Kral-Kural
Bugün sizinle, bana çok tesir eden bir okur mektubunu paylaşmak istiyorum. Mektup, okurun bir akrabası olan küçük bir kızla ilgili. Okur, onunla ilgili şunları aktarıyor: “İstanbul’da okuyordu. Artık büyümüştü. Akıl baliğ olacak çağdaydı. Allah Celle Celaluhu’nun emirlerine itaat gerekecek, başını örtecekti. Ne yapılsaydı? Ver elini Amerika... Orada okula başörtülü olarak başladı, hamdolsun çok gecikmeden adapte olmuştu küçük ve fakat omuzlarında vatan hasreti gibi ağır bir yükü taşıyan küçük kız, hiçbir şeyden de geri kalmıyordu. Allahû Tealâ’nın en büyük mucizesi Kur’an-ı Azimüşşan’ı ezberliyor, Arapça öğreniyor, hafta sonu ata biniyordu. Hep meşguldü. öyle de olması gerekiyordu. Bu, onun için daha iyiydi. Ne de olsa annesini ve babasını, eski arkadaşlarını, geride bıraktıklarını özlüyordu. 1 sene böyle geçti. Her şey gibi o da bitti. Yıl sonu karnesini alınca atladı uçağa, geldi İstanbul’a. Anne, baba derken “okuluma gideyim, arkadaşlarımı, öğretmenlerimi göreyim” dedi. Annesi telefon etti. Müdür yardımcısıyla görüştü. Kızının talebini dile getirdi. İçinden de “Bu sadece kızım için iyi olmaz, onun eski arkadaşları, okulun diğer öğrencileri için de iyi bir tecrübe olur” diye geçiriyordu. Ne de olsa kızı 1 senedir annesinden babasından ayrı, başındaki örtüsü uğruna gurbette yaşıyor, çok güzel bir ağızla Kur’an’ı tilavet ediyor, Arapça öğreniyor, mükemmel İngilizce konuşuyordu. Bu da bir nevi güzel örnek olmaktı. Sonra eski okulu olarak, ona verilen emeklerden dolayı gurur da duyulabilirdi. Yani bir çeşit okulu da onore etmekti bu talep. Her şeyi bugün ve şimdiki ortamdan bilmek değil, geçmişe de vefa göstermekti. Bir jest, ince bir nezaketti. Kendince anne işte böyle düşünmüştü. Telefonda görüştüğü müdür yardımcısı bey, anneyi dinledi, ricasına cevap olarak: “Tabiî gelebilir” dedi ve ekledi: “Ancak kurallara uymak zorunda.” Kurallara uymak zorunda. Kurallara uymak zorunda. Kurallara uymak zorunda. Annenin beyninde bu cümle defalarca çınladı. Kurallara uymak zorunda. Kurallara uymak zorundaydı. Hangi kurallara? “Kurallara” denmişti sadece. Kurallardı bahsedilen. Herkesin bildiği ama konuşmadığı kurallar... Alın yazısından daha Hak’mışçasına sarılınan kurallardı bunlar. Müslüman’ın laikten daha laikçi olarak savunduğu, uygulattığı kurallardı müdür muavininin imâ ettiği. Kraldan daha kralcı bir duruş sergilemekti. Dışarıdan gelen bir ziyaretçi, evet zi-ya-ret-çi için bile uygulanması Hak’mışçasına bir tavır takınmaktı bu. Ne adına? Laikten daha laikçi olmak adına. Aşağılık kompleksi adına. Peygamber Efendimiz’in ümmetini kasıp kavuracağından korktuğu “korkaklık” adına. Diğerine, güç sahiplerine, kudretli İslâm düşmanlarına yaranmak adına. Okul, dindarların bir okulu değil de, diyelim devlet okulu olsaydı, dışarıdan gelen “eski” öğrenci belki de bir günlüğüne, arkadaşlarını, öğretmenlerini görmek adına, hasret gidermek adına idare de edilirdi. Ama maazallah(!) Bu, dindarların(!) okuluydu ya! Kuraldan daha kuralcı olunacaktı!..
Anne, telefondaki sesi duymuyordu artık. O başka bir dünyadaydı. Ahizenin diğer ucundaki ses yabancılaşmıştı. Başka bir dilde konuşuyordu sanki. Anne, uzak diyarlara gitmişti. Kızı okuluna gitmeyecekti. Gitmedi. Eski okulu geçmişte kalmalıydı. Kaldı da. Küçük kız Amerika’ya döndü gitti. Eski okulunun, öğretmeninin, arkadaşlarının bir daha lafı da olmadı. Onlar da maziyle sislendiler...”
•
Milosevic’den sonra Karadsiç
İlahi adalet er geç kulu bulur yakalar. Bu gerçeğe itiraz edebilecek, karşı durabilecek olabilir mi? Asla. Er ya da geç yaptıkları insanı gelir bulur, yüzleşir. Milosevic’den sonra şimdi de Karadsic. Kasap lakabıyla anılan Sırp Karadsic yakalandı. Bakalım akîbeti Milosevic gibi aşağılık bir intihar mı olacak, yoksa müebbet hapis mi? İkincisine razı olabilme mertliğini gösterebilecek mi? Hunharca katlettiği kadın ve çocuklar, tereddütsüz akıttığı Müslüman kanı ondan ne alıp götürecek? Karadsiç’in yakalanması önemli. Ancak bir o kadar önemli olan da onun 13 senelik bu kaçak hayatının detaylarının ortaya çıkması, bu dönemde onu kimlerin gözetip kolladığının, arkasında kimlerin olduğunun açıklanması. öyle dünyanın ücra köşelerinde değil, Avrupa’nın ortasında, hem de zulmüyle hükmettiği topraklarda insanlara şifa dağıtan biriymişçesine salına salına dolaşıyor olması, arkasındaki güçlerin kapasitesini de gündeme getiriyor. Kimdir onlar ve daha kimleri saklayıp, maskeleyip, yeniden paketleyip servis yapmaktadırlar dünyaya? Bu soruların cevabını zaman içinde alacağız şüphesiz. Bir zalim daha eksildi. Darısı diğerlerinin başına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.