Mustafa Sungurun Ardından 1
Dün(*) hakkın rahmetine kavuşan Bediüzzaman'ın talebelerinden ve 'nur kahramanı' olarak tanınan Mustafa Sungur, bugün son yolculuğuna uğurlandı.(02 12 2002)
Cenaze namazına Başbakan recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Bediüzzaman'ın talebelerinden Mehmet Fırıncı, Hüsnü Bayram, Abdülkadir Badıllı ve Abdullah Yeğin gibi çok sayıda isim katıldı. Cenaze namazı öncesi Sungur'un talebeleri ve sevenleri Fatih Camii avlusunu tıklım tıklım doldurdu. Yer bulamayanlar cenaze namazını caminin merdivenlerinde kıldı. Cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez kıldırdı.
Cenaze namazının ardından besmele çekerek konuşmaya başlayan Başbakan Erdoğan, "Aziz ve değerli kardeşlerim, öncelikle şu anda ebediyete uğurladığımız Mustafa Sungur ağabeyimize haklarınızı helal ettiniz. Hakkımız helal osun. Ömürleri boyunca bu gök kubbede hoş bir seda bırakma uğruna onlar büyük mücadeleler verdiler. Eza, cefa çektiler. Bu cefalar inanıyorum ki onların yanında götürdükleridir. Gösterdiğiniz bu ilgi sebebiyle Allah sizden razı olsun diyorum." dedi.
Evet, bir zamanlar bu adamlar ve üstatları nurcular adıyla takip ediliyor ve haksız yere işkenceler altında zindanlarda yatırılıyordu. Memleket için dinsiz imansızlardan, ihtilalci komünistlerden, eşkıya, anarşist ve teröristlerden daha tehlikeli görülüp takip altında tutuluyordu. Haksız yere yapılan acı sürgünler yetmiyor, yıllarca suçsuz sudursuz zindanlarda çürütülüyordu. Bahar aylarında bile soba yaktırıp kapı ve pencereleri açtıran Bediuzzaman Said Nursî (ks), kışın sobasız taş hücrelerde yataksız yatırılıyordu. Ölmeyince zehirler veriliyordu ama öldürmeyen Allah öldürmüyordu. Zira o manen görevliydi. Vazifsini tamamlayacaktı.
Neydi o manevi vazife ve nasıl verilmişti?
O tatlı hatırayı anlatmalıyım. Bu olayı bendeniz ikinci ağızdan dinlemiş üçüncü kişiyim elhamdü lillah. Ama basında geçeni vermek, yazıda daha objektif olacağından, işte size bir iktibas:
Altınoluk dergisi Şubat-2003te 204. sayısında Sami Efendinin Kaddesallahu sırrahul aziz talebelerinden Osman Şevket Yardımedici Hocaefendi ile yapılmış bir röportaj yayınladı. Osman Şevket hocamız, Sami Efendi hazretlerinin Kaddesallahu sırrahul aziz 1953de Şamda muhacir olarak kaldıkları zamanları anlatıyor. Konumuzla alakalı bir bölümü aktarıyoruz:
Bediüzzaman hocaefendinin eski talebelerinden Abdülmecid Efendi vardı Şamda. Eski Kürt âlimlerinden. Her zaman da Şama inmiyor. Ben bunu anlattım. Ziyaretine gidelim dediler. Haber verdik. Gitmek için otobüs durağına gittik. Otobüs beklerken bana bir dakika bekle dedi. Nereye gidiyor diye baktım. Vitrinine dizi dizi peksimet dizmiş bir ekmek bayiine girdi. Peksimet alarak geri döndü. Bunlara, büyük insanlara hürmet etmek lazım dedi.
Otobüse bindik, oraya vardık. Abdülmecid Efendi ile sohbete başladılar. Abdülmecid Efendi, Bediüzzamandan okuduğu derslerden anlatıyor. Üstadımız da Bediüzzamanın sık sık Esad Erbili Efendi hazretlerini ziyarete gelmesini anlatıyor.
Sami efendimiz: Bendeniz Kelami dergâhında hizmet ederken Bediüzzaman hazretleri başında poşusu, belinde silahıyla, efevari bir kıyafetle ziyarete gelirdi. Bediüzzaman hazretleri o zaman gençti. Esad efendimize sorular sorardı. Cevabını alınca Allahü ekber der, hemen ayağa kalkardı. Esad Efendiden Kadiri dersi aldı.
Bir defasında Bediüzzzaman gittikten sonra, Esad Efendi Bu genç, gençlere hizmetle görevli. İstikbalde gençlere iman davasında çok büyük hizmetler yapacak. Ama hâlâ kendisi bunu bilmiyor, kendisine söylenmedi dedi.
Evet, bir maneviyat aleminde bir meclis toplanıyor ve verilen vazifeler taksim ediliyor. Bediuzzaman Said Nursî (ks) Hazretleri o mecliste yok. Ona da gençliğin imanına hizmet görevi veriliyor ama henüz haberi yok!
Allahu Ekber!
Tasavvuf ve tarikatları, keramet ve mucizeleri inkar eden kalbi ve ufku dar, irfanî eğitim ve terbiyeye muhtaç kardeşlerimiz varsın inanmasınlar, varsın Allah kainatı idarede bunlara mı muhtaç? desinler, varsın anlamadıkları her meselede bayağılığa kaçarak hemen ağız alışkanlığı ile düşünmeden bu şirktir deyiversinler, ama gaybe iman en büyük özelliğimiz olan bizler i bu meclis zevkten bayıltıyor çok şükür. Keşke o kardeşlerimiz de peşin hükmü bırakarak bu meseleyi ciddi bir araştırsalar. Ya da inanan inansın deyip geçseler de lisanlarından müminleri selamette kılsalar.
Her ne ise, biz kıssaya devam edeceğiz inşallah.
--------------------------------------------------
(*) Bu yazı 02 12 2002 de yazıldı ama seri halinde giden gündem konumuz bitmediğinden bu güne kaldı. Güncellik gitse de dersler ve ibretler devam ettiği için yazıyı iki hafta sonra yayınlamakta bir mahzur görmedik. Ruhu şâd olsun!