Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Dünün Hasta Adam’ı, bugün Avrupa’ya reçete yazıyor!

Dünün Hasta Adam’ı, bugün Avrupa’ya reçete yazıyor!

“Milâdî takvim”e göre, “yeni bir yıl”a girmiş bulunuyoruz... Öncelikle, herkesin “2013 yılı”nı kutluyor ve bu yılın herkese “hayır, huzur, bereket ve sağlık” getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.Dikkat ederseniz;Yazıya “Milâdî takvime göre” ifadesini kullandım... Sahi, niye “milâdî takvim”i esas alıyoruz da, meselâ “Hicrî Takvim”i esas almıyoruz?..

Hem “Müslüman”ız, hem de “İslâm Peygamberi”nin “Hicret”ini takvim başlangıcı olarak kabul etmek yerine, kalkmış “Hazreti İsa”nın doğum gününü “milat” olarak kabul ediyoruz!
Mecbur muyuz buna?..

ALTINI OLAN KURALI KOYAR!

Ama, şu da bir gerçek;
Hani, “Altını olan kuralı koyar” diye bir söz vardır ya; Hıristiyan dünyası “sömürü ve zulüm” uygulayarak “zengin” olmuş ve maalesef “kuralı koyan” tarafta yer almıştır!..
Malûm; insanın tabiatında, “zenginliğe karşı bir özlem” vardır... Herkes “zengin” olmak ister... Zenginliğe karşı sadece “özlem” duyulmaz, aynı zamanda zenginlere “hayranlık” duyulur!..
Bu “özlem”ler, bu “hayranlık”lar birleşince, bir de bakarsınız ki, bütün benliğiniz “kompleks” içinde!..

Evet, “aşağılık kompleksi!”
İnsanlar “aşağılık kompleksi”ne düştüğü anda, “güçlü”ye, yani zengine “esir” olmaya, “köle” olmaya başlar!..
Çünkü zengin, artık “efendi”dir, “patron”dur, “sahip”tir, “egemen”dir, “buyurgan”dır!..
“Zenginin kuralları”nı emir kabul eden bir insan da, “aciz”dir, “zavallı”dır, “köle”dir!..
“Sahip” emreder,
“Köle” itaat eder!..

BİZİ, ONLAR YÖNETTİ!

Ne yazık ki;
Yüzyıllardır yaşadığımız “acı gerçek” budur... “Türkiye halkı” olarak bizler, yüzyıllardır “Batı’nın vesayeti” altında yaşadık!..
“Kural”ları onlar koydu!..
Sadece kuralları koymakla kalmadılar, “Hasta Adam” ilân ettiler bizi!
Eee, “hasta”ya da elbette “reçete” yazılır, “ilâç” içirilir!..
“Doktor”umuz onlar olduğu için, “reçete”lerimizi de onlar yazdı, “ilâç”larımızı da onlar içirdi!..
Peki, iyileştik mi?..
İyileşmek şöyle dursun,
Hepten kötüleştik!..
Biz kötüleşince de; hem “reçete”yi değiştirdiler, hem de “ilâç”ları!..
Bir “kobay” gibi, bütün ilâçları denediler üzerimizde... Tam bir “kimyasal çöplük” haline geldi vücudumuz...

Güya, vücudumuzun “direnç gücü”nü artıracaklar, “bağışıklık sistemi”ni güçlendireceklerdi... Oysa, o ilaçlarla, öyle zayıf düştü ki vücudumuz; bırakın “kasırga”yı, en ufak “rüzgâr”da bile yere yıkıldı!..

Böyle bir “zayıf beden” de, hiçbir “mikrop”a, hiçbir “virüs”e karşı koyamaz!.. Dahası, hiçbir “dış müdahale”ye karşı koyamaz!..
Bedenimize öyle “dış müdahale”ler yapıldı ki, biz, “biz” olmaktan çıktık!..
“Takvim”imizi değiştirdiler!..
“Kıyafet”imizi değiştirdiler!..
“Düşünce”mizi değiştirdiler!
“Eğitim”imizi değiştirdiler!
“Ekonomi”mizi değiştirdiler!
“Kültür”ümüzü değiştirdiler!..

