İsyan hakkı
Düşünce yapıları itaat kültürü ile biçimlendirilen ve itaati bilinçli değil körükörüne itaat şeklinde olan insanlar, isyan terimine mesafeli dururlar. İsyan etmek onlara korkutucu gelir. Halbuki özgürlük için, hür düşünce için, temel hak ve özgürlüklerin kullanımı için itaatten önce isyan lazımdır; itaat İsyan Bilinci üzerine bina edilmelidir.
Nitekim müslümanın imanı isyanla başlar. Önce Lâilahe diyerek bütün ilahlara isyan edersin; ardında itaat edilecek tek ilah olarak Allahı tasdik ve ikrar edersin. Yani Allaha itaat, başka her şeye/ilaha red ve isyandan sonra, o red isyan bilincinin üzerine bina edilir.
Müslümanın Allaha imanı ve itaati isyanla başlar da hayatı körükörüne itaat üzere mi biçimlenir? Hayır! İmanda olduğu gibi, müslümanın hayatı isyan bilinci üzerine biçimlenir. Çünkü, eğer itaat Allaha ise, eğer itaat İslamın hükümleri çerçevesinde ve Allahın hudutları dahilinde ise, başka her şeye isyan etmek gerekecektir; çünkü İslamın hükümlerine itaat etmiş olmak için öncelikle başka hükümlere isyan etmiş olmak lazımdır. Allahın hudutlarında kalmak için başka hudutları çiğnemek gerekecektir.
Mesela İslama göre, Allaha isyan hususunda mahlûka itaat yoktur. Yani kişiler ve sosyal kümeler, eğer mahlûka, âmire, lidere, rejime, sisteme, devlete... itaat Allahın hudutlarını aşıyor, İslamın hükümlerinden taşıyorsa, o zaman itaatle değil, isyanla mükelleftirler.
Bu bakımdan isyan kültürü/bilinci, en az itaat kültürü/bilinci kadar önemlidir. İnsan kime ve nasıl itaat edeceğini de, kime ve nasıl isyan edeceğini de bilecek. İtaatin sadece Allaha ve Allahın hudutları dahilinde Allaha itaat edenlere olacağını öncelikleri arasına alacak. Gayrisine isyan edeceğinin farkında olacak. Bu kapsamda bilecek ki; şirke, puta, tağuta, zulme, heva ve hevese, beşeri sistemlere ve rejimlere, Allaha iman ve itaat etmeyenlere, İslami olmayana itaat değil, isyan asıldır.
İsyan Hakkı önemli ve öncelikli bir haktır. İnsanlar bu haklarını kullanabildikleri ölçüde özgür olurlar, hür yaşarlar. Oysa beşeri sistemlerin isyanı suç saydıkları da bir gerçek. Onlar için aslolan itaattir. Sormadan, sorgulamadan, ölçüp biçmeden, tartıp hesap etmeden, mahiyetini ve niteliklerini görmeden, ilahi hudutları gözetmeden... önce boyun eğip körükörüne itaat isterler, ardından kendileri lütfederlerse bazı hakları verirler. Verdiklerinin ölçüsünü ve niteliklerini kendileri tayin ederler. İstedikleri zaman geri alma hakları da, niteliklerini değiştirme yetkileri de mahfuzdur. Bu sosyal, siyasal, hukuki, iktisadi hayat için böyle olduğu kadar, iman ve amel konularında da böyledir.
İşte, iman eden kişinin, öncelikle en tabiî hakkı olan İsyan Hakkına sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Beşeri hukukun tanımlamadığı, yer vermediği böyle bir hakkın artık anayasalarda yer alması gerektiği kanaatindeyim. Bu kapsamda Bülent Arınçın ben de olsam dağa çıkardım sözlerinin, farklı yorumlara sapmadan ve mahiyeti tashih edilerek yeni bir hak ihdası için referans kabul edilmesini, İsyan Hakkının hazırlanan yeni anayasanın en önemli ilkeleri arasında yer almasını öneriyorum.
Ülkemizin isyan-itaat tipolojisinin doğru tahlil edilmesi ve ideale ulaşılması gerektiğini düşünüyorum.
Bülent Arınçın sözleri şöyleydi: BDP'li kadın Milletvekiline çok kızgındım, ancak onun bir zamanlar Diyarbakır Cezaevinde yatarken henüz 17 yaşında olduğunu ve insanlık dışı işkenceye maruz kaldığını öğrenince ona karşı kızgınlığım gitti. Bu durumda olsaydım ben de dağa çıkardım."
Bir açıdan bakıldığında Arınçın sözleri PKK terörüne meşruiyet kazandırma anlamı taşıyor. Zaten bu sözleri değerlendiren BDPlilerin yorumları da bu yönde oldu. Fakat doğru olan, Güneydoğuda zulme uğrayanın sadece PKKlılar olmadığı. Bölgenin inanan insanlarının, örneğin Hizbullah üyelerinin aynı zulümden pay almadığını söyleyebilir miyiz? Ülkenin tamamında da inanan insanın gördüğü zulüm ve işkenceye hepiniz şahit değil miyiz?
Ancak Arınçın sözlerini yabana atmamak, ülkemizde hiç görülmeyen İsyan Hakkının hukuki zemin bulması için vesile edinmek lazımdır kanaatindeyim. Zira sorun, aslında ülkemizde uygulanan rejim ve sistemdir. Hakları gasbettiği halde itaati kutsallaştıran rejim, isyanı da suç sayarak sorunları içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Çözüm için yeni anayasada yeni bir hakka, İsyan Hakkına yer verilmelidir.
Zulme uğrayan, işkence gören, hakları gasbedilen kişilerin bizzat kendilerinin, gerektiğinde devlete bile isyan edebilme hakkı anayasal güvence altına alınmalı; gereklilik sınırlarında kalmak suretiyle bu kişinin yapacağı fiiller suç kapsamından çıkarılmalıdır. Çünkü itaat, maruftadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.