Erdoğana meydan okuma
Başbakanın evinin altındaki ofisine dinleme cihazı koymak, Erdoğanın kapalı kapılar ardında söylediklerini tespit etmekten öte anlamlar taşır.
Bu Başbakana açıkça meydan okumadır.
Yapanlar mutlaka bulunmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Ancak üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, çıkan haberlerden anlaşıldığına göre bir arpa boyu yol alınamamış gözüküyor.
Bence devletin kurumları bu konuyla ilgili özel ekipler kurmalı ve olayı adli olarak aydınlatmalılar.
Bu yapılamazsa Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına yönelik başka meydan okumalarla karşılaşmamız mukadder olur.
Her gazetede konuyla ilgili farklı bilgiler yer alıyor. Bazı gazeteler bulunan cihaz sayısını 5e kadar çıkardı. Hatta Başbakan bu konuyla siz benden iyi biliyorsunuz gibi imalı biçimde dalga geçti.
Erdoğanın açıklamalarından anlaşıldığına göre sadece bir adet cihaz bulunmuş.
Üstelik cihazın rutin kontrol sırasında bulunduğu belirtiliyor.
Cihazı bulan ekibi kuran ve yöneten kişi Basri Aktepeymiş.
Aktepe, Hakan Fidan tarafından TİBde daire başkanıyken MİTe transfer edilen bir isim. Teknik konularda uzmanlığıyla tanınıyor.
Polis kökenli olan Aktepe, Emniyet İstihbarat Dairesinde de önemli görevlerde bulunmuş bir isim.
Haberlerde MOBESEnin bilişim mimarı olarak adı geçiyor.
Anlaşılan Emniyette edindiği teknik becerileri şuan MİTe aktarıyor.
Cihazın tespit edilmesi ve olayın bir yıldır hiçbir kademeden basına sızmadan gizli tutulabilmesi istihbaratçılar açısından başarı.
Ancak olayın aydınlatılması konusunda aynı başarıdan söz etmek güç.
Savcıya belge ve bilgilerin verilmediği iddia ediliyor.
Cihazın TÜBİTAKta incelenmesi de ayrı bir iş.
Bu kadar zamandır incelemenin bitirilememiş olması üzerinde durulması gereken bir nokta.
Türkiyenin Erdoğan gibi değerlerini koruyabilmesi lazım.
Erdoğanın ofisine dinleme cihazı konulabiliyorsa başka şeyler de yapılma ihtimali üzerinde durmak lazım.
Örnekleri taze
Dün Ahmet Özalın basın toplantısında söyledikleri her şeyi anlatıyor.
Babasının zehirlenmesi olayından önce üzerinde asıl durulması lazım olan şey diye nitelediği suikast mevzusu var.
Babasının bütün Türkiyenin gözü önünde vurulup, bu olayın Kartal Demirağ denen tek bir kişinin üzerine yıkıldığını, bu olayın arkasında derin devlet denen şeyin özünün olduğunu söylüyor.
Haksız diyemeyiz. Kartal Demirağın kiminin Gladyo, kiminin Özel Harp dedikleri yapıyla ilişkili olduğunu bilmeyen yok. O günlerde yalnız bir adam olan Özal, konunun üstüne gidememişti. Konunun üstüne gidecek bir güvenlik bürokrasisi ve yargı gücü de yoktu.
Ancak bugün Erdoğan yalnız bir adam değil.
Ergenekon, Balyoz, KCK gibi derin yapılanmaların alayının üzerine siyasi irade ile ona destek olan bürokratik ve adli yapılarla gidildi. Son olayın üzerine de gidilmesi gerekiyor.
Özalın zehirlendiğine ilişkin kamuoyunun inancı, kongrede herkesin gözünün önünde suikaste uğramış olmasından kaynaklanıyor.
Aydınlık Dergisinde telefon konuşmalarının çarşaf çarşaf yayınlanmış olması da Erdoğanın dinlendiği konusundaki güçlü kanaatin sebebi.
Erbakanla Tansu Çillerin özel görüşmesinin ses kaydı 28 Şubatta Uğur Dündarın Arenasında hem de büyük gazetecilik başarısı olarak sunulmuş ve yayınlanmıştı.
Başbakan haklı
Derin yapı bitmedi. Ergenekon süreci geri gitsin emin olun Erdoğanın ofisinde konuştuklarını yine başka bir derin televizyoncu gazetecilik başarısı diye yayınlar.
Ergenekonun üzerine eski kararlılıkla gidildiğini söylemek bugün için güç. Umarım son böcek olayı, derin yapıyla mücadele kararlılığını yeniden kavi kılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.