YERLİ İŞBİRLİKÇİLER

Uzun lâfın kısası;
Her şeyimizi değiştirdiler!..
Bunlarla da tatmin olmayıp; “Hıristiyan gibi Müslüman” olmamızı, “cami”lerimizin de, birer “kilise” gibi olmasını istediler... Camilerin içine “sıra”lar koymamızı isteyenler bile oldu... Ehh, camiler değişince, sıra “bayrağımıza” gelecekti... Bayrağımızdaki “Hilal ve Yıldız”ın yanına bir de “Haç” koymamızı bile istediler!..
Hep “Onlar” dediğime bakmayın, onların bir de “yerli işbirlikçileri” var ki, bu işbirlikçiler “kraldan fazla kralcı” kesildiler başımıza!..
Onlar adına “ezan”larımızı susturdular, “ibadet”lerimizi aslından uzaklaştırdılar, “cami”lerimizi ya ahırlaştırdılar, ya da depolaştırdılar!..
“Darbe”ler yaptırdılar!
“Halkın inancı” ile mücadele ettiler, millete karşı “topyekûn savaş” ilân ettiler, “milletin okul ve kursları”nı kapattılar!
“Hukuk”umuza onlar yön verdiler!..
Bize “ne yapmamız” gerektiğini onlar dikte ettiler... “Reçete”lerin ardından koca koca “rapor”lar yazdılar!.. Bizi “gerileten” bu raporların adına da “ilerleme raporu” dediler iyi mi?..
İşin tuhaf tarafı;
“İlerleme” konusunda “geri” kaldığımızı iddia edip, bizi aralarına almazlarken, en “dandik” ülkeleri bile “aile bünyesine” kattılar!..

EGEMENLERE EGEMEN’CE CEVAP!

En sonunda;
Tayyip Erdoğan gibi bir “Çılgın Türk” çıkıp dedi ki; “Kopenhag Kriterleri” olmazsa, biz de “Ankara Kriterleri” ile devam ederiz yolumuza!..
Derken, Egemen Bağış adlı bir adam, öyle bir karar aldı ki, “egemen” Batı’nın kafası karmakarışık oldu.
Egemen Bağış, “egemen”lere dedi ki;
“İlerleme raporu öyle hazırlanmaz, böyle hazırlanır!”
Niye böyle yaptı Bağış?..
Çünkü;

“Avrupa Birliği 1998’den bu yana her yıl düzenli olarak Türkiye’ye ilişkin ilerleme raporu yayınlıyor... Ne var ki; Bu yılki Türkiye İlerleme Raporu’nun daha sübjektif, taraflı, mesnetsiz ve bağnazca tutumların gölgesinde kaldığını müşahede ettik... Bu durumun gerek Türk kamuoyunda, gerekse uluslararası düzlemde Avrupa Birliği’nin güvenilirliğini zedeleyen bir unsur olarak görüldüğü aşikârdır. Türkiye son bir yılda birçok reform adımını cesaretle atmasına rağmen AB Komisyonu’nun bunları görmezden gelircesine farklı bir takım çıkarımlarda ve sübjektif yorumlarda bulunması elbette kabul edebileceğimiz bir yaklaşım tarzı olamaz.”
Bunlara ilâveten dedi ki;
“Bu rapor, sadece Avrupa Birliği’nin ilerleme raporuna bir tepki olarak değil, aynı zamanda ülkemizin reform kararlılığının da paylaşılması düşüncesiyle hazırlanmıştır...
Öncelikle vurgulamak gerekir ki bu bir ilktir... Türkiye Cumhuriyeti ilk kez kendi ilerleme raporunu kendisi yazmıştır. Bundan sonraki yıllarda da bu uygulamayı düzenli olarak gerçekleştirmeyi planladığımızı da kamuoyumuzla paylaşmakta fayda görüyoruz. Alt alta yazıldığında bile yaklaşık 270 sayfayı bulan son 1 bir yılda gerçekleştirdiğimiz reformlar, Türkiye’yi AB standartlarına her geçen gün daha da yaklaştırmıştır.
Türkiye 30 Aralık 2012 tarihi itibarıyla AB standartlarına tarihinde en yakın olduğu dönemdedir. Bugün Avrupa’da hükümetimizden daha reformist bir hükümet, reform hızı daha yüksek olan bir başka yönetim yoktur. Türkiye bugün Avrupa Birliği ülkelerini de geride bırakan bir reform hızını hükümetimiz döneminde yakalamıştır ve bu reform kararlılığının izleri hazırladığımız ilerleme raporunda fazlasıyla mevcuttur. AB ülkeleri krizle boğuşurken, ülkemiz tarihinin en demokratik, en müreffeh, en çağdaş ve en şeffaf dönemini yaşamaktadır.”
Yani?..
Yani, madem ki, Türkiye’nin başarıları “AB raporları”nda görülmüyor, o halde biz de kendi raporumuzu kendimiz yazarız!..
Çünkü, artık “Hasta Adam” değiliz... Çünkü artık, hastalıklara çözüm üretecek ve “reçete” yazacak bir ülke haline geldik.

