Dün asker postalı yalayanlar, bugün demokrat geçiniyor!
Bugün ortalık demokrattan geçilmiyor... O kadar demokrat, o kadar özgürlükçü var ki; insan, sormadan edemiyor: Dün nerelerdeydiniz?
AK Parti 10 yıldır iktidarda ya, demokrasi ve özgürlükler konusunda hayli mesafe katedildi ya; herkes demokrat ve özgürlükçü kesildi başımıza... Oysa aynı şahıslar, 10 yıl önce hazırolda duruyor, askere selâm çakıyor, generallerin önünde düğme ilikliyor ve onlardan yazı siparişi alıyorlardı!..
Diyorlardı ki; Bugün ne yazmamı, hangi irticacıyı hedef almamı emredersiniz komutanım?
BEDEL ÖDEDİK!
Onlar, kâh hazırolda beklerken, kâh postal yalamaktan dilleri kararmışken, Akit; hem askerî vesayetle mücadele ediyordu, hem de haksızlık ve yolsuzluklarla!..
Tabiî, bunun bedelini de ödüyordu... Hepinizin bildiği gibi; kaleşnikoflu saldırılara uğradık, bir terör hücresi basılır gibi polis baskınlarına maruz kaldık, gözaltılar yaşadık, en önemlisi de bizi susturmak isteyen generallerin dâvâ bombardımanı ile karşı karşıya kaldık... Evlerimiz haczedildi, evlerimizdeki eşyalara el konuldu...
O kadar çok dâvâ açtılar, o kadar tazminat istediler ki, değil Akit, hiçbir gazete bunun altından kalkamazdı.
Bırakın gerisini, sadece 312 general tarafından açılan ve 1 trilyon 800 milyar lira istenen dâvâ bile, dünya hukuk tarihine geçecek bir dâvâdır...
Açık söylemek gerekirse;
312 generalin birleşip, bir gazeteye dâvâ açtığı, bırakın Türkiyeyi, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmüş şey değildir.
Evet, böyle bir dâvânın dünyada ne eşi vardır, ne de benzeri!..
Hani, bugünün demokratları, bugünün özgürlükçüleri bir mücadele verdiklerini söylüyorlar ya, alın size mücadele!..
Ortalık toz pembe iken, yollarda taş ve diken yokken, herkes mücadele verir... Önemli olan zor zamanda mücadele vermektir ki, Akit bunu yaptı.
Akit, zor zamanda mücadele verdi, zor zamanda haykırdı!..
Herkes susarken, Akit; zulüm ve haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmadı.
İşte bu yüzden de;
Başına gelmedik kalmadı.
ASKER-YARGI İŞBİRLİĞİ!
Yeni yeni öğreniyoruz ki;
Akite yönelik dâvâ bombardımanının altında generallerin imzası varmış!..
21 Aralık Cuma günü manşetten verdiğimiz, Akite dâvâ açtım, arzolunur başlıklı haberde de okuduğunuz gibi; 28 Şubat Sürecinde darbecilerin ipliğini pazara çıkaran Akit hakkında verilen Dâvâ açın!.. Sonuç hakkında bizi de bilgilendirin! talimatları, brifingli yargı tarafından anında ve harfiyen uygulanmış...
Bunu biz söylemiyoruz...
Bunu raporlar söylüyor.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonunca hazırlanan rapor, 28 Şubat sürecinde onlarca talimat ile Akitin susturulmak istendiğini ortaya koyuyor... Çoğunluğu dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir tarafından verilen talimatlar, brifingli yargı mensuplarınca anında yerine getirilmiş.
Akitin, cuntacıların pisliklerini deşifre etmesinden rahatsız olan Çevik Bir, Akite dava açılmasını ve sonucundan kendilerinin bilgilendirilmesini rica etmiş. Dönemin Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Y.A. da Akite dava açtım. Fezlekenin bir suretini gönderiyorum. Arz olunur diye Çevik Bire bilgi vermiş...
Dahası da var...
Komisyona ulaşan belgeler, 28 Şubat döneminin simge isimlerinden Çevik Bir ve Jandarma Genel Komutanı Org. Fikret Boztepenin gazetemize dava açılması için yargıya talimat üstüne talimat verdiğini gösteriyor... Başta yazarlarımız Yaşar Kaplan, Abdurrahman Dilipak ve ben olmak üzere bütün yazarlarımıza dava açılması istenmiş...
