Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Başbakan’ın 2071 hedefi karşısında muhalefetin hedefsizliği

Başbakan’ın 2071 hedefi karşısında muhalefetin hedefsizliği

Her insan ancak hedefi kadar vardır, sevgili dostlarım… Beğenirsiniz beğenmezsiniz, ama Sayın Başbakan’ın en azından uzak ve yakın hedefleri olduğunu inkâr edemezsiniz…

Yakın hedef:

2023 (Cumhuriyetin yüzüncü yılı)…

Uzak hedef ise, 2071 (Malazgirt Zaferi’nin bininci yılı)…

Uzak hedefin ana teması belli, çünkü onu da açıklıyor, diyor ki: “Osmanlı’daki dereceye ulaşmak”…

Yani, AB’sine girse de girmese de Avrupa karşısındaki aşağılık duygusunu yenmiş, özgüveni yerine gelmiş, ekonomisini rayına oturtmuş, kişi başına milli geliri 20 bin liranın üzerine çıkarmış zengin, saygın, teknik, barışçıl, müreffeh bir Türkiye…

Sayın Başbakan, beğenseniz de beğenmeseniz de, çelmeleseniz de, takdir etseniz de bu hedefine yürüyor…

Gerçek şu ki, hedef sahibi bir insan, hedefsiz milyonlarca insandan daha değerlidir!

Başbakan belli ki, kendine bir “hedef” belirlemiş ve yüreğini hedefine kilitlemiş. Beyni ve ruhu hedefine ayarlı; ne istediğini çok iyi biliyor…

Rap Waldo Emerson, “Ne istediğini bilmeyen insan, belirsiz düşüncelerle ve boş isteklerle ömrünü geçirir” diyor.

Tarihçi Thomas Caryle ise amaçsız insanı “dümensiz gemi”ye benzetiyor…

Malum: Dümensiz gemi, açık denizde dönüp durur, ama bir türlü hedefine varamaz.

Bediüzzaman da, “Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” diyor.

Yani hedefsiz insan, adeta kendi benliğinin kölesi ve aracı haline dönüşür. Her şeyi kendine hizmet eden bir vasıta olarak düşünür. Bu da insanı egoist, bencil ve zevkperest (hedonist) yapar.”

İki tarihsel örneğe de bakalım: Yıl 1071... Anadolu’yu “ebedi vatan” yapacak harekât başlamış, 350 bin kişilik Bizans ordusu, Selçuklu üstüne yürümüştür.

Sultan Alpaslan’a durumu haber veriyorlar: “350 bin kişilik bir Bizans ordusu üzerimize geliyor, Sultanım.”

Şu cevaba bakın: “Biz de 53 bin kişilik ordumuzla üzerlerine gidiyoruz!”

Ne bir korku, ne de bir telâş: Çünkü hedefi olan, kararlı olur; kararlı insana telaş ve korku hükmedemez! Sonuç: Malazgirt Zaferi…

Ya Sultan İkinci Mehmed? Henüz yirmi yaşlarında bir çocukken büyük hedefini açıklıyor, ama baba yadigârı sadrazamı Çandarlı Halil Paşa’yı bir türlü ikna edemiyor…

“Ümmet-i Muhammedi surların önünde mahvedeceksin!” diye karşı çıkıyor, “senden öncekilerin alamadığı şehri sen nasıl alacaksın?”

“Alacağım” diyor gencecik Padişah, “çünkü benim adım da Muhammed, Muhammed Peygamberin müjdesini Sultan Muhammed gerçekleştirecek.”

“Ya ölürüm, ya alırım” diye çıktığı yolda o kadar kararlıydı ki, hiçbir imkânsızlık karşısında pes etmedi; gerektiğinde savaş meydanında havan topunu icat ederek, gerektiğinde gemileri karadan yürüterek her türlü imkânsızlığı yendi ve zaferle buluştu, “Fatih” oldu.

Başta Sadrazam Çandarlı olmak üzere, “hayal kuruyorsun” diyenlerin tamamı mahcup oldu.

Tarih böyle örneklerle doludur.

Sayın Başbakan hedeflerinden söz ettikçe, insan ister istemez, muhalefet partilerinin hedefini merak ediyor…

“Başbakan’ın hedefleri hayal, gündem değiştirmek için yapıyor” demekten başka bir şey diyemiyorlar.

Bir bakıma Çandarlı Halil rolü oynuyorlar: “Hayal görüyorsun Padişahım!”

Hayal görmediğini, Konstantiniye’yi fethederek gösterdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi