İki Onbaşı Davası; Birisi Aklandı, Diğeri Tokatlandı
Yargının siyasallaşmasını kim ister...
Ama bazı davalara baktığımızda aklımıza kötü şeyler gelmiyor değil.
Görüşler farklı olabilir de hükümler esastan farklı olmamalı...
Zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Kuzey Irak dağlarında Mussogorskiyi damarlarımda hissederim şeklindeki açıklaması ile,
1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğanın Mehmetçiğin kanını Yemende niçin akıttık? Hala soruyoruz şeklindeki açıklamaları...
Bu açıklamalara karşı vakit Gazetesi 25 Ağustos 2003 tarihinde "Onbaşı bile olamayacakların General olduğu ülke" başlığıyla bir haber yayınlayınca at kaçtı torba düştü.
Türkiyedeki tüm generallere hakaret!
Hemen emir ve komuta zinciri.
312 general bir araya gelerek paşa paşa açtılar yüklü tazminat davasını.
Sen generale onbaşı nasıl dersin?..
Generale onbaşı elbette ki denmez, ama sen kalkar o rütbede iken, 400 yıl vatan toprağı olan Yemende niye kan döktüğünü bilmediğini söylersen, Osmanlı düşmanı olan Mussogorskiye methiyeler yazarsan, Vakit Gazetesi de cevabını verir. Aslında o yazı bir cevaptı, hakaret asla değildi...
Bu dava belki de tarihin en ilginç davası...
Bu yaşa geldim 312 kişinin aynı anda davacı olduğu bir olaya rastlamadım.
Ama çoğu darbeci olan generallerin sırf Vakit Gazetesini çökertmek pahasına emir ve komuta zinciri içerisinde bir araya gelerek ilki başardılar.
Olay aslında iki generali kapsıyordu, ama general sözcüğü ortalığa düşünce 28 Şubatçılık ruhu ile hepsi aynı anda ayaklanarak gazeteyi linç etme hesabına yargının kapısına dayandılar.
Yargı bağımsız değil mi?
Varsın dayansınlar...
Öyle olmadı işte...
6 Mayıs 2010 tarihinde Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, her bir davacı için 2 bin TL olmak üzere masraf hariç toplam 624 bin TL'lik tazminata hükmetti.
Rekor bir tazminat, generallere çuvallarla para...
Generale onbaşı diyene haddi bildirildi!
Sonuçta yargı kararı değil mi?
Biz de eyvallah aldık cebimize koyduk!
Geldik bu günlere...
Ne değişti demeyin, bakın neler değişti...
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Sultanbeyli ilçesi etkinliğinde yapmış olduğu konuşmada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel hakkında, "Genelkurmay Başkanı çıkmış 'Ana dilde eğitim olmaz' diyor. Sana kim sordu ki çıkmış cevap veriyorsun? Sen önce çık katliamların hesabını ver. Paşa hazretleri çıkmış bize emir yağdırıyor. Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın sözlerini sarf etti.
Ne var bu sözlerin içeriğinde?
Sen önce çık katliamların hesabını ver.
Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın.
Bu iki cümle, birisi katliam derken teröristleri kastediyor.
Yani katilsin, bizim nazarımızda onbaşısın diyor.
Olay henüz yargıda olduğundan daha fazla yorum yapamıyorum, ancak sonuç olarak Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi sayın Özelin tazminat isteğini ret etti...
Benim merakım, Ankaranın iki hukuk mahkemesi.
Birisi 17. Hukuk, diğeri de 20. Hukuk.
Aralarında sadece üç adım mesafe var.
Başka değişen bir şey yok.
Üstelik kanunlar da aynı, hakimler farklı.
Birisi iki generale onbaşı denildi diye 312 generale yüklü miktarda tazminat verirken, diğeri Genelkurmay Başkanına katil diyene, onbaşılığa tenzil-i rütbe yapana hak veriyor.
Fikir hürriyeti yok mu?
Dilin de kemiği yok!
İki er kişi generale onbaşı dediler..
Birisi aklandı, diğeri tokatlandı, hepsi bu kadar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.