Merve Kavakçı, Ecevit, Ergenekon
Birbirine zıt iki isim, bir de örgüt adı, nasıl olur da yan yana gelir. Yazı başlığı olunca gelir. Yoksa en azından Merve Kavakçı’nın diğer isim ve örgütle, elbet yan yana gelmesi mümkün değildir.
Rahmetli dedem derdi ki; “Oğul, bir kötünün bin kişiye zararı vardır, kötü kişilerden uzak dur, bir de sen, bini binbir yapma.” Hakikaten öyle, kötü kişinin binlerce insana zararı oluyor.
İstanbul’dan kaçan şanslı kişilerden olamadığım için, İstanbul’un sıcağını, sıkıntısını çekenlerdenim. Sıcak, insanı yoruyor, güneş batınca şöyle adam gibi soluk alınacak yerler aranıyor. İstanbul’da soluklanacak yer olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesislerini tercih ederim. Güleryüzlü personelinden tutun da, temizliğine kadar insanın insanca dinlenebileceği, yiyip içebileceği mekânlar.
Beykoz sosyal tesisleri ise bunların en güzellerindendir. Boğaz'ın neredeyse tam ortasında sayılır. Arkanızı Marmara’ya dönerseniz, Karadeniz’e doğru gözlerinizi ve beyninizi dinlendirebilir, çayınızı yudumlayabilirsiniz. Karadeniz’e sırtınızı dönerseniz Marmara’ya doğru akşamın keyfini çıkarabilirsiniz.
önceki akşam, tam da böyle dinlenmeye geçtiğim bir sırada, önümüzden bir grup hanım geçti. İçlerinden biri, Merve Kavakçı’ymış.
Haliyle Merve Kavakçı ismi geçince, bir anda beyinde çapalamalar meydana geldi ve Ecevit akla geldi. Ecevit’in o gün, halkın iradesinin tecelli ettiği yer olan TBMM’deki haşin ve Cellat görüntüsü, salkım saçak zihnimizde dolanıp durdu.
Ortada ne Marmara’nın, ne Karadeniz’in, ne de Boğaz’ın inciliği ve güzelliği kaldı. Başladık mı o günleri yâd etmeye ve bugünlere doğru gelmeye. Yanımdakilerden biri daha ilginç bir şey söyledi. “Yoksa” dedi. “Ecevit’in o gün elinde okuduğu metni Ergenekoncular yazdı da onlar mı emir verdi ve Ecevit büyük bir kükremeyle ‘Bu kadına haddini bildirin’ diye celallendi.”
Olur mu olur. Neden olmasın; çünkü aynı Ergenekoncular, Ecevit’e çekil baskısı da yapmamışlar mı? Bunu DSP Genel Başkanı olan Zeki adlı şahıs da geçenlerde söylemedi mi? Bir de marifetmiş gibi utanmadan itiraf etmezler mi, “O gün neredeydiniz peki?..”
Bunların demokratlığı, yiğitliği bu kadar işte. Ergenekon’a destek veren DSP’liler, aynı baskıyla karşılaştıkları ve liderlerini iktidardan düşürmek istedikleri için mi şimdi Ergenekoncuları kucaklayıp sırtlarına alıyorlar. Aynı zihniyetin ağabeyi durumunda olan CHP, bunun için mi avukatlığına soyunuyor.
Ecevit muhabbeti, haliyle bu kadarla kalmadı. CHP zihniyetini taşıyan Ecevit ne zaman işbaşına gelmişse; “ülkede kıtlık, yokluk, yoksulluk” arttığı gibi “bereketsizlik” de had safhaya ulaşmıştır. Bu söylediklerime itirazı olanlar, hemen Ecevit’in iktidara geldiği ve iş ortağı olarak görev aldığı yıllara açıp baksınlar lütfen.
Adam küresel ısınmadan daha berbat çıktı. Mesela MSP ile yaptığı ortaklıkta da hem ülkeyi, hem de ülkenin en temiz partisini 48’lerden 24’e indirmeyi başardı. Onun bereketsizliğini MSP yıllarca çekti. Hatta Refah Partisi’ne kadar bulaştı. Halkın kendi iradesiyle seçtiği ve TBMM’ye gönderdiği Kavakçı’yı yine halkın iradesinin tecelli etiği yerde, bütün dünyanın gözü önünde, milletin, devletin ve TBMM’nin haysiyetini düşürdü.
Peki, ne oldu şimdi? öldü gitti işte. Kaç kişi arkasından “Fatiha” okuyor?.. Gerçi Fatiha meselesine inanıp inanmadığını bilemem, böyle bir şeye ihtiyacı yoksa, benim dediğimin de bir anlamı olmaz zaten. Ama yine de ateistler hariç, herkes Fatiha okumanın gerekliliğine inanır.
Merve Kavakçı ve dostlarının mevzuları neydi bilemem, bizim masaya uzaktılar ama bizim mevzuumuz Ecevit’in ülkeye yaptığı kötülükler üzerineydi.
Olan, bizim çay ve dinlenme keyfimize oldu.
Geceyi mahvettiğimizi, ancak kalkarken anlayabildik. Görüldüğü gibi bir kötünün kötülüğü, ölünce de bitmiyor. Allah iyi insanlardan bizi ayırmasın. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.