Ne ilginç değil mi;
O süreçte, bizler mahkemeler eliyle linç edilmek istenirken, bugün demokrasi havarisi kesilenler o günlerde televizyonlarının karşısına geçmiş, fındık-fıstık yiyerek tankların Sincandaki yürüyüşünü seyrediyordu!..
İLKER BAŞBUĞUN ANDICI
Akiti boğmak ve susturmak için dâvâ bombardımanına tabi tutmak yetmemiş olmalı ki; daha sonraki süreçte, kara propaganda taktikleri uygulanmış ve Akit, itibarsızlaştırılmak istenmiş!.. Hem de, kim tarafından biliyor musunuz?.. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ tarafından!..
Bugün, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan İlker Başbuğ; görev yaptığı dönemde Vakit gazetesi ile mücadele edilmesi için andıç hazırlatmış, iyi mi?..
22 Aralık tarihli, Başbuğdan Vakite andıç başlıklı haberimizde de okuduğunuz gibi;
AK Parti Hükümeti hakkında kara propaganda yapmak amacıyla Genelkurmay Karargâhında internet siteleri kurduran İlker Başbuğ, aynı dönemde Vakit ile mücadele etmek için de özel çalışmalar yürütmüş.
Ergenekonun tutuklu sanığı emekli Albay Fuat Selvi ve Balyoz davasında 18 yıl hapse mahkûm edilen emekli Tümgeneral İhsan Balabanlı, Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığında görevli oldukları dönemde, Başbuğun talimatı ile hazırladıkları bilgi notunu, bugün Ergenekondan tutuklu olan dönemin YAŞ üyesi Org. Nusret Taşdelere sunmuş... Bilgi notunda Vakitin nasıl etkisizleştirileceğine dair talimat ve bilgilere yer veriliyor.
VAKİTE BU İLGİ NİYE?
Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan 1523 Numaralı Bilgi Notunda; şu ifadelere yer veriliyor:
1- Bu bilgi notu, TSK aleyhinde yayın yapan ve AKP Yönetimi tarafından desteklenen Vakit gazetesine yönelik olarak alınabilecek bilgi destek tedbirlerini incelemek amacıyla hazırlanmıştır.
2- Cumhurbaşkanı ve Başbakan nezdinde itibarlı bir yere sahip bulunan Vakit gazetesi TSK karşıtı ilkel ve tahrik edici tarzdaki propagandalarını devam ettirmektedir. (EK-A)
3- Anılan yayın organı Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere AKP yönetimince açık ve örtülü olarak desteklenmektedir.
a. Cumhurbaşkanı Gül; anılan yayın organı hakkında Vakit en beğenerek okuduğum gazetelerden birisidir açıklamasını yapmıştı.
b. Başbakanın yaptığı gezilere özel olarak davet edilen gazeteciler arasında Vakit gazetesinden de temsilciler de mutlaka bulunmaktadır.
4- Vakit gazetesi, AKP yönetiminin bilinçaltında yaşattığı ve gerçekleştirmeye cesaret edemediği hususları saklamadan dışa vuran bir araç konumundadır.
AKP yönetiminin bu gazeteye destek vermeye devam etmesinin; AKPnin TSKyı yıpratma çalışmalarını sürdürdüğünü, son dönemlerde kamuoyuna yansıtmaya çalıştığı TSKyla uyum içerisinde hareket etmek gibi bir amacının olmadığını açık olarak göstermektedir.
5- Vakit gazetesinin araç olarak kullanılmasına ilişkin olarak;
a- Herhangi bir tepki gösterilmeme yaklaşımı devam ettirilebilir. Bu suretle, anılan yayın organının yaptığı ilkel propagandaların dikkate alınmadığı, ciddiye alınmayacak kadar etkisiz oldukları mesajları karşı tarafa verilebilir.
Bu kapsamda, anılan yayın organının ve yaptığı propagandaların daha fazla yayılmasına neden olunmaması için TSKnın rahatsız olduğunu gösteren açıklamaların yapılmaması ve karşı tarafa emare verilmemesi uygun olacaktır.
b. Gnkur.Bşk.ının Cumhurbaşkanı ile yaptığı olağan görüşmede; anılan yayın organının Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından desteklenmesinin devlet sorumluluğu ve ciddiyetiyle bağdaşmadığı, bu yaklaşımların kişisel ve kurumsal olarak rahatsızlık yarattığının belirtilmesinin uygun olabileceği değerlendirilmektedir.
Arz ederim.
Bu andıçlama da gösteriyor ki, İlker Başbuğun talimat verdiği subaylar, Vakit üzerinde hayli çalışmışlar... Yalnız, bir nokta var ki, oradaki paranoyaya katılmamız mümkün değil...
Bu gazete; yayın hayatına atıldığı günden bu yana; Türk Silahlı Kuvvetlerini hiçbir zaman kurumsal olarak hedef almadı... Evet; TSK içindeki cuntacıları, halk düşmanlarını, yolsuzluk yapanları, demokrasi ve hukuk karşıtlarını her defasında deşifre ettik ama TSKyı, hiçbir zaman hedef almadık...
İlker Başbuğ ve yoldaşları, eğer uyarılarımıza kulak verip tedbir alsaydı, herhalde bugün cezaevinde olmazlardı...
MADIMAK-BAŞBAĞLAR-ULUDERE
Bütün bunları yazdık ki;
Akitin, sadece bugün değil, dün de nasıl bir mücadele verdiği, hangi baskı ve dayatmalara maruz kaldığı, ama yine de; Başı dik, alnı açık yoluna devam ettiği iyice anlaşılsın!..
Kim, ne derse desin;
Bu gazete, insan hak ve özgürlüklerinin, adaletin, hukukun mücadelesini veriyor, vermeye devam ediyor.
Gördünüz işte;
Sivastaki Madımak faciasını aydınlatmak için ne kadar uğraş vermişsek, Başbağlar katliamını aydınlatmak için de o kadar çaba sarfediyoruz...
Muhabirimiz Murat Alan, hazırladığı Başbağlar dosyasını, geçen hafta tam 6 gün boyunca dikkatlerinize sundu... Evet, siz değerli okurlarımızın ve kamuoyunun dikkatini Başbağlara çekmek istedi.
Zira, yazarımız Ali İhsan Karahasanoğlunun dünkü yazısında dikkat çektiği gibi; ortada bir çifte standart var, bir propaganda taarruzu ile halkı yönlendirme var...
Ali İhsan Karahasanoğlu, internet üzerinde bir araştırma yapınca görmüş ki;
Uludere katliamı ile ilgili haberler 849 bin ayrı kaynakta yer almış!..
Başbağlar katliamına yer veren yazıların sayısı ise, sadece 88 bin 800, iyi mi?..
Madımak faciası ile ilgili haberlerin sayısı neymiş biliyor musunuz?..
1 milyon 280 bin!
Görüyorsunuz ya;
Madımakla 1 milyon 280 bin kişi, Uludere ile 849 bin kişi ilgileniyor da, Başbağlar ile sadece 88 bin kişi ilgileniyor!..
Bu, ne demektir?..
Madımak ve Uludere için ortalığı ayağa kaldıranlar, Başbağlar için kıllarını kıpırdatmıyorlar!..
Eee, hani insan hakları?..
Hani özgürlük?..
Hani demokrasi, hani adalet?..
Bu bir çifte standart, bu bir ikiyüzlülük değil midir?..
İşte biz, bu çifte standarta, işte bu ikiyüzlülüğe inat; bütün vahşetler, bütün facialar ve bütün katliamlarla ilgilendiğimiz gibi, Başbağlar katliamını unutturmamak için de yıllardır çaba sarfediyoruz.
Öyle umuyoruz ki;
Gerek DDKnın araştırmaları, gerek kurulacak bir komisyonun çalışmaları sonucunda, Başbağların katilleri ile onlara yardım ve yataklık eden siyasiler bulunacak ve hak ettikleri cezalara çarptırılacaklardır.
6 günlük dosyasından dolayı Murat Alanı bir defa daha tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Selâm ve saygılarımızla...