Geleceğe Dönüş
“İtiraf edelim, her birimiz; dinin şu veya bu derece uzağında olanları, yaşamadığımız bir İslam’a çağırıyoruz.
Yaşadığımız hal ise pek de davete değer bir nitelik arzetmiyor.
Halbuki yanmayı göze almayan bir milyar kibrit çöpü, yanmaya razı olan tek bir kibrit çöpünün ulaştığı fütuhata ulaşamaz.
Yanmayan yakamaz ve aydınlatamaz.”
¥
Yukarıdaki ifadeler, “Geleceğe Dönüş” kitabının yazarı Metin Karabaşoğlu’na ait. 2013 yılında ben de başta olmak üzere hemen her Müslümanın boynunda bir kolye gibi taşınması gereken bir söz. Hele şu kısım alnımızın ortasında hep yazılı durmalı. “İtiraf edelim, her birimiz; dinin şu veya bu derece uzağında olanları yaşamadığımız bir İslam’a çağırıyoruz.” Bu tespiti belki herkes yapıyordur ve herkes bir şekilde dile getiriyor olabilir.
Gökyüzünden zembille inmiş veya define ararken bulunmuş değildir. Lakin bu gerçeğin bir şekilde söylenmesi, dile gelmesi ve itiraf edilmesi gerekir. Kaçak güreşmekten, riyakârlıktan, idare-i maslahatçılıktan, kendimizi bilen yerine koyup, karşımızdakileri kinayeli hoşgörmekten utanma çağımız çoktan geldi de geçti bile.
¥
Metin Karabaşoğlu’nun kitabının adı; “Geleceğe Dönüş.” Geleceğe hangi yüzle döneceğimizi ve hangi amellerle gideceğimizi düşünmek bile bizi yerimizde oturtmaması gereken bir isim.
Nesil Yayınları’ndan çıkan bu eseri okurken esasında nefsimizi okumuş olacağız. Dünyalıklarımızı kazanma uğruna hangi helalleri haramlara çevirdiğimizi göreceğiz.
Vicdanımızın “haram” dediği ama yüzümüzün ve dilimizin “helal” saydığı haramla kazanılan paralarla hangi helal işleri yapıp, hatta hayırlar (!) yapıp, kendimizi ve çevremizdekileri kandırdığımızı göreceğiz.
“Geleceğe Dönüş” kitabında Cennetten arsalar, köşkler, kevser ırmağı falan gözükmüyor.
Ama Cehennem çukurlarından hangisini istersek, hepsini bulmak ve oraya yerleşmek mümkün.
¥
Burada sözü yazara bırakalım. “Modernite, insanlığın geleceği son nokta değildir, ‘tarihin sonu’nu Batı temsil ediyor değildir.
Dünyaya bundan sonra hep Batılı anlayış, düşünce ve değerlerin hükmetmesi diye bir alınyazısı sözkonusu değildir. İslam dünde kalmış bir din değildir. Asr-ı Saadet ‘düne ait’ bir hatıra değildir. Asr-ı Saadet, giderek uzaklaştığımız ‘geçmişimiz’ değil, örnek alınmak üzere önümüzde duran ‘geleceğimiz’dir.
Gelecek; onu geçmişin dehlizlerine atarak kurulacak değildir. Aksine, yıllar ilerledikçe, Asr-ı Saadetle insanlığa miras bırakılan değerlere olan ihtiyaç daha bir görülür hale gelmektedir.
O yüzden yarına yolculuk, bir açıdan, ‘geleceğe dönüş’ niteliğindedir.”
¥
Evet, ne yazık ki “geleceğe dönüş” yolculuğu engellenemiyor. Eğer engellenseydi, aslında hiçbirimiz görmeden iman ettiğimiz o geleceğe gitmek istemezdik.
Her türlü kahrına rağmen dünya öyle tatlı ki, iman ettiğimiz değerleri sözden çıkarıp; “amele” dönüştürmeden bu dünya yolculuğu bitiveriyor.
Öyle değil mi?
¥
Nesil Yayınları 0212- 551 32 25
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.