Bir yaşam ırmağı
Kadın beş yıl önce kendisini terk edip ikinci bir evlilik yapan eşi için yas tutuyor. "Ben onsuz nasıl yaşarım, artık bana gülmek haram, yaşıyor sayılmam, bittim..." diyor. Bizim kadınlarımız sevdimi tam sever ve ihaneti hiçbir şekilde kabul edemezler. Ama gelin görün ki, vefakarlık ve sadakat büyüklerimizin hatıraları arasında kaybolup gitti. Artık insanlarımızın gözü ve gönlü doymuyor, ihanetlerin ardı kesilmiyor ve her geçen gün bir yuva yıkılıp gidiyor. Geride kalan kişi ise yasını tutmaya devam ediyor. Elbette ihanet hiçbir şekilde tasvip edilecek bir davranış değildir ve her insan için yıkıcı bir etkiye sahiptir. Ancak, böyle bir imtihanla sınanmışsak da, kanatlarımızı açarak düştüğümüz yerden kalkabiliriz... Fakat bu, bazı insanlarımız için pek kolay olmuyor. Çünkü bizler çocuklarımızı aşırı korumacı ve bağımlı yetiştiriyoruz. Bağımlı kişi, mutluluk, huzur, güven sevgi, başarı ve kendisini hayata bağlayacak bütün değerleri eşine yükler ve onsuz asla yaşayamayacağını düşünür... Eğer o kendisini değerli görürse değerli olduğuna inanır, severse sevilmeye layık olduğunu düşünür, takdir ederse takdir edilmeye değer olduğunu kabul eder. Peki ya etmezse? İşte o zaman, büyük bir düş kırıklığı ile düşer ve kolay kolay da kalkamaz. Aradan aylar yıllar geçer ama o gözlerini yollara dikmiş ve kendisini terk eden eşini beklemektedir. O değer vermediği için kendini değersiz hisseder, o sevmediği için sevmez, o takdir etmediği için takdir etmez. Ben sevilmeye değer biri değilim diye düşünmeye başlar. Böyle durumlarda ihanete uğrayan kişiyi toparlamak pek kolay olmaz.
Elbette ihanet yıkıcı bir davranıştır ve isabet ettiği kişiye büyük acı verir. Ancak bu hayatın içinde acıya sebep olabilecek pek çok şey vardır ve böyle durumlarda sabrı kuşanıp, hayata tutunabiliriz. Bunun için, çocuklarımızı büyütürken, bir yaşam ırmağımızın olduğunu ve bu ırmağa farklı yerlerden su arklarının döküldüğünü öğretmeliyiz. Yani, iş, sosyal hayat, arkadaş ilişkileri, hayır hasenat yapmak, hobiler, iman etmek, ibadet, komşuluk ilişkileri, eş, aile ve akrabalar... gibi bizi hayata bağlayan ve mutluluk veren sosyal bağlarımız vardır ki, eşimizle ilişkilerimiz, bu su arklarından sadece biridir. Bu kurduğunda biz diğerlerinden beslenir ve hayatla bağımızı koparmayız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.