, Portekizce: 3, Korece: 1, İtalyanca: 597, Yunanca: 43, Macarca: 19, Norveççe: 2, İngilizce: 541, Rusça: 43, Moğolca: 14.
Bu çerçevede Türk dünyasına baktığımızda ve şiveleri doğru anlayabildiğimizde Türkçe’nin ne kadar zengin bir dil olduğunu ama sahip çıkılmadığı için diğer dillerin arasında kaybolduğunu anlamak mümkündür.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi