Valide sultanlara iftira atanlara duyurulur (4)
Âdile SultanÂdile Sultan 1825 yılında, İstanbulda, Sultan 2. Mahmut ile eşlerinden Zernigar Sultanın kızı olarak doğdu.
Sultan Abdülmecitle Sultan Abdülazizin ablasıdır
Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa ile evlendi. Mehmet Ali Paşa daha sonra sadrazam olacak, ama çiftin mutlu evliliği ciddi kayıplarla yüzleşecektir.
Öncelikle üç çocuklarını kaybettiler, daha sonra Mehmet Ali Paşa öldü
Adile Sultan son olarak da gencecik kızı Hayriye Sultanı kaybetti.
Ölümlerle sarsılan Adile Sultan yoğun bir kedere gömüldü ve ancak Nakşibendi tarikatına girerek hayatını dengeledi.
Kendini tamamiyle hayır işlerine verdi.
Silivrikapıda hâlâ duran Bâlâ adlı tekkeyi baştan başa tamir ettirmiş, bir imaret yeri açtırmıştır.
Perşembepazarındaki Arap Camiini yeniden inşa ettirip, yanına şadırvan ve mektep yaptırmıştır...
Medinede yaptırdığı sebilhânenin giderlerini karşılamak üzere; arsa, fırın, sebil, kahvehane, dükkan, mağaza, değirmen, dokuz kagir menzil, bir hurma bahçesi ve on dört oda ile araziler vakfetti.
Ayrıca, Eyüp, Galata, Dudullu ve civarında çok sayıda müstakil bina, ev, mağaza ve arazi gibi taşınmaz malını da hayır işler için bağışladı.
Nakit olarak verdiği paraların İstanbulun yoksullarına dağıtılması ise çok olağan vakalardandır.
Adile Sultanın önemli bir vasfı da Osmanlı hanedanından divan tertip etmiş tek kadın şair olmasıdır. Aşağıdaki hasret şiiri ona aittir.
Ya Resulallah!
Yüzün Mirat-ı Zat-ı Kibriyadır ya Resulallah,
Vücudun mazhar-ı nur-ı Hudadır ya Resulallah,
Kabul eyle anı aşkından azad eyleme bir an,
Kapunda Adile kemter gedadır ya Resulallah.
Var iken destgirim sen gibi bir şah-ı zi-şanım,
Kime arz eyleyim, eyle meded hal-i perişanım,
Sözün makbul-i dergah-ı Hudadır ulu Sultanım,
Kapunda Âdile kemter, gedadır ya Resulallah.
Sana ümmetliğim iki cihanda emr-i cazimdir,
Bilirsin halimi arz u beyan etmek ne lazımdır,
Nazar kıl lutf ile senden diğer kim çaresazımdır,
Kapunda Adile kemter gedadır ya Resulallah.
Malını-mülkünü satıp fukaraya dağıttı:
Sarayın halkından ve kalabalığından çok dışarıdaki fukarayı yedirmek ve giydirmek için bir hayli para harcayan Adile Sultan, fukarayı kendisinden fazla düşünür, Benim kimsem kalmadı; ölümümden sonra mallarım hazineye gidip çürüyeceğine satılsın, açıklarımız kapatılsın, düzenimiz bozulmasın, fukaramız mahzun olmasın. Fazla gümüş takımlar, mücevherli sahanlar ve antika takımların getireceği para epeyce eder, bunlar satılsın diye vasiyet etti.
Bu servet milletin sayesindedir. Allahü teâlâ, fukarasına elimizden geldiği kadar bakmamızı emrediyor, tereddüde mahal yoktur derdi.
Elinde ne varsa satıp fukaraya bağışladı.
Senelerce saraydan çıkmayan Âdile Sultan, seksenine yaklaştığı sırada yataktan kalkacak mecali yoktu, devamlı yatağında oturmayı yeğler, yemeğini bile oracıkta yerdi
Ancak namaz vakitleri yerinden kalkar, onca takatsızlığıyla ayakta namaz kılmaya çalışırdı.
Çok sevdiği eşi ve yitirdiği evlatlarının acısıyla yaşayan Âdile Sultan, nihayet Bağlarbaşındaki Validebağ Sarayında 1898de vefat etti.
İstanbul Eyüpte, Bostan İskelesi yakınındaki kocasının türbesine defnedildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.