UYAN DA, KURTUL KÂBUSTAN!

Egemen Bağış öyle demiş ya;
“Dünün Hasta Adam’ı, bugün ayağa kalkmış, bugünün Avrupa’sına reçete yazacak, Avrupa’daki hastalıklara çözüm üretecek, Avrupa Birliği’ne yük olacak değil, AB’den yük alacak bir güce, imkâna ve kudrete erişmiştir.”
Egemen Bağış’ın da dediği gibi, bu ülke “Hasta Adam”lıktan kurtuldu... Artık “güçlü” ve “kudretli” bir ülke oldu...

O halde, bu “kompleks” niye?.. “Yılbaşı” adı altında, evlerimizi “Avrupalının evi”ne benzetmemiz niye?.. “Çam”lar, “çan”lar, “çorap”lar, “paket”ler niye?..
Heyy, millet, uyan artık!..
Dün “zayıf”tın, dolayısıyla “kültür esareti” altındaydın... Bugün ise, “hasta Avrupa’ya reçete” yazacak güçtesin!..
Uyan da, bitsin bu kâbus!..
Uyan da, kurtul “kompleks”ten!..
Artık mecbur değilsin “Avrupa’yı taklit” etmeye... Artık mecbur değilsin “Avrupa’nın dikteleri”ni yerine getirmeye!..
Kır zincirleri, özgürleş!..

Bekir Bozdağ’dan Somali tespitleri
Aşağıda, AB Bakanı Egemen Bağış’ın ağzından “Dünün hasta adamı olan Türkiye’nin bugün Avrupa’ya reçete yazacak hale geldiğini” yazdım ya, “işte bu güçlü, kudretli” Türkiye’nin “nerelerde neler yaptığını” da, buyrun Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın ağzından dinleyelim...

Bekir Bozdağ, Somali’den bir örnek verip dedi ki; “Somali’ye Türk uçakları gittiği zaman Allah’a şükretmek için secdeye kapanan insanlar var.. ‘Türkler geldi. Artık açlıktan, ilaçsızlıktan, tedavisizlikten ölmek yok’ diye sevinen insanlar çıktı... Bunu ifade edenler oldu. Biz bir açılış yaparken bir konuşmacı, hiç unutamıyorum, şunu söyledi: ‘Türkler buraya gelmeden önce biri hastalandığında ölüm sırasını bekliyordu adeta. Doktor ve ilaç yoktu ama Türkler geldikten sonra artık herkes Azrail’i değil, kendilerini hayata bağlayacak doktorları, tedaviyi bekliyor. Büyük bir değişim oldu’ diyorlar.”

Sadece bu bile “Robot Avrupa”ya karşı Türkiye’nin ne kadar “insan” olduğunu göstermeye yeterlidir.

Dilerim Türkiye daha güçlü olsun, çok daha fazla insana ulaşsın!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi