Son günlerde üniversiteler yine hareketlendi. Hemen ifade edelim ki hak aramaya evet, ama anarşiye hayır. Anarşi çıkararak hak aramak mümkün değil ve netice de vermez. Anarşi, sadece “memleketi uçurumdan kurtarmak isteyen(!)” darbeci anlayışa darbe zemini hazırlar.
Başbakan’ın ziyareti esnasında olayların çıkması Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni (ODTÜ) ve dolayısıyla öğrenci hareketlerini gündeme taşıdı. ODTܒde bu hadiseler yaşanırken Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri de okullarında mescit açılması için başlattıkları kampanyayı sürdürüyorlar. Bir mescit haberi de İstanbul Teknik Üniversitesi’nden geldi. İTÜ Rektörü Prof. Mehmet Karaca, “Talep varsa kampüste mescid de kilise de açtırırım. Yanlış algı kırılmalı” demiş. (Star g., 21 Aralık 2012)
Türkiye’de yeni bir kültür arayışı olduğunu, üniversitelerin kendine rol biçmesi gerektiğini ve mevcut yasaların değişmesinin kaçınılmaz olduğunu söyleyen İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca haksız mı? Öğrencilik hayatından örnek veren Prof. Dr. Karaca, “Ben California Üniversitesi’nde asistanlık yaparken bir Musevi öğrenci bana gelip, ‘dini bayramımız, ben o tarihte sınava girmeyeceğim’ dedi. Ve o arkadaş daha sonra sınav oldu. Çok şaşırmıştım. Kişinin beyanı esastır. Bu konularda dünyaya ayak uydurmak zorundayız. (...) Bazı binalarda mescit yok. Ayazağa kampüsüne mescit yaptıracağım. Ama kamu bütçesinden değil, hayırsever insanların yardımıyla yaptıracağım. İbadet etmek istemeyen insanların hakkına giremem. (...) Yeter ki insanlar şiddet kullanmadan bu tür taleplerini iletsinler. Diğer insanların özgürlük alanını kısıtlamadıkça her türlü talebi dile getirebilirsiniz. Bunu yerine getirmek yöneticilerin görevidir” de demiş.
İşin özü burada: Şiddete başvurmadan talepler dile getirilecek ve yöneticiler de bu talepleri yerine getirecek. Demokrasinin bir gereği de bu değil mi? Peki, yıllardan beri dile getirilen “okullarda mescit açılsın” talebi niçin yöneticiler tarafından dikkate alınmıyor?
Üniversitelerde yaşanan hadiseler bir gerçeği daha öğrenmemize sebep oldu: ODTܒde bir değil, hem de iki adet mescit varmış. Biri hanımlar, biri de erkekler için. Bu vesile ile ODTܒyü tebrik ediyor ve mescit olmayan üniversitelerin bu okulu örnek almasını istiyoruz. En başta da Boğaziçi Üniversitesi örnek almalı. Çünkü şu anda bu okulda mescit açılması için bir talep var ve kampanya açılmış...
ODTܒdeki hadiseler sonrasında protesto niyetine ‘İnsan Hakları ve Demokrasi’ veren Prof. Raşit Kaya, “mescit” bilgisini paylaşırken şöyle demiş: “Hatta şunu da söyleyeyim size; bunu desteklediğim için söylemiyorum, ama ODTܒde bir dönem mescit açılması için çok büyük baskılar yapıldı ve bugün kütüphanenin altında iki ayrı mescit vardır. Biri kadınlar, diğeri erkekler için... (Soru: Kaç yıldır?) Yıllardır... (Soru: AK Parti iktidarından da önce mi?) Evet.” (Konuşan: Mine Şenocaklı, Vatan g., 24 Aralık 2012)
“Her okula iki mescit” diye onlarca defa hatırlatmış biri olarak bu habere çok sevindim ve emeği geçen ODTÜ yöneticilerini gönülden tebrik ediyorum. Bakınız, demek ki isteyince oluyormuş. ODTÜ bir değil, talep ve ihtiyaç olunca ‘iki adet mescit’ açmış. Peki, başka üniversiteler niçin açmasın? Elbette mescit olan üniversiteler var ve onların yöneticilerini de tebrik ediyoruz, ama olmayanlarda da bir an önce mescit açılmasını bekliyoruz.
Sadece üniversitelerde mescit açılması yeter mi? Elbette yetmez. Bütün okullarda ve ihtiyaç duyulan her yerde mescit açılmalıdır. İlkokuldan son okula, alış veriş merkezlerinden otellere, yol kenarlarından sınır kapılarına kadar ihtiyaç olan her yere bu mescitler (hem de ikişer adet) açılmalıdır. Konu gündeme gelmişken Diyanet İşleri Başkanlığının bir “mescit açma kampanyası” başlatması faydalı olabilir.
Tabiî ki meseleyi “Açtırırım, açtırmam” şeklindeki gereksiz bir tartışma ortamına sürüklemek doğru olmaz. Bakınız, Prof. Dr. Raşit Kaya’nın ifadesiyle “geleneksel olarak solcu bir üniversite” olan ODTܒde iki mescit açılmış ve kıyamet kopmamışsa başka yerlerde de açılabilir ve yine kıyamet kopmaz. Mescitten ve namazdan hiç kimseye zarar gelmez, vesselâm...