Ömrü Boyunca Hiç Eğilmeyen Adam
Ömrü boyunca hiç eğilmeyen insan olmak için, sadece Allahın önünde eğilmeye inanmak ve iman etmek gerekir.
27 Aralık 1936 senesinde Hakkın rahmetine kavuşan Mehmed Akif, işte böyle inanan ve iman eden birisi olarak, ömrü boyunca Hakk huzuru dışında asla eğilmemiştir.
Bu özelliğini şiirlerinde, konuşmalarında ve dostlarıyla yaptığı istişarelerde görmek mümkündür. Allaha iman edince Akif gibi edebilmelidir.
Merhum Hasan Basri Çantay; bir ahlak abidesi olarak tarif ettiği Akifin karakterini şöyle anlatır:
-Akif Bey, halim idi, gazup idi. Çocukla çocuk olur, büyükle büyük olurdu. Hayatımda onun kadar munis ve beşuş bir adam görmedim. Böyle iken onun dağları yuvarlayan o fırtınaları ne idi?
Akif haksızlığa dayanamazdı. Zulme düşman, mazluma yar ve mededkâr idi. Hayatında asla eğilmedi, gerek istibdad devrinde, gerek meşrutiyet senelerinde, açlığa rıza gösterdi, kimseye eyvallah etmedi.Umumi seferberlik zamanı idi. Akif bir arkadaşı ile birlikte oturmuş, kuru fasulya aşı yiyordu. Nezaret erkanından biri çıkageldi. Selam tebliğ etti. Yazılarında o derece ileri gitmemesini nazikçe söylemek istedi, Akif pürhiddet dedi ki;
-Nazırına söyle; kendilerini düzeltsinler! Bu gidiş devam ettikçe bizi susturamazlar. Ben fasulya aşı yemeğe razı olduktan sonra kimseden korkmam!
Akif İstanbul Ziraat Nezaretindeki memuriyetinden de Darülfünün müderrisliğinden de hep haksızlığa isyan şeklinde istifa etmiştir.
O hiçbir insanın katlanamayacağı sefaletlere katlandı. Eyyübi bir sabr ile yaşadı, fakat ne izzet-i nefsinden ne karakterinden bir zerresini feda etmedi.
¥
Sözü Akif üzerine sürdüreceğiz ama Mehmed Akifin Kuran tercemesi ile ilgili olarak çeşitli rivayetler dolaşmakta ve hangisinin doğru olduğu bilinmemektedir.
Bu konuda en sağlam kaynak yine Hasan Basri Çantay hocaefendidir. Meseleyi bir de onun sözlerinden öğrenelim.
Akifin en çok yıldığı ve korktuğu şey, Kuran-ı Kerim tercemesi idi. Ben ona ne kadar yalvardım. İkna edemedim. Onun kanaatince Kuran terceme edilemezdi.
O, ömrü olursa, on sene daha şiir yazacaktı. Ondan sonra şiir yazmak isterse dostlarının kendisine mani olmasını rica edecekti.
Çünkü; İnsan düştüğünü belki fark edemezdi. On sene içinde de çocuk ve mektep şiirleri yazacak, İstiklâl muharebelerini yazacak, Haccetülvedaı tasvir edecekti. Fakat bunlar şiir olacaktı.
Kuran tercemesi hakkında hepimizin hele merhum Ahmed Hamdi Aksekilinin gösterdiğimiz anudane ısrar, eyvah ki Akifin hem geceli gündüzlü birçok senelerini, hayatını eritti, hem memleketimizi o mevud şiirlerden mahrum etti. Bari Kuran tercemesi meydana atılabildi mi? Ne gezer. Bu meselede üstad şöyle derdi:
-Beni tatmin etmeyen bir terceme başkasını nasıl tatmin eder?
¥
Ruhları için el